20200225

Kahraman Kaymakam Hamdi Bey


Kahraman Kaymakam Hamdi Bey
  •  Akbaş'a baskın yaptı binlerce silahı Kuvayı Milliye'ye ulaştırdı. Mustafa Kemal Nutuk'ta teşekkür etti
  •  Kâzım Özalp'a göre "Şiir yazıyor, resim yapıyor, keman çalıyor. Ve savaşıyor.."
  •  18 Şubat 1920'de şehit ediliyor

 İşte Hamdi Bey'in hikayesi
 Kahraman Kaymakam Hamdi Bey
Özgürlük Meydanı


23 Şubat 16:35
İsmini, işgal güçlerinin kontrolündeki Akbaş Cephaneliğini basarak duyurdu. 26/27 Ocak 1920 gecesi yaptığı baskında sekiz bin Rus tüfeği, kırk Rus mitralyözü, yirmi bin sandık cephane kaçırdı. Milli Mücadeleye hayat veren bu baskından sonra gerçekleştirilen operasyonda şehit edildi.

ERCAN DOLAPÇI

Kurtuluş Savaşı yıllarında önemli bir Kuvvacı kahraman da Kaymakam Köprülülü Hamdi Bey’dir. İşbirlikçi Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin 6 Nisan 1919 günü görevden alana kadar çeşitli merkezlerde kaymakamlık yapan Hamdi Bey, vatansever bir insan olarak Milli Mücalede’ye omuz vermiş ve Akbaş Baskını’yla ismini tarihe yazdırmıştı. Balıkesir’in Edremit ilçesinde kaymakam iken azledilen Hamdi Bey, işgale karşı Ayvalık ve Burhaniye ilçelerinde Ali Çetinkaya ve Kâzım Özalp gibi önemli komutanlarla birlikte hareket etmiş ve eylemlere imza atmıştı. Dürüstlüğü ve dirayetiyle sevilen bir isim olan Hamdi Bey, 26/27 Ocak 1920 gecesi 150 vatansever arkadaşıyla birlikte meşhur Akbaş baskınını gerçekleştirerek, binlerce silah ve mühimmatı milli kuvvetlere intikal ettirerek çok büyük hizmet vermişti. İstanbul Hükümetinin üzerine saldığı Anzavur Birlikleri tarafından Yukarı İnova Köyü’nde yakalanarak, 18 Şubat 1920 günü (bazı kaynaklarda 17 Şubat) hunharca şehit edilmişti. Cinayetten sonra İngilizler, Anzavur’u 500 İngiliz altınıyla ödüllendirir. 

HAMDİ BEY KİMDİR?

Kaymakam Hamdi Bey 1888 yılında Makedonya’da Vardar ilçesine bağlı Köprülü kasabasında doğdu. Babası Kolağası İbrahim Bey’di. Küçük yaşta yetim kaldığından, dayısı Celalettin Bey tarafından yetiştirilir. İlk öğrenimini Köprülü kasabasında, orta öğrenimini Üsküp İdadisi’nde yapar. Yüksek öğrenim için İstanbul’a gider ve Mülkiye Mektebi’ne girer. 24 yaşında okulunu başarıyla bitirir. Türkiye’de ilk defa açılan İhtiyat Zabit Mektebi (Yedek Subay Okulu)’ne girer ve 1911 yılında Yedek Subay olarak diploma alır. Hamdi Bey, memurluk hayatına Kosova’da Maiyyet Memurluğu görevi ile başlar. 1912 yılında patlak veren Balkan Savaşı’na kadar bu görevde kalır. Balkan Savaşı sırasında Yedek Subay olarak orduya katılır ve savaş sonuna kadar askerlik görevini yerine getirir. Edirne üstüne yürüyen ordunun sol cenah erkânı harbiye subayı Kâzım Özalp (İstiklâl Harbi komutanlarımızdan, 1924-1935 TBMM Başkanı) kendisinden “Önceleri bir düşünce adamı olan, okumayı seven, şiir yazan yağlı boya, kara kalem resim yapan, ud, keman, tambur çalan, şık ve temiz giyinen her gün tıraş olmayı ihmal etmeyen titiz Maiyyet Memurundan gözünü budaktan sakınmayan, çetin bir savaşçı, yaman bir kavga adamı ortaya çıkmıştı” şeklinde söz eder. 

Hamdi Bey, Edirne’nin düşmandan geri alınmasından sonra, Edirne Polis Müdürlüğü İdari Bölüm Başkanlığına getirilir. Birkaç ay sonra da Demirköy İlçesi Kaymakamlığı’na atanır.

Birinci Dünya Savaşı çıktığı sırada, Kırklareli Demirköy Kaymakamlığı görevinde idi... Kaymakam olduğu için savaşa katılmaz. 1915 yılında Tekirdağ Malkara Kaymakamlığı, 1916 yılında da Edirne Keşan Kaymakamlığı görevine getirilir. Mart-Temmuz 1916 arası burada görev yapar, daha sonra Balıkesir’in Sındırgı ilçesi Kaymakamlığı’na atanır, oradan da 13 Temmuz 1917’de Edremit Kaymakamlığı’na getirilir. 

