...
Akçama renkli çaput bağlamasanız da
Demreli Aziz Kul Oğuz'un
ve Kuzey Kutbu'ndan, Ural Dağları üzerinden gelen Ayaz Ata
...
20181231
🗓 Tarihte Bugün: 1 Ocak 🗓
1 OCAK - JANUARY 1
Tarihte Bugün - Today in History
Tarihte Bugün - Today in History
Atatürk, Harp Akademi'sini Kurmay Yüzbaşı olarak bitirdiği günlerde
( 11 Ocak 1905 tarihinde Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisi'nden mezun oldu )
1938 - Atatürk'ün, yeni yıl nedeniyle kendisine gönderilen kutlama telgraflarına Anadolu Ajansı aracılığıyla açık teşekkürü.
Atatürk'ün, gece saat 23.45'de -o günlerde ağır bir grip geçirmekte olan- İsmet İnönü'ye mektubu: "Benim sevgili dostum, kardeşim, aziz evlâdım! Dün akşam yeni yıl tebrikini aldım, çok duygulandım. Derhal Başyaverimle, senin hakkındaki sarsılmaz kardeşlik ve arkadaşlık hislerimle tebriklerimi bildirdim. Bu defa biraz uzunca süren rahatsızlığın, senden ziyade beni üzdü. Zaman zaman, seni yatağında ziyareti düşündüm; rahatsız olmandan sakınarak bunu dolaylı yaptım. Artık iyisin! Yakın aldığım haberler, bunu doğrulamaktadır. Tekrar yeni senenin, senin, benim ve bütün Türk milletinin huzur, sükûn ve parlaklıklar ile karşılaşacağının müjdesi gibi gördüğümü, size ulaştırıyorum. ..Derin muhabbetle, sarsılmaz kardeşlik, arkadaşlık hisleriyle gözlerinden öperim" [Kocatürk]
Şark Demiryolları, Türk idaresi tarafından işletilmeye başlandı.
1936 - Miladi ilk Yılbaşı tatili yapıldı.
31 Aralık günü Yılbaşı akşamıyken, 1 Ocak günü tatil günleri arasına alınıyor ve yeni yılın ilk günü olarak kutlanmaya başlanıyor.
Not: 26 Aralık 1925 Uluslararası saat ve takvim'in kullanımı TBMM'de kabul edildi. 1 Ocak 1926'dan itibaren cumartesi günleri öğleden sonra başlamak üzere pazar günü tatil ilan edildi (yılbaşı günü hâlâ tatil değildi, kutlanıyor ama tatil günleri arasına alınmıyordu).
1935'te çıkarılan yasayla o senenin yılbaşından itibaren 1 Ocak günü tatil ilan edildi.
1936 - The Turkish Republic officially celebrates its first New Year Holiday according to the Gregorian-Julian calendar (the solar calendar that is in use throughout most of the world). Turkey adopted the solar calendar on December 26, 1925.
1935 - Atatürk'ün, gece İsmet İnönü'nün köşküne gidişi, geç saatlerde Çankaya'ya dönüşü.
İstanbul Rıhtım Şirketi devletçe alındı.
1934 - Ölçüler Kanunu yürürlüğe girdi.
Türk İnkılabı dersleri (Yüksek Tahsilde) başladı.
1931 - Menemen'de şeriat isteyenlerin yargılanması için Korgeneral Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divan-ı Harp kuruldu. (Menemen’de 23 Aralık 1930’da yedek subay öğretmen Kubilay şeriat isteyenler tarafından öldürüldü).
1929 - Millet Mektepleri açıldı.
Yeni harfleri ve bu harflerle yazıyı halka öğretmek üzere, daha önce talimatnamesi kabul edilen Millet Mektepleri açıldı.
Anadolu demiryolu hattı ile Haydarpaşa Limanı millileştirildi.
1925 - Atatürk'ün, Lâtife Hanımla beraber saat 17.00'de trenle Ankara'dan Konya'ya hareketi.
