Kültürel Yozlaşma
23 Ağustos 2014 Cumartesi
Yozlaşma sözcüğünün anlamı asıl
niteliklerini, benliğini yitirmek,
soysuzlaşmak, tereddi etmek olarak tanımlanmaktadır. Kültürel yozlaşma
ise kısaca, kültürel yapıda istenmeyen, olumsuz değişiklikler olarak
tanımlanabilir.
Toplumdaki fikir ve sanat
varlıkları sürekli olarak değişmekte. Yenileşmelerle
birlikte, hareketli bir yapı oluşmaktadır. İnsan yaşayışındaki kültürel yapıyı
etkileyen birçok etken vardır. Dünyada popüler kültür denen olgunun
yaygınlaşması, iletişimin, teknolojinin çok hızlı bir şekilde gündelik
hayatımıza girmesi birçok sorunu da beraberinde getirdi. Kültürel yapıyı en
fazla etkileyen iletişim aracı olarak televizyonu ve interneti gösterebiliriz.
Çok fazla televizyon izlemek,
dünyaya seyirci gözüyle bakmak, insanın üretmesini, sorgulamasını olumsuz yönde
etkilemektedir. En kıymetli zaman dilimleri, eğlence adı altında heba olup
gitmektedir. Tam bu olumsuz tabloda eğitim, gidişatın olumlu veya olumsuz yöne
seyrinde bir anahtar rolü oynamaktadır. Eğitim, öğretimi de içine alan çok
yönlü aynı zamanda kapsamlı bir alandır. Eğitim sistemini sağlıklı temeller
üzerine oturtmuş olan ülkeler, kültürel yozlaşmadan en az derecede zarar gören
ülke olmuşlardır.
Victor Hugo, “Bir insanı uygarlaştırmaya karar verirseniz,
işe ninesinden başlayın. ” diyerek, eğitimde çok geniş bir perspektif
çizmiştir.
Eğitim, bireyin ve toplumun
bekası için çok önemli bir unsurdur. Eğitim seviyesini ve ekonomik şartlarını
düzeltemeyen toplumlarda kültürel yozlaşmalar baş göstermektedir. Bu yozlaşmayı
sokakta, mahallede, televizyonlarda, kısacası bütün toplu yaşam alanlarında
gözlemlenmektedir. Bazı televizyon kanallarında, insanlar çıplaklıkla,
seviyesiz hareketlerle bir şeyler yapmaya bir yerlere gelmeye çalışmaktalar. İşin
kötü tarafı, destek ve ilgi toplamalarıdır. Kültürel anlayışı uygun olan birçok
toplum bireyi de, pür dikkat ilgisini sunmaktadır bunlara. Bu vesileyle sanat
yönü olmayan birçok insan, gerçek sanatçılardan daha çok tanınıp bilinmekteler.
Bildiğiniz üzere toplumumuzda
kitap, gazete, dergi okuma oranı çok düşük seviyelerde. Ülkemizde bir milyon
tirajı yakalayan gazete yok gibiyken, Japonya’ da on milyon üzerinde tirajı
olan gazeteler mevcut. Okuma oranlarını artırmak için gerekli çalışmalar
yapılmalı. Toplumda okuma bilincini artırıcı politikalar geliştirilmeli. Bir
şekilde insanların okumaya yönlenmesi sağlanmalıdır.
Toplumumuzda bir keşmekeşlik
hâkim. İnsanlar evlerinde, sokaklarda saygıdan yoksun bir görüntü
sergiliyorlar. Yıllar önce, çocukluk dönemlerimiz de evlerimizde adab-ı
muaşeret kitaplarımız vardı. Bunlar öğretilerle örülü kitaplardı. Bilgiye
ulaşmanın çok kolay olduğu günümüzde ise eskinin adab-ı muaşeret kitaplarını
arar olduk.
Rahmetli Ahmet Kabaklı’nın çok
güzel bir sözü var şöyle; “yeterli derecede halkımız var, fakat yeterli
münevverimiz yok”, demişti. Gerçektende
çok anlamlı ve yerinde bir söz olmalı.
Okuyan, yazan, sorgulayan, ışık
olan münevverlere ihtiyacımız var.
Confucius; “Elmas
yontulmadan insan yanılmadan mükemmelleşemez” demiş. Bizler çok yanıldık,
hem de çok. Artık münevverleşmemizin ve mükemmelleşmemizin zamanı geldi de
geçiyor.
İyi eğitimli insanların
cesaretleridir bu yozlaşmayı kıracak güç. Arabesk toplum kültürünü aşmak, çok
okumaktan, çok sorgulamaktan, çok yazmaktan geçiyor. Bu noktada devletimize,
devletin nezdinde Milli Eğitime, üniversitelere, yazarlara, çizerlere, entelektüellere
ve geleceği iyi okuyabilen toplum bireylerine çok iş düşüyor. Kendimizden
başlayarak, dalga dalga bu kokuşmuş, yozlaşmış sendromdan kurtulabiliriz. Buradaki
sıkıntımız mobilyacının önüne gelen hammaddeyi yeterli derecede iyi
işleyememesi, güzel mobilyalar yapamamasıdır. Her şey bitmiş değildir.
Yanlışları görüp çözümler üretmek yeterli olacaktır.
Amerika’yı yeniden keşfetmemize gerek yok. Nasıl İslam bilginleri, İslam medeniyetinin oluşumunda Eflatun’un öğretilerinden faydalandıysa, nasıl Orta Çağ Avrupa’sı medeniyetini oluştururken Osmanlı İslam medeniyetinden faydalandıysa, bizde toplum olarak bizden önde olan toplumların öğretilerinden faydalanabiliriz. Devletimizin ilgili birimleri ve toplumun aklıselim bireyleri gerekli hassasiyeti gösterdiklerinde, kültürel yozlaşmanın önündeki en büyük set olacaktır.
Yeni
haftalarda buluşma temennisiyle, sağlık ve huzur dolu günler dilerim.
İlkay Coşkun