20200704

Aşık Veysel ve Aşık Mahsuni


''Aşık Veysel Şatıroğlu'na birçok halk ozanı ölmeden önce ziyaretine gider, onunla beraber onun türkülerini söyler, ondan feyiz alırlar. Ne var ki Aşık Veysel, kendisini ziyarete gelen hiç bir ozanın önünde ayağa kalkmaz, gelenleri oturduğu yerden selamlar hoş geldin eder, zaten gelen halk ozanlarininda Veysel'den böyle bir beklentisi yoktur. Çünkü Veysel onlar için çoookktaaann Veysel olmuştur.



Gel zaman git zaman Mahsuni Şerif Veysel'i ziyarete gider; Veysel, Mahsuni Şerif' in geldiği kendisine haber edilince ayağa kalkar, onu ayakta karşılar, ayakta ona hoş geldin eder. Mahsuni Şerif gittikten sonra etrafındakiler üstata sorar; üstat bu zamana kadar seni ziyarete gelen kimsenin önünde ayağa kalkmışlığın yoktur, bu ufak tefek adamın önünde ayağa kalkmışlığın ne ola?
Veysel işte o zaman Mahsuni Şerif için dillerden dillere dolaşan cevabı verir: Bu gelen Pir Sultan Abdal'dır

O günden sonra Mahsuni Şerif'e çağın Pir Sultanı denir.''

Alıntı


AŞIK VEYSEL'İN KISACA HAYATI

Aşık Veysel, 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Babasının ismi Ahmet, annesinin ismi ise Gülizar'dı. Çiftçi bir ailenin çocuğuydu. Yedi yaşına geldiğinde Sivas'ta çiçek hastalığı salgını ortaya çıktı. Aşık Veysel de çiçek hastalığına yakalandı ve sol gözünü kaybetti. Bundan kısa bir süre sonra diğer gözünü de kaybetti.

İki gözünü de kaybeden Aşık Veysel asla yılmadı. Her gün babası ezberlediği halk ozanlarının şiirlerini okurdu ona. Aşık Veysel büyük bir istekle dinlerdi babasını. Bu isteğini gören babası bir gün elinde sazla yanına geldi ve ona verdi. Çok sevinmişti Aşık Veysel. Ona saz çalmayı Çamşıhlı Ali Ağa öğretti. Gün geçtikçe kendini geliştirdi. Artık sazını yanı başından hiç ayırmıyordu.

Aşık Veysel, 25 yaşına geldiğinde Esma adında bir kızla evlendi. Ancak kısa bir süre sonra anne ve babasını kaybetti. İkinci çocuğuysa doğumundan 10 gün sonra öldü. Daha sonra karısı Esma onu bırakıp gitti. Karısı bırakıp gittiğinde bir yaşında kızıyla kalmıştı Aşık Veysel.

Aşık Veysel'deki cevheri ilk görenlerden biri Ahmet Kutsi Tecer'di. Ahmet Kutsi Tecer, Aşık Veysel'in şiirlerinin tanınmasında büyük katkı vermişti. Bir dönem Köy Enstitüleri'nde öğretmenlik yaptı. 1965 yılında TBMM, “Ana dilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” özel bir kanun çıkartarak maaş bağladı. 21 Mart 1973 günü doğduğu köy Sivrialan'da hayata gözlerini yumdu. Ondan geriye yıllar geçse de unutulmayacak şiirleri kaldı.


Daha fazlasını burada öğren: Eodev.com - https://eodev.com/gorev/7625507#readmore


VASİYETİM

Ben Ölünce sevenlerim toplansın
Ağlamayıp benim sesim çalsınlar
Dualar etsinler kendi dilimden
Gökyüzüne kızıl ışık salsınlar
Ankarada yüklesinler dengimi
Berçenekte başlatmıştım cengimi
Nevşehire taşısınlar rengimi
Hacı Bektaşı şeyhine dalsınlar

İnanarak gittim yüce Allaha
Hüseyinle düştüm ah ile vaha
Yanlış imam elin vurmasın daha
Bir seyitle namazımı kılsınlar 
Üstüme 'Bir Ozan Bektaşı' yazın
Ama yazıları derince kazın
Çekem diye şu beş taşın ayazın

Ara sıra kışın beni bulsunlar
İki fidan dikin selviden olsun
Cemler yapılırken yüreğim dolsun
Bir de bostan yapın altında kalsın
At yolcular karpuz kelek alsınlar
Yakın kaldı, yakın kaldı zamanım
İşte gidiyorum kaşı kemanım
Benim sevgiydi dinim imanım

Sevenlerim beni böyle bilsinler
Can taşıyan canlı mutlaka ölür
Değişir dünyadan başka şey gelir
Benim kim olduğum yavrular bilir

Ehlibeyt dünyası sahip olsunlar
Mahzuni asalet sözüne doydum
İnsanlık adına serimi koydum
Ben Ali'yi sevdim, Ali oğluydum
Bütün sevenlerim hoşça kalsınlar.

Alıntı/ Kaynak: Eodev.com - https://eodev.com/gorev/7625507#

MAHSUNİ ŞERİF'İN KISACA HAYATI

1940'ın başlarında, ileride 'Pir Sultanların' ölümsüzlüğünün en büyük kanıtlarından biri olacak Mahzuni Şerif, Afşin' in Berçenek Köyünde doğar.

1956yılında Berçeneğe gelen ilk okuldan mezun olur. Berçeneğin okulsuz yıllarında, Elbistan' ın Alembey Köyü' nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur 'an eğtimi almış, Eski bir kızı olsa da Mahzuni bu evliliği bir mektupla bitirir.1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu' nu başarıyla bitirir. Başarısının gereği Kuleli Askeri Lisesi' ni aynı yıllarda hak etmesine karşılık, toplumculuğa ve halk edebiyatına gönül verdiği ve Alevi olduğu için ordudan ihraç edilir.

1961Ankara'da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanışır. Bu evlilikten Züleyha, Emrah, Ferhat adlı üç çocuğu olur. Bu yıldan itibaren, sevip gönül verdiği yoldan giderek, yüzlerce plak ve kaset yapar. Hakkında yazılan ve yazdığı kitaplar uluslararası edebi tartışmalara konu olur.   
                                                                   
5 Ekim 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya geldi. 21 Mart 1973'te yine Sivrialan'da yaşamını yitirdi. Çocukken çiçek hastalığı yüzünden bir gözünü, daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü kaybetti. Saz çalmayı öğrendi. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Emrah, Dadaloğlu gibi halk ozanlarından etkilenerek türkü yorumu ve sazda ustalaştı. İki kez evlendi. 7 çocuğu oldu. Anadolu'yu kent kent dolaşıp şiirlerini sazıyla seslendirdi. Köy Enstitüleri'nde saz ve halk türküleri dersleri verdi. Ölüm nedeni akciğer kanseri. En güzel şiirlerinden bazılarını ölümünden hemen önce yazdı. Şimdi Şarkışla'da her yıl adına bir şenlik 


Daha fazlasını burada öğren: Eodev.com - https://eodev.com/gorev/7625507#readmore