1923 - Claude Farrere'in, Atatürk'e telgrafı: "Lâkin, zât-ı devletinizin şurasını bilmelerini arzu ederim ki bütün Fransız milletinin kalbi, tıpkı benim kalbim gibi sizinle beraberdir. Bütün kalbimle ve bütün sadakat ve samimiyetimle zât-ı devletinize bağlıyım Paşa Hazretleri." [Kocatürk]
1920 - Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın, Atatürk'e, bir grup milletvekilinin yazılı isteklerini bildiren telgrafı: "...Şu sırada bazı milletvekillerinin Ankara'ya davet edilmeleri, Meclisin süratle açılmasına engel olacaktır. ...Davet edilme yanlış yoruma meydan verecek, içeride ve dışarıda itimatsızlık doğuracaktır. ...Ankara'da toplanan kişilerin hemen İstanbul'a dönmeleri için duyuru yapılması beklenilmektedir."
1919 - İngilizlerin Antep'i işgali.
1919 - British occupation of Antep.
1918 - Atatürk'ün, Veliaht Vahdettin Efendi'nin maiyetindeki heyetle beraber İstanbul'a dönmek üzere akşam Berlin'den trenle hareketi.
1912 - 1 Ocak 1912 Tarihinde Bingazi'de bulunan müşarünileyhin Derne karşısındaki Şark Gönülfü Kumandanlığı'nı deruhte etmiştir.
1909 (Ocak başı) - Atatürk'ün Bingazi'den Selânik'e dönüşü.
Alıntı / Kaynak: Ataturk Gunlugu.com | Ataturk Today.com
🗓 Tarihte Bugün: 31 Aralık 🗓
31 ARALIK - DECEMBER 31
Tarihte Bugün - Today in History
Tarihte Bugün - Today in History
31 Aralık 1929
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Hariciye Köşkü'nde yılbaşı balosunda
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Hariciye Köşkü'nde yılbaşı balosunda
1936 - Atatürk'ün, Ankara'dan İstanbul'a gelişi ve Dolmabahçe Sarayı'na geçişi.
Atatürk'ün, gece Park Otel'e gidişi, geç saatlerde Dolmabahçe Sarayı'na dönüşü.
1935 - Atatürk'ün, gece Başbakan İsmet İnönü'nün köşküne gidişi, daha sonra Ankara Palas ve Sergievi'ndeki yeni yıl balolarını şereflendirmesi, geç saatlerde Çankaya'ya dönüşü.
1934 - Atatürk'ün, gece Kızılay Balosu'nu, daha sonra Ankara Palas'ta düzenlenen baloyu şereflendirmesi.
1932 - Atatürk'ün, yeni yıl nedeniyle Türk-Yunan dostluğu üzerine Atina Ajansı'na demeci: "Türkiye ve Yunan anlaşması ve dostluğu, milletler arasında çalışma beraberliğinin ve yeni siyaset anlayışının gerçekleşmiş çok güzel bir örneği ve insanlığın, doğu Akdeniz ve Balkanlarda ilerleme ve yükselmesinin bir ifadesidir" (Aynı gün Yunan Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı da Anadolu Ajansı'na demeç vermişlerdir).
Atatürk'ün, gece Kızılay'ın Ankara Palas'ta düzenlediği Yılbaşı Balosu'nu şereflendirmesi ve saat 24.00'ten sonra Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından -yeni yıl armağanı olarak- kendisine 3 kitap takdimi nedeniyle söyledikleri: "Bu anda duyduğum mutluluk büyüktür. Kendisinden ve diğer vekillerimizden her an böyle armağanlar beklerim. Vekil Bey'in naçiz dedikleri bu armağan gerçekte çok değerlidir!" [Kocatürk]
1931 - İstanbul'da Taksim Meydanı'nda yerli mallarının kullanılması için bir miting yapıldı.
İzmir’de erkek haklarının savunuculuğunu yapmak üzere Erkekler Birliği adıyla bir dernek kuruldu.
Atatürk'ün, Çankaya'da akşamüstü Irak Başbakanı Nuri Paşa'yı kabulü.
Atatürk'ün, gece Hilâliahmer Cemiyeti (Kızılay)'nin Ankara Palas'taki balosunu şereflendirmesi.
1930 - Menemen ile Balıkesir ve Manisa'da l ay süre ile sıkıyönetim ilan edildi.
1929 - Sovyet Sosyalist Şûralar Birliği Merkez İcra Komitesi Başkanı Kalinin'in, Atatürk'e telgrafı: "Türkiye'ye seyahati Sovyet-Türk protokolünün imzasıyla kendini gösteren Hariciye Komiser Vekili Karahan'ın derin bir destek ve samimiyetle kabulünden dolayı en sıcak teşekkürlerimin kabulünü rica ederim. Türk-Sovyet ilişkilerinin inkişafını daima en samimï bir alâka ile izlemiş olduğumdan, bu belgenin memleketlerimizi bağlayan ve bugünkü verimli iktisadî faaliyetlerine çok lüzumlu barışın teminatı derecesinde bulunan dostane ilişkilerin takviyesi yolunda bir adım daha oluşturduğunu görmekle bahtiyarım."
1926 - Atatürk'ün, Çankaya'da, Vali başkanlığındaki Isparta Heyeti'ni kabulü.
1923 - Boğazlar Antlaşması yürürlüğe girdi.
Atatürk'ün, Lâtife Hanımla beraber Ankara'dan trenle İzmir'e hareketi.
1921 - Mustafa Kemal, Çerkez Ethem güçlerinin dağıtılması için Batı Cephesi Komutanlığı'na talimat verdi.
Atatürk'ün, "Batı cephesi, Adana ve Maraş bölgesinde seyahat edecek olan Vakit gazetesi başmuharriri Ahmet Emin (Yalman) Bey'e silâh verilmesi" hakkında yazısı.
1920 - Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey'in Kütahya'dan Çerkez Ethem'e emri: "I. Seyyar kuvvetler kumandanlığını, sizden ve kardeşiniz Tevfik Bey'den sonra en kıdemli müfreze kumandanına teslim edip bırakınız."
1919 - Atatürk'ün, Yunanlıların İzmir'i ilhaka karar vermeleri karşısında izlenecek hareket bakımından komutanlara yazısı: "..Böyle bir hale karşı bütün kuvvet ve araçlarımızla Yunanlıları vatanımızdan kovmak zarureti karşısında kalacağız."
1919 (Aralık sonu) - Atatürk'ün, rahip Frew'a Fransızca mektubu: "...İstanbul muhitinde sizinle bağlantı kuran bazı gafil ve menfaat düşkünü kimselerin, sizi yanlış yönlere sevk ettiklerini pek büyük teessüfle anlıyorum. Özellikle Sait Molla ile tertipleyip uygulamasına başladığınız, güvenilir kaynaklardan haber alınan plânın, İngiliz milletinin cidden kınanmasını gerektirecek bir nitelikte olduğunu söylememe müsaadenizi rica ederim. Milletimiz, Sait Molla'nın değil, fakat gerçek vatanseverlerimiz gözüyle görüldüğü takdirde, böyle plânların artık memleketimizde ve milletimiz üzerinde uygulama imkânı kalmadığına kolaylıkla hükmolunur. ...Ancak bu hususta garipliği itibariyle şunu da söylemek mecburiyetindeyim ki, siz bir din adamı iken siyaset oyunlarında ve özellikle kanlı çatışmalarla sonuçlanacak vaziyetlerde rol almak sevdasında bulunmamalıydınız!" [Kocatürk]
1915 - Atatürk'ün, Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'ya mektubu:".. .Her şeyi yarınlara, harpten sonraya terk etmek görüşünün bütün zihinlere hakim olduğu anlaşılıyor. Biraz fazla gayret ve faaliyetle bu görüşün çürüklüğü ispat olunabilir ümidindeyim. Fakat zannediyorum ki benim burada sahip olabileceğim imkân buna uygun değildir. Her halde kendiliğinden hazırlanmış pek güzel bir zemin mevcuttur."
1915 (Aralık sonu) - Atatürk'ün, İstanbul'da Hariciye Nazırı Halil (Menteşe) Bey'i ziyareti ve söyledikleri: "...Ben Türk ordusunun yabancısı bir adam değilim. Ben, ordu ile küçük subaylıktan beri derinden temasa gelmiş bir askerim. Ben, olayların şevki ile ordunun içinde subay, nihayet komutan olarak iş görmüş ve zannıma göre muvaffak olmuş bir komutanım. Türk ordusunu, onun faziletini, kıymetini ve bu ordu ile neler yapılabileceğini benim kadar anlayan az olmuştur." [Kocatürk]
1913 - Atatürk'ün, Sofya'dan Madam Corinne'e Fransızca kartı: "Sevimli mektuplarınıza birdenbire ara verdiniz. Benim tembelliğimi mi taklit etmek niyetindesiniz, yoksa bana yazmamanızın başka nedenleri mi var? Bu günlerde elime geçeceğini umduğum bir mektubu almadan bu olayın derinliğine inmek istemiyorum." [Kocatürk]
20181230
📺 🎞 Ceviz Kabuğu - 12.12.2015 - Aydınlanma ve Türkiye
- Türkiye’de aydınlanma mücadeleleri…
- Cumhuriyet öncesi Türk aydınlanması…
- Postmodernizm ve kimlik siyaseti ile aydınlanma arasındaki çatışma…
- Türk devriminin felsefesi ve kaynakları…
- Aydınlanma ve emperyalizm…
- Üniversiteler ve aydınlanma…
- Aydınlanma mücadelesinde bugünün görevleri…
Canlı yayın konukları
- Prof. Dr. Semih KORAY,
- Eray KAYA
- Güldane PEKDOĞAN...
Osman Hamdi Bey'in doğumgünü
Arkeoloji, müzecilik, kültür ve sanat alanlarında sunduğu katkılardan ötürü saygıyla andığımız Osman Hamdi Bey'in doğumgününü içtenlikle kutluyoruz.
Osman Hamdi Bey, 176 yıl önce bugün, yani 30 Aralık 1842’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babası tarafından 1860 yılında hukuk tahsili yapmak üzere Paris’e gönderilmiş, bir süre hukuk fakültesine devam ettikten sonra Paris’te Güzel Sanatlar Okulu’na resim derslerine, ara sıra da arkeoloji derslerine devam etmiştir. 1869 yılında İstanbul’a dönen Osman Hamdi Bey çeşitli görevlerde bulunmuş, 1880 yılında memuriyetten ayrılmıştır. 4 Eylül 1881 tarihinde Sultan II. Abdülhamid tarafından Müze-i Hümayun müdürlüğüne atanmıştır. Müdürlüğe girişinden yaklaşık dört ay sonra, 1 Ocak 1882 tarihinde, Sanay-i Nefise Mektebi Müdürlüğüne atanmış ve bu iki müdürlük görevini ölünceye kadar birlikte yürütmüştür. Osman Hamdi Bey'in yaşamı boyunca Müze-i Hümayun ve Türk Müzeciliğine katkılarının küçük bir kısmını hikaye kısmında okuyabilirsiniz.
Osman Hamdi Bey, 24 Şubat 1910 Perşembe günü, 68 yaşındayken Kuruçeşme’de vefat etmiştir. Cenazesi, kendi vasiyeti üzerine Eskihisar’daki evinin bahçesine gömülmüştür. İzmit-Gebze Eskihisar’daki evi onarılarak; 29 Eylül 1987 tarihinde “Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır.