Hamdi Bey, Edremit Kaymakamlığı görevinde iken kasaba ileri gelenlerinin yardımlarıyla Edremit Darül Eytamı (Yetimler Yurdu)’nı kurar. Çocuk sayısı 105’i bulur. Edremit İdman Yurdu’nu kurar. Ayrıca matbaa kurarak gazete de çıkarır. Kasabaya elektrik getirtmek için etütler yaptırır, imar plânı çizdirir, kanalizasyon işini başlatır... 

Hamdi Bey, millici duruşu nedeniyle 9 Nisan 1919 günü Damat Ferit tarafından azledilir. Azlini müteakip bir süre Ayvalık’ta 172. Alay Kumanı Ali Çetinkaya’nın yanında, bir süre de Burhaniye’de kalır, daha sonra Balıkesir’de kurulmuş olan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde faaliyet gösterir. Bu cemiyet adına Biga ve Yenice bölgelerinde önemli çalışmalara katılır. Bunlardan Akbaş Cephaneliği baskını en önemli eylemidir. 

AKBAŞ BASKINI KAHRAMANI

Yunan işgalinin Ege’de genişlediği günlerde Kuvayı Milliye’nin silah ve cephane ihtiyacı artmaya başlar... Akbaş Cephaneliği’ndeki malzemeye el konulması fikri de böyle bir ortamda gündeme gelir. Bölgedeki 61. Tümen Komutanı Kâzım (Özalp) Bey’in de desteğini alır.

Akbaş Cephaneliği, Gelibolu Yarımadası’nın doğusunda, ancak küçük gemilerin demirlemesine uygun bir koyda bulunmaktadır. Önemli bir cephanelik olan Akbaş’ın korunması da sıkı şekilde yapılmaktadır. Hamdi Bey, baskın öncesinde gerekli incelemeleri yapması için Dramalı Rıza Bey’i görevlendirir. Rıza Bey, köylü kıyafetleri ile bölgede bir hafta kadar çalışır bütün ayrıntıları kaydeder...

Rıza Bey’in Biga’ya döndüğü gün, Hamdi Bey ile baskın plânı kesinleşir. 18 Ocak 1920 tarihinde Lâpseki’ye adamlarıyla birlikte gelen Hamdi Bey, Mülkiye’den arkadaşı olan Kaymakam Hasan Basri Bey’le görüşüp yardımını ister, böylece depodan ele geçirilecek malzemenin nakliyesi için gerekli olan kayık ve motorlar sağlanmış olur. Rıza Bey ise çevre köylerden, hem baskın, hem de sevkiyatın hızlı bir şekilde yapılmasını sağlamak için adam toplar.

Baskın tarihi olarak 26/27 Ocak 1920 gecesi seçilir. Gecenin ileriki saatlerinde Rıza Bey ve 30 kadar adamı Akbaş Cephaneliği garnizonunu basar. Senegalli sömürge askerleri, hiç bir direniş göstermez. Anadolu kıyısında bekleyen vapurun çektiği mavna ve kayıklar Akbaş koyuna yanaşır ve malzeme yüklenir. İngiliz devriye gemilerine yakalanmadan Anadolu kıyısına taşınan malzeme, bu kez kara üzerinden iç kesimlere sevk edilir.

Esir alınan sömürge askerleri Akbaş garnizonuna geri gönderilir. Hamdi Bey, İngiliz komutana bir de mektup bırakır ve mektubunda garnizonu 200 kişiyle bastığını, askerlerin direnme şansı olmadığını belirtir. Amaç askerlere zarar verilmemesidir... 

MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN KAHRAMANI

Mustafa Kemal Paşa, Heyeti Temsiliye namına 29 Ocak 1920 günü Balıkesir’de bulunan 61. Tümen Komutanı Kâzım (Özalp) Bey’e gönderdiği telgrafta, Köprülülü Hamdi Bey’e Akbaş Baskını’ndan dolayı teşekkür eder: “Köprülülü Hamdi Bey’in fedakârane ve cesurane hareketle elde eylediği gıpta edilecek muvaffakiyetten hasıl olan teşekkürlerimizin kendisine tebliğine aracı olunmasını rica eder, böyle büyük bir muvaffakiyete saik olan siz biraderimizi hararetle tebrik eyleriz.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.6, 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2012, s.235.) 

Mustafa Kemal Paşa, aynı gün yayımladığı tamimde ise şunları belirtir: “Gelibolu civarında, Akbaş mevkiinde, Fransızların muhafazası altındaki depolarımızda bulunan silahların ve mühimmatın İtilaf devletleri tarafından Denikin ordusuna verilmesinin kararlaştırılması ve bunların nakli için dört gün evvel bir Rus vapurunun Gelibolu’ya gelmesi üzerine, Balıkesir Heyeti Merkeziye üyelerinden ve fedakâr arkadaşlarımızdan Köprülülü Hamdi Bey, Kuvayi Milliye’den bir müfreze ile Lâpseki’ye ve oradan 26/27.1.1920 gecesi sallarla Rumeli sahiline geçerek Akbaş depolarına el koyduğu ve depo muhafızı olan Fransız efradını tutuklayıp haberleşme hatlarını kestikten sonra silahları tamamen ve cephaneyi kısmen ve muhafız Fransız efradını da muhafaza altında Lâpseki’ye naklettirdiği ve silahları ve mühimmatı dahile sevkten sonra tutuklu Fransızları iade eylediği ve bir ay evvel Akbaş deposunda sekiz bin Rus tüfeği, kırk Rus mitralyözü, yirmi bin sandık cephane olduğu kayıtlı ise de geri alınan miktarın henüz tespit edilmediği bildirilmiştir.” (ATABE, C.6, s.236.) 

Mustafa Kemal Paşa, 21 Şubat 1920 günü Rauf Bey’e gönderdiği telgrafta ise düşmana bir fişek bile teslim edilmemesini ister: “Akbaş cephanesinin bir kısmının İngilizlere iadesi hakkındaki yardımınızın katiyen sarf olunmamasını arzu ederdik. Boş bir fişek kovanının bile İngilizlere iade edilmemesi daha uygun olur fikrindeyiz. Hükümet, İtilaf devletlerine karşı böyle sahte cemileler göstermekle hakkımızda merhamet uyandırmaya muvaffak olacağı ve bu riyakârane harekâtın, barış şartlarının değiştirilmesine tesir edeceği zannını besliyorsa, kendilerinin gafletine acırız.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.19, Nutuk-1, 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015, s.288-289.) 

Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta da Akbaş baskını ve Hamdi Bey hakkında geniş açıklamalarda bulunur ve ondan “Köprülü Hamdi Bey adında kahraman bir arkadaşımız” diye söz eder. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.19, Nutuk-1, 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015, s.293-294.) 

İNGİLİZLER ÇILGINA DÖNDÜ

Olayın duyulması üzerine İngiliz yönetimi ve İstanbul küplere biner. Olayın faillerinin yakalanması için bölgeye Anzavur birlikleri sevk edilir... Hamdi Bey atına atlayıp Yenice nahiyesine gitmek için yola çıkar. Onun asıl amacı Yenice’de depo edilmiş silah ve cephaneyi kurtarmaktır. Yanındaki arkadaşıyla ayrıldığında, kasabadan silah sesleri gelmektedir. Hamdi Bey, İnova Köyünde Gâvur İmam’ın çete reislerinden Hacıoğlu tarafından 17 Şubat günü yakalanır. Binbir işkence ile Biga’ya getirilirken Kırkgeçit mevkinde Hacıoğlu tarafından 18 Şubat 1920 günü öldürülür. Hamdi Bey’in yakalandığında söylediği şu sözler tarihe mal olur: “Kuvayı Milliye yalnız ben değilim. Kuvayı Milliye bütün milletindir. O ölmeyecektir.”  

Hamdi Bey’in cansız bedeni 18 Şubat 1920 günü bir araba ile ilçeye getirilerek çarşı ve sokak aralarında ayaklarından ipler takılarak sürüklenir ve halka gözdağı verilir. Hamdi Bey’in cenazesi beş gün sokak ortasında kalır... Bandırma’ya giden bazı kişilerin şikayeti üzerine 14. Kolordu Komutanı Yusuf İzzettin Paşa, Biga’ya gelerek şehitleri eski mezarlığa defnettirir. 1941 yılında ise mezarı Biga şehitliğine nakledilir. Adına anıtlar dikilir. (http://www.balikesir-edremit.gov.tr/hamdibey) 

MAHMUT ESAT BEY'İN YAZISI

Kahraman Hamdi Bey’in katledilmesinin ardından, devrimci önderlerden Mahmut Esat (Bozkurt) Bey, Balıkesir’de çıkan İzmir’e Doğru gazetesinin 27 Şubat 1920 tarihli sayısında şunları yazar: “On gün evvel Biga’nın, hain ve katil Biga’nın evlâdı kara toprakları üstünde memleketin büyük ve fedekâr bir evladı, vatandaş kurşunuyla can verdi. Zavallı Hamdi Bey! Hayatının ne elim ve feci bir akıbeti varmış. Hamdi’nin bütün hayatı başlı başına bir destan idi.” 

Gazetenin aynı sayısında başka bir makalede ise, “İlim ve irfan, zekavet ve fetaneti, iktidar ve şecaatiyle vatanına daha pek çok hizmetler ifa edebilecek idi” denilir. (Zeki Çevik, Köprülülü Hamdi Bey ve Akbaş Cephaneliği Baskını, 2013, s.21.) 

AYDINLIK