20200217

🗺 Anadolu’nun 'kadim ışığı' ve 'kayıp halkı' LUVİLER..


Anadolu’nun kadim ışığı ve kayıp halkı LUVİLER..
ALUVİ HALKI…


Yıl 1878’di…

Afyon’a bağlı Beyköy’de bir tarlada 10 metre uzunluğunda kireç taşından yapılmış bir yazıt bulundu..

Üzerinde bir takım şekiller vardı…

Köylüler taşa bir anlam veremedi…

Köy heyeti taşın yeni yapılan caminin temelinde kullanılmasını kararlaştırdı..

Bölgede kazı yapan Fransız Arkeolog George Perrot buna karşı çıksa da, köylülere derdini anlatamadı…

Bunun üzerine arkeolog Perrot, taş temele atılmadan üzerindeki şekilleri bir kağıda tek tek çizdi

Sonra ülkesine döndü…

Aradan 134 yıl geçti…

2012 yılında İngiliz antik çağ tarihçisi James Mellaart öldüğünde özel arşivinin arasında Fransız arkeolog Perrot’un Afyon’da taştan kopya ettiği metin de çıktı…

Melleart’ın oğlu metnin kopyasını İsveçli tarihçi Dr. Eberhard Zangger’e verdi.
Zangger İsveçli ve Hollandalılar’dan oluşan 20 kişilik bir bilim insanı grubuyla bu yazıları çözmeye çalıştı…

Yıllar süren uğraşlardan sonra yazılar çözüldü..
Bronz Çağından kalmaydı…

3 bin 200 yıllıktı…
Anadolu’da Hititler’den önce yaşayan Luviler’e aitti…
Luviler, çok araştırmacı ve akademisyene göre Truva’ya denizden gelen ışık insanlarıydı..
Anadolu’nun ilk halkıydı…

Luviler kendilerine MA halkı diyordu..
MA, battığına inanılan MU kıtasının başka bir ismiydi…
Bir çok tarihçi Luviler’in MU kıtası battıktan sonra deniz yoluyla Anadolu’ya geldiğini savundu…

Bu görüşe katılan Mustafa Kemal Atatürk de, Anadolu’nun köklerini MU kıtasında aradı ve bu konuda araştırmalar yaptı…

Luvi, ışık demekti..
Bir çok dile buradan geçti…
Hititçe’de Lukka, Latince’de Lux, İngilizce’de Light, İtalyanca’da Lure, İspanyolca’da Luz, Almanca’da licht ve niceleri…

Işık insanları silahsız bir dine inanıyordu..
Onlarda yaratan ve yaratılan yoktu..
Yaratılmışların bütünü yaratanın kendisiydi.

İkilik küfürdü…
En büyük en küçükteydi..
İnsanın özü ruhuydu
Ruh ışıktı ve ölümsüzdü.

Luviler’de bilgi en önemli değerdi..

Dinlerini, dünya görüşlerini bilgi seviyesi yüksek insanlarla paylaşırlardı…

Düşüncelerini sembollerle anlatırlardı..

Bu yüzden hep azınlıkta kaldılar ve Anadolu’ya kendilerinden sonra gelen halklar tarafından ezildiler..

Hititler Anadolu’ya geldiklerinde tanıştıkları Luviler’e, komşu halk anlamına gelen “A-Luvi” dediler…

İnançlarının, geleneklerinin Aleviler’e çok benzer olması yıllardır tarihçileri düşündürürür..

Alevi sözü acaba “A-Luvi”den mi gelmektedir?.

Baksanıza Yunus Emre ne diyor?
“Dört kitabın manasın okudum hâsıl ettim..
Işığa gelince gördüm bir uzun hece imiş”.

“Oruç namaz gusülü hac hicaptır aşıklara
aşk ondan münehhez halis heves içinde..
ey aşıklar ey aşıklar ışık mezhebi dindir bana.”

Afyon’da 1878 yılında bulunan taş yazıtın çözümüne başta İngiliz İndepented Gazetesi olmak üzere bir çok Avrupa medya organı geniş yer verdi…

Yazıtın deşifre edilmiş tam metni ve araştırma Aralık ayında ‘Proceedings of the Dutch Archaeological and Historical Society’ dergisinde yayınlandı.

Fransız, İngiliz, İsveç, Hollandalı bilim insanları şimdi bu konuda yoğun çalışma içinde…

Anadolu’nun köklerini araştırıyorlar…

Peki biz Anadolu’da yaşayanlar ne yapıyoruz?

Anadolu’nun kadim ışığı ve kayıp halkı LUVİLER..

Alman jeoarkeolog Eberhard Zangger, “Luviler ve Troya Savaşı” adlı kitabında Anadolu’da çok eski kültüre sahip Luvi adında bir halkın yaşadığını, Avrupa’nın Türkiye’ye karşı ideolojik nedenle bu kültürü görmezden geldiğini savunuyor. Zangger, Miken krallığının, Troya’ya savaş açmasının sebebinin, Ortadoğu’yu yakıp yıkan ve büyük bir imparatorluk kuran Luvileri yok etmek olduğunu ve sonunda Troya’yı yerle bir ettiklerini iddia ediyor.

Hititlerin başkenti Hattuşa’da bulunmuş ve Akatça çivi yazısında yazılmış belgelerde, Luvi dilini konuşan halkların yaşadığı bölgeye Luwiya deniyordu. En az 900 yıl boyunca kullanımda kaldığı belgelenen Luvice, hiyeroglif işaretleriyle yazılırdı. Güney ve Batı Anadolu’nun tamamında konuşulurdu. İsviçreli Asurolog ve Hititolog Emil Forrer 1919 yılında ilk defa çivi yazılı arşivlerdeki Luvi dilini okumayı başardı. 1953’ten sonra Hattuşa’daki Luvi metinlerinin yayımlanmasıyla beraber Luvi çivi yazısı, Luvi hiyeroglifleri ile ilişkilendirildi ve 520 işaretten oluşan Luvi hiyeroglif yazısı anlaşılmaya başlandı. Arkeologların aksine dil bilimciler arasında Batı Anadolu’da Luvice diye bir dilin konuşulduğu tartışmasız.


İsviçreli dilbilimci Emil Forrer, 1920’li yılların başında Luvilerin Hititlerden çok daha büyük bir halk olduğunu yazdı. Kibele, Afrodit, Apollon ve Artemis gibi tanrı ve tanrıça adları da Anadolu’da en yaygın dil olan Luvicedir. Luvi, Hititçe’de ışık insanı anlamına geliyor. Birçok dilde de ışık kelimesi Lu kökünden türemiştir: İngilizce’de light, Almanca’da licht, İspanyolca’da Luz, İtalyanca’da Lure, Latince’de lux gibi.

Luviler hiçbir zaman merkezi bir devlet kurmamış. Bilim, sanat ve felsefede dönemlerinin çok ilerisinde oldukları biliniyor. İleri bir matematik ve mühendislik bilgisiyle yaptıkları şehirler birçok Avrupa kentinin yapımına ilham kaynağı olmuş. Zangger, başta Güneş olmak üzere, yıldız-tanrılara tapan, Venüs’ü dişi bir tanrı olarak gören ve taşıdıkları bölgesel özerklik / krallık haliyle günümüz Avrupa Birliği’ni alenen çağrıştıran Luvi Uygarlığı’nın, M.Ö. ikinci bin yılın büyük kısmında iskân edilmiş 340 yerleşim yerini, sistematik olarak ilk defa kayıt altına aldığını öne sürüyor.


MÖ 2. binyıl boyunca Anadolu’nun büyük bölümünde anadili Luvice olan halklar yaşardı. Bu halklar Yunanistan ve Anadolu’nun en iyi tanınan halklarından olan Minoslar, Mikenler ve Hititlerin çağdaşı, ticari ortakları ve bazen de rakipleriydiler. Gerçekte Luviler yazıyı, Yunanistan’daki saraylarda kullanımından en az 300 sene önce kullanmaya başlamıştı. Luvilere ait bu yazılar Avrupalılar tarafından 19. yüzyılda, Miken, Minos ve Hitit belgelerinden çok daha önce keşfedildi.

İsviçreli araştırmacı Eberhard Zangger şöyle diyor:”Troia antik kenti aslında şu anda görünenin 100 katı daha büyük bir alana yayılıyor. Çünkü bu kent, bundan dört bin yıl önce Anadolu’da yaşayan ve haklarında çok az şey bilinen Luvi Uygarlığı’nın etkisi altındaydı. Luviler hakkında bir şey bilmiyor olmamız, tamamen politik. Yunan hayranı Batılı tarihçilerin işine böyle geldi.


Arkeoloji, Avrupa’nın Osmanlı’yla mücadele ettiği dönemde ortaya çıktı. 20. yüzyıla kadarki paradigmalar Avrupa uygarlıklarını büyük gösterip Türkiye topraklarındakileri küçük göstermek amacıyla geliştirilirdi. 1192’de Hititler’i yıkan büyük saldırıyı yapan, antik Mısır kaynaklarında geçen saldırgan “Deniz İnsanları” da aslında Luvilerden başkası değil. Eski çağların en büyük anlatısı, yani Troia Savaşı ise Luviler’in güçlenmesine karşı saldırıya geçen Yunan kentlerinin bir saldırısı.

Zangger, Akdeniz’deki kentleri yakıp yıkanların Luviler olduğu görüşünü MÖ 1190 yılına ait, Afyon yakınlarındaki Beyköy’de bulunan, 30 metre uzunluğunda Luvi dilinde yazılmış taş yazıta dayandırıyor. Bu yazıtta baskınları düzenleyenlerin isimleri, amaçları ve motifleri bulunuyor. Batı Anadolu’da yaşayan Luvilere ait 340 yerleşim yeri belirlenmiş bulunuyor. Verimli toprakları zengin bir bakır, tunç, gümüş ve altın madenlerine sahip. Ülke içlerine kadar uzanan ırmaklar canlı bir ticaret ağını sağlıyor. Afyonkarahisar yakınlarında 1878 yılında bulunan Luvi dilindeki bir antik yazıt ilk kez deşifre edildi. Belgelerde geçen “gizemli deniz insanları”nın Anadolu’nun yerli halkları olduğunu gösteriyor
Independent gazetesinin haberine göre arkeologlar 3 bin 200 yıl önce taş yazıta kazınan hiyelogrif yazıları çözmeyi başardı. Taş levhaya antik Luvi dilinde yazılan yazılara göre, Batı Anadolu’daki krallıkların birleşik donanmaları Doğu Akdeniz’de sahil kentlerine baskın düzenledi. Yazıtta bu gemicilik konfederasyonuna ait yağmacı güçler tarihçilere göre yeni doğan Bronz Çağı medeniyetlerinin çökmelerinde rol oynadı. Araştırmacılar yazıtın Bronz Çağı krallığı Mira kralı Kupanta-Kurunta’nın emriyle Milattan Önce 1190 yılında hazırlandığını düşünüyor. Metinde Mira krallığının yanı sıra diğer Anadolu medeniyetlerinin antik Mısır’ı ve Doğu Akdeniz’deki diğer bölgeleri Bronz Çağı’nın bitişinden önce işgal ettiği belirtiliyor. Arkeologlar M.Ö. 1200 civarında büyük medeniyetlerin ani ve kontrol edilemez çöküşünün arkasında “gizemli deniz insanları” saldırıları olduğunu düşünüyordu. Bunlara “Truvalı Deniz Halkı” adını veren arkeologlar bu gizemi yüzyıllar boyunca çözememiş

İsviçreli Jeoarkeolog Dr. Eberhard Zangger, Anadolu’nun tarihinin bilinen gibi olmadığını ve baştan yazılması gerektiğini söylüyor. Luviler tarihte hak ettikleri yeri aldığında günümüzde Grek medeniyeti üzerinde yükseldiğini düşünen Avrupa’nın aslında Luvi medeniyeti üzerinde yükseldiği görülecek. Avrupa’da Luvi diyen tarihçilere deli gözüyle bakıldığını ifade eden Zangger şunları söylüyor: “Ben onlardan biriyim. Senelerce Yunanistan’da çalıştım. Birikimim beni Luvilere doğru götürdüğünde ise aforoz edildim. Çünkü bu arkeolojinin baştan beri yazılan tarihini değiştirecek. Örneğin, Hititlere ve Grek medeniyetine ait olduğu düşünülen birçok şeyin Luvilere ait olduğu fark edilecek.”

Kaynak: gizemlig