Osman Hamdi Bey, 176 yıl önce bugün, yani 30 Aralık 1842’de İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babası tarafından 1860 yılında hukuk tahsili yapmak üzere Paris’e gönderilmiş, bir süre hukuk fakültesine devam ettikten sonra Paris’te Güzel Sanatlar Okulu’na resim derslerine, ara sıra da arkeoloji derslerine devam etmiştir. 1869 yılında İstanbul’a dönen Osman Hamdi Bey çeşitli görevlerde bulunmuş, 1880 yılında memuriyetten ayrılmıştır. 4 Eylül 1881 tarihinde Sultan II. Abdülhamid tarafından Müze-i Hümayun müdürlüğüne atanmıştır. Müdürlüğe girişinden yaklaşık dört ay sonra, 1 Ocak 1882 tarihinde, Sanay-i Nefise Mektebi Müdürlüğüne atanmış ve bu iki müdürlük görevini ölünceye kadar birlikte yürütmüştür. Osman Hamdi Bey'in yaşamı boyunca Müze-i Hümayun ve Türk Müzeciliğine katkılarının küçük bir kısmını hikaye kısmında okuyabilirsiniz.
Osman Hamdi Bey, 24 Şubat 1910 Perşembe günü, 68 yaşındayken Kuruçeşme’de vefat etmiştir. Cenazesi, kendi vasiyeti üzerine Eskihisar’daki evinin bahçesine gömülmüştür. İzmit-Gebze Eskihisar’daki evi onarılarak; 29 Eylül 1987 tarihinde “Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır.
Kazakistan'ın Lideri Nazarbayev "Büyük Bozkırın Yedi Özelliği" adlı makalesi
Kazakistan'ın Lideri Nazarbayev "Büyük Bozkırın Yedi Özelliği" adlı makalesini yazma sebebini canlı yayında açıklıyor.— Doç.Dr. Kürşad ZORLU (@zorlu77) December 30, 2018
"Biz gökten düşmedik! Neden utanacağız.Çocuklarımıza nereden geldiniz diye sorulduğunda şu cevabı vermeliler Göktürler, Hunlar, Ulu Türk Dünyası"
Buyrun #pazar pic.twitter.com/v6fKZI9sii
20181229
✍️ Atatürk'ün Sanata ve Sanatçıya bakışı
Sanat ve Sanatçı
Sanatçı toplumun aydınlık yüzüdür. Hepimizden farklı duygu dünyaları vardır. Olaylara, gelişmelere değişik bir açıdan yaklaşırlar. Gözleri ile görmediklerini kalpleri ile görürler. Bu nedenle bazı durumlarda verdikleri tepkileri anlamakta zorluk çekeriz. Çünkü onların gönül gözü ile olayları süzemeyiz. Biz, “bardak” deyip geçerken, sanatçı o bardaktaki bütün ayrıntıları yakalar.
SANATÇI EL ÖPMEZ!
Sanat bir toplumun ortak değerler yaratmasında en etkili yoldur. Büyük liderler bu alanda özel çalışmalar yaparak sanatçıları destekler. Sanatçıyı desteklemek toplumun geleceğine yatırım yapmaktır. Atatürk’ü dinleyelim: “Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak ve alil (sakat) bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Bilinen bir hadisedir. Ama tekrarında fayda var. Bir gösteriden sonra ara verilir. Atatürk dinlenme salonundadır. Yaveri salona girer: “Paşam, sanatçı arkadaşlarımız elinizi öpüp, ayrılacaklar...” Cevap çok çarpıcıdır: “Ne münasebet! Sanatçı el öpmez. Sanatçının eli öpülür!”
SANATSIZ TOPLUM YERİNDE SAYAR
Sanat toplumun ileri sıçraması için ön koşuldur. Çünkü sanatçı yaratıcıdır. Daha önce yapılanları taklit etmez. Yeni ve özgün bir eserle ortaya çıkar. Sanat altyapısı olmayan bir toplum bilimle gerçek anlamda tanışamaz. Adına “bilim” der ama gerçekte daha önce keşfedilen bilgileri tekrar edip durur. Diğer bir ifade ile yerinde sayar. Yeni ve yaratıcı bilimsel buluşlar derin sanatsal altyapısı olan toplumlarda olur. Sanat, bilimi, bilim ise teknolojiyi doğurur. ABD’de İkinci Dünya Savaşı sonrasında komünizmle mücadele örtüsü altında sanatçılar ve bilim adamları hedef alınır. Ancak sonuçta Amerikalılar bu cadı avından çok önemli dersler çıkarır: “Sanatçılar ve bilim adamlarını rahat bırakalım. Ne yaparlarsa yapsınlar. Onları hoş görelim. Eğer üzerlerinde baskı kurarsak, bu eğilimin sanat ve bilim dünyasındaolumsuz yansımaları olur. ABD yaratıcılığını kaybeder. Dünyada öncü bir rol oynayamaz!”
