20200802

Hallac-ı Mansur


Mansur'u darağacına getirdiklerinde önce eğilip merdivenleri öptü, sonra ayağını bastı. Kalabalıktan biri "nasılsın ey Mansur" diye seslenince, tebessüm ederek "gerçek erenlerin miracı darağacıdır" dedi. 

Darağacına çıkarılınca Mansur'un önce ellerini kestiler, gülmeye devam ediyordu. "Neden gülüyorsun" diye sorduklarında "elleri bağlı birinin ellerini kesmek kolaydır da, manevi ellerimi kesmek imkansızdır" dedi. 

Ardından ayaklarını kestiler. Mansur'da en ufak acı belirtisi dahi yoktu. Tebessüm etmeye devam ederek "bu ayaklarımla dünyayı gezerdim. Ancak benim iki ayağım daha var, onlarla hem bu dünyayı hem de öbür dünyayı gezebilirim" dedi. 

Ardından da kesik bileklerinden kanı yüzü kıpkırmızı oluncaya kadar yüzüne sürdü. "Niçin böyle yaptın?" dediklerinde de "çok kan kaybettim. Yüzüm sapsarıdır. Siz bunu korkudan zannetmeyin diye sürdüm. Şimdi yüzüm kıpkırmızı, daha şerefli görünüyordur, çünkü yiğitlerin gül rengi kanlarıdır" dedi. 

Artık sona yaklaşıyordu Hallac-ı Mansur. Ancak onun sona yaklaşması onun için başlangıcıydı. Bileklerinden süzülen kanı dirseklerine de sürünce bunu neden yaptığını soranlara "aşk abdesti alıyorum" dedi. 

Orada toplanan binlerce kişi Hallac'ın karşısında adeta eriyordu. Son olarak yanına bir derviş yaklaşarak "aşk nedir ey Ebu Mansur?" diye sorunca Hallac'ı Mansur "aşkın ne olduğunu bugün, yarın ve öbür gün göreceksin" dedi.

O gün Hallac-ı Mansur'u işkence yaparak katlettiler. Ertesi gün cansız bedenini büyük bir ateşe atıp yaktılar. Öbür gün ise küllerini Dicle Nehri'ne savurdular... 

Feridüddin Attar 

Hallac-ı Mansur'dan sözler: