Soner Polat
Aydınlık Gazetesi - 2017
Kaynak Yayınları muhteşem bir kitapla okuyucularının karşısına çıktı: “Yusuf Akçura, Türk Devriminin Programı.” Kitabı bir solukta okudum. Ancak öylesine etkilendim ki ikinci defa bu kez notlar alarak derinlemesine inceledim. Dr. Sayın Doğu Perinçek’in olağanüstü yetkinlikteki sunuş yazısı, okuma öncesinde sizi konunun içine sokuyor. Böylece okuduklarınızı özümseme şansını yakalıyorsunuz.
KURUCU ATALARIMIZ
Kitabın sayfaları arasında keyifle yolculuk yaparken, kurucu Atalarımızın fikri ve ideolojik derinliği sizi yakanızdan tutarak, adeta silkeliyor... Türkiye ve dünya hakkında son kerte isabetli ve sağlıklı tahlilleri, sadece o dönem için değil, bugün için de geçerli kurtuluş rotaları çiziyor. Türk devriminin genetik kodlarının sırlarıyla buluşuyorsunuz... Yusuf Akçura, bilindiği üzere Türk devriminin en önemli kuramcılarından birisi! Milliyetçilik, halkçılık, Türkçülük ve devrimciliği aynı pota içinde, bilimsel yöntemlerle eritiyor ve ortaya çok güçlü milli bir damar çıkıyor. Özellikle, Türk milliyetçilerinin Yusuf Akçura’yı incelemesinde sayısız fayda var. Türk milliyetçiliğinin kökleriyle buluşmak, bu ulvi kavramın daha da iyi bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
YUSUF AKÇURA’YA GÖRE ÇAĞDAŞ DEVLET
“Çağdaş devlet, içinde kendisinden başka hukuki, dini ve siyasi bir sulta kabul etmez. Başlangıç ve son kendisidir. Dolayısıyla çağdaş devlet tam bağımsızlığa sahiptir. Diğer bir devletin hiçbir suretle müdahale, nüfuz ve hatta tesirine tahammül edemediği gibi, kendi dâhilinde bağımsızlık hareketine mani olabilecek hiçbir müessesenin varlığına da tahammül etmez.
Çağdaş devlette millet, aynı kültürün mahsulüdür. Bundan dolayı, hiç olmazsa çoğunluğu aynı ideale tutkundur. Dolayısıyla çağdaş bir devlet millidir!
Çağdaş bir devletin esas vasfı halk hâkimiyetidir (demokrasi), hürriyetperverlik (liberalizm) değildir. Çağdaş devletlerin teşekkülünde demokrasi ve liberalizm prensipleri çarpışmış ve çoğunlukla demokrasiye karşı gerici bir mahiyet alan liberalizm yenilmiştir.
Hükümetin birinci vazifesi, iktisadi faaliyeti iyi idare etmektir. Dolayısıyla çağdaş devlet iktisadidir.
Milletin, halkın, devlette eşit haklara sahip olarak hâkim olmasına ‘demokrasi!’ denilir. Dolayısıyla çağdaş devletler demokratiktir.” (Sayfa 20-21)
YUSUF AKÇURA’YA GÖRE AVRUPA SERMAYESİ
“Memleketin seneden seneye fakirleşmesinin en önemli sebebi, yabancı sermayesinin memleketimize girip faiz ve temettü yoluyla bağımsız sanayi ve ticaretimizi imha suretiyle milli servetimizi çekmesi ve ezmesi olmuştur. Avrupa sermayesi yerlileri soyup soğana çevirerek sanatsız, sermayesiz, yersiz yurtsuz bırakmak gayesine tamamen ermek istiyor; çünkü bu halde yerliler, ucuz ucuz, ancak boğaz tokluğuna çalıştırılabilen bir nevi iş hayvanı olacaktır.” (Sayfa 51)
Aslında Yusuf Akçura bugünlere de mercek tutmuş! İşte hesapsız kitapsız gümrüklerimizin açılması nedeniyle yılda en az 50 milyar dolar cari açık veriyoruz. Borç yükümüz her geçen büyüyor. Sanayicimiz, çiftçimiz, özetle bütün üretici güçlerimiz baskı altına alınmış durumda! Meclis’teki hiçbir parti, az ya da çok Batı bağımlılığı nedeniyle üretimi merkeze koyan bir iktisat politikasını savunamıyor. Alınan geçici tedbirlerle de sorun çözülmüyor.
YUSUF AKÇURA VE MEHMETÇİK
“Ey mebus efendi! Sen de bil ki bugün bağımsız bir milletin hâkim kuvvetinden bir parçasını nefsinde temsil eden bir zat sıfatıyla Mebusan konağında hükümran oluyorsan, bunu temin eden kanunlar, senin mürekkep ve kaleminden ziyade, Mehmetçiğin kan ve süngüsüyle yazılmaktadır.”
Ve sıra Yusuf Akçura’nın bizatihi kendisine gelir:
“Ey bu sözleri söyleyen!.. doğru-yanlış, fakat serbest nutuk söylerken, geçen gün çıktığın İstanbul’u bir hatırla! İnönü’de kahramanlar seddi olmasa, sen burada Haçlı seferlerinden, istilacı Batılıların mezaliminden hiç bahsedebilir miydin?” (Sayfa 55, 56)
Tıpkı o dönemlerde olduğu gibi günümüzde de Türkiye istilacı Batı, işbirlikçileri ve piyonlarına karşı bir vatan savaşı veriyor. Bu savaşın kaderini de Mehmetçik belirleyecek! Atalarımız bunun farkındaydı, ya bizler?