SANATÇI HALKININ KALBİNDE YAŞAR
Sanatçı ile toplum arasında güçlü bir bağ vardır. Sanatçı toplumun kalbinde ve gönlünde yaşar. Toplum onları herkesten farklı bir yere koyar. Onlardan bulundukları konuma uygun hareket etmesini bekler. Bu nedenle bir sanatçı, topluma tepeden bakan zengin ve muktedir adamların sofralarının figüranı olamaz. Dönemsel olarak gücü eline geçiren kerameti kendinden menkul kişilerin kuyruğuna takılamaz. Buna ihtiyacı da yoktur. Çünkü halkın kalbinde yaşamaktan daha büyük bir değer olamaz. Çeşitli nedenlerle muktedirlerle sarmaş dolaş olanları halk kısa zaman içinde gözünden de, gönlünden de silip atar.
Sanatçıların duygusal zekâsı çok yüksektir; yön verip, yol gösterirler. Toplumun ve insanlığın ileri doğru sıçrayışını, yaratıcı bir yetkinlikle saptarlar. Toplumun tıkandığı anlarda sezgi ve zekâları ile tehlikeyi öngörüp uyarı yaparlar.Bu nedenle bazı durumlarda hiçbir şeyin farkında olmayanlarla uyum sorunları yaşarlar. Bir yandan uykudakilerin tepkisini çekerken, öte yandan, uyanıkların salvolarından kaçmaya çalışırlar. Sanatçı toplumun elmasıdır. Toplumu olumsuz etkileyen gelişmelere kayıtsız kalamaz. Sorumluluk alarak ortaya çıkar ve fikirlerini dürüstçe toplumla paylaşır.
SANATA VE SANATÇIYA SAHİP ÇIKMALIYIZ!
Geleceğe güvenle koşmak isteyen her millet içindeki gerçek sanatçılara sahip çıkmalıdır. Devlet ise bir plan ve proje dâhilinde sanatı ülke geneline yaymak için ciddi çalışmalar yapmalıdır. Dünyada kişi başına düşen piyano sayısı en fazla olan ülke Çin’dir. Demek ki kalkınma için Çinliler önce sanatı toplumun geneline yaymak için planlamalar yapmışlar! Sanatçılar her hal ve şartta koruma altına alınmalıdır. Onları kısır siyasal çekişmelerin bütünüyle dışında tutmalıyız. Onların çeşitli konulardaki görüşlerini, katılmaksak da hoş görmeliyiz. Onları anlamaya çalışmalıyız.
Çünkü sanatı ve sanatçıyı baskı altına alırsak, bunun hızla sanat çevrelerine yayılacağını bilmeliyiz. Bu gelişmenin toplumun yaratıcılığına büyük darbe vuracağını anlamalıyız. Hayat damarlarımızdan birinin kopmasına izin veremeyiz! Ülkemizin geleceğe güvenle koşması hepimizin ortak dileğidir. Bunun ilk adımı toplumu sanatla gerçek anlamda tanıştırmaktır. Burada da en büyük görev sanatçılara düşmektedir. Bu nedenle sanatçıları sarıp sarmalayarak, dikensiz gül bahçelerinde koruma altına almalıyız. Önemli bir dönemeç noktasında geleceğe güvenle koşan Türkiye, refah, mutluluk ve istikrar için sanatçıları ile içtenlikle kucaklaşmalıdır.
