Atatürk’ün Mektep Kaçağı Çocuklara Verdiği Ders
Mektepten kaçan beş altı lise talebesi bir gün Çankaya civarında henüz yeşillenmeye başlayan bir ağaçlığın altına uzanmışlar, sigaralarını yakarak gülmeye, eğlenmeye başladıkları sırada bir takım ayak sesleri işitmişlerdi.
Atatürk, yanlarında İsmet İnönü, Şükrü Kaya, Cevat Abbas ve Reşit Galip ile birkaç kişi daha olduğu halde karşılarında idi. Çocukların beti benzi atmış.
Atatürk sert ve tok bir sesle:
-“Mektep zamanı burada ne işiniz var?” Dedi.
-“...” Soru tekrarlanınca:
-“İzinliyiz” cevabını verdiler.
Atatürk:
-“İzin kâğıtlarınız? Sorusunu sorunca, tabii ne bir hareket ne bir cevap vardı.”
Bu sefer Atatürk, biraz ileride kalanlardan birine:
-“Ya sen?” Diye hitap etmesi üzerine bu genç doğrusunu söyledi:
-“Paşam biz izinli değiliz, biz mektepten kaçtık.”
Atatürk’ün yüzündeki sertlik yumuşamıştı:
-“Bugün ne dersiniz vardı?”
-“Tarihten sözlü olacaktık.”
Atatürk’ün kaşları yine çatılmıştı:
-“Tarih dersinden kaçılır mı?”
Fakat zeki talebe cesaretle:
-“Kaçılmaz Paşam, fakat kitapların dili bize ağır geliyor; anlamakta güçlük çekiyoruz. Bize anlayacağımız dil ile kitapları verin oturup çalışalım.”
Atatürk bu defa bu sözleri söyleyen çocuğun omzuna elini koydu:
-“Oğlum, dedi, istediklerinizin hepsi olacaktır. Fakat her şeyi birden yapamayız. Sıra beklemek lazımdır. Yarına bırakılmış çok işlerimiz var. Dil ve tarih çalışmalarımız da bunlar arasındadır. Biz devrimleri yaptık, onları devam ettirmek de sizin vazifeniz. Haydi, bakalım, şimdi doğru mektebe.”1
1 Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, Cilt: II, İstanbul 1967, s. 107–108.
Kaynak: Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009
Mektepten kaçan beş altı lise talebesi bir gün Çankaya civarında henüz yeşillenmeye başlayan bir ağaçlığın altına uzanmışlar, sigaralarını yakarak gülmeye, eğlenmeye başladıkları sırada bir takım ayak sesleri işitmişlerdi.
Atatürk, yanlarında İsmet İnönü, Şükrü Kaya, Cevat Abbas ve Reşit Galip ile birkaç kişi daha olduğu halde karşılarında idi. Çocukların beti benzi atmış.
Atatürk sert ve tok bir sesle:
-“Mektep zamanı burada ne işiniz var?” Dedi.
-“...” Soru tekrarlanınca:
-“İzinliyiz” cevabını verdiler.
Atatürk:
-“İzin kâğıtlarınız? Sorusunu sorunca, tabii ne bir hareket ne bir cevap vardı.”
Bu sefer Atatürk, biraz ileride kalanlardan birine:
-“Ya sen?” Diye hitap etmesi üzerine bu genç doğrusunu söyledi:
-“Paşam biz izinli değiliz, biz mektepten kaçtık.”
Atatürk’ün yüzündeki sertlik yumuşamıştı:
-“Bugün ne dersiniz vardı?”
-“Tarihten sözlü olacaktık.”
Atatürk’ün kaşları yine çatılmıştı:
-“Tarih dersinden kaçılır mı?”
Fakat zeki talebe cesaretle:
-“Kaçılmaz Paşam, fakat kitapların dili bize ağır geliyor; anlamakta güçlük çekiyoruz. Bize anlayacağımız dil ile kitapları verin oturup çalışalım.”
Atatürk bu defa bu sözleri söyleyen çocuğun omzuna elini koydu:
-“Oğlum, dedi, istediklerinizin hepsi olacaktır. Fakat her şeyi birden yapamayız. Sıra beklemek lazımdır. Yarına bırakılmış çok işlerimiz var. Dil ve tarih çalışmalarımız da bunlar arasındadır. Biz devrimleri yaptık, onları devam ettirmek de sizin vazifeniz. Haydi, bakalım, şimdi doğru mektebe.”1
1 Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, Cilt: II, İstanbul 1967, s. 107–108.
Kaynak: Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009