Alıntı/ Kaynak: Aydınlık Gazetesi
📺 🎞 Atatürk'ün Öngörüleri- 29 Ekim 2018
Atatürk'ün Öngörüleri- 29 Ekim 2018-
Aydın Keleşoğlu - Ulusal Kanal
📚 Tarihçi ve Cerrah Dr. Tuğrul Kihtir'in tarih kitapları
“Osmanlı Devleti kuruluş ve gelişme dönemlerinde Balkanlar'da ve Anadolu'da dengeli bir genişleme ve gelişme göstermiştir. Devletin zirve dönemi olan 16. asırda Balkanlar ve Anadolu birbirine yakın büyüklükteydi. Osmanlı, Balkanlar'ı sadece yönetmekle kalmamış, orayı vatan edinmiş ve imar etmiştir. İmparatorluğun en uzun ve kayıplı yüzyılında ise devlet en fazla Balkanlar'da zayiat vermiştir. Bu zayiat sadece toprak kaybı olmamış, buraların yönetimini ele geçirenler orada yerleşik Osmanlı insanını kovmuş veya yok etmiş dahası oralarda yüzlerce senede inşa edilen cami, medrese, köprü, hastane, çeşme gibi medeniyet eserlerini de ortadan kaldırmışlar ve Osmanlılardan bir iz, bir tapu kalsın istememişlerdir. Dr. Tuğrul Kihtir'in akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu eserinde, hem bu tarihi med ve cezirin hikâyesini okuyacak hem de bizzat çektiği fotoğraflarla o medeniyet eserlerinin son kalıntılarına tanık olacaksınız.”
- Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın
****
“Dr. Tuğrul Kihtir ile bundan birkaç yıl önce birlikte bir televizyon kanalında bir seri tarih programı yapmıştık. Şimdi o programlar bir klasik olarak anılıyor. Tuğrul Kihtir, bilhassa Anadolu'nun bir Türk vatanı haline geldiği dönemle ilgili yazdığı güzel kitaplarla tarihimize olan engin sevgisini, geçtiğimiz yıllarda ortaya koymuştu. Fakat Balkanlar'ın Osmanlı Tarihi: 1352-1913 adlı bu eserini okuyunca itiraf etmeliyim ki müspet anlamda yine çok etkilendim. Tuğrul Kihtir klasik Osmanlı tarihçiliğinin dışında, Osmanlı Türklerinin Balkanlar'daki öyküsünü ve Türklerin hem sanat hem de medeniyet alanındaki hizmetlerini ve hoşgörüye dayanan uygarlık anlayışını bizzat kendisinin çektiği resimlerle de güçlendirerek öyle güzel anlatmış ki, gıpta etmemek mümkün değil. Kendisinin özgün, canlı anlatımıyla kaleme aldığı bu kıymetli eseri okuyuculara hararetle tavsiye ediyorum.”
- Dr.Mehmet Saray
Tarihçi ve Cerrah
- 1961’de Ankara’da doğdu.
- 1979’da Robert Koleji’ni,
- 1985’te İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi.
- ABD’de New York Medical College’de cerrahi eğitimini, 1996’da Cleveland Case Western Reserve University’de plastik, estetik ve rekonstrüktif cerrahi eğitimini tamamladı.
- New York Medical College’da yardımcı doçent ve University of Nort Dakota School of Medicine’de doçent oldu.
- Tıp alanında 20’nin üstünde yayın ve sunumu,
- tarih alanında 40’ın üstünde yayın ve sunumu vardır.
- Tıp alanında iki kitabı,
- tarih alanında dört kitabı bulunmaktadır.
- İki çocuk babası Kihtir,
- İngilizce ve İtalyanca bilmektedir.
- Kadıköy Belediye Başkan Adayı (Vatan Partisi) 2019
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Bu yazımızda Milli Edebiyat Dönemi'nin en önemli şairlerinden biri olan Mehmet Emin Yurdakul'un "Cenge Giderken" şii...
-
Ülkemiz yer şekilleri bakımından oldukça farklı özelliklere sahiptir. Yer şekillerindeki farklılık iklimlerin bölgelere göre değişiklik...
-
* Kün-Ay tamgası ile Türklerle ilgili Göbeklitepe'de T şeklindeki dikilitaşlarda görünen Kün-Ay tamgası, Türk kavimlerinin bayrakla...