20180304

Üniversitelerdeki Akademik hırsızlık

İNTİHA L-R 

Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34’ünde “ağır intihal” yani bilimsel hırsızlık yapıldığını ortaya koydu. Vakıf üniversitelerinde intihal oranı yüzde 46 seviyesine çıkarken kamu üniversitelerinde bu oran yüzde 31 oldu. Bilimsel çalışmaların “orjinal” olup olmadığını gösteren benzerlik indeksinde de dünya ortalaması yüzde 15 iken Türkiye’de bu oran yüzde 28.5 çıktı.

“Akademik yazı kalitesi” ile ilgili bir çalışma yürüten Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uyguluma Merkezi (BEPAM) bu kapsamda 2007-2016 yılları arasında yazılmış 470’i yüksek lisans ve 130’u doktora tezi olmak üzere 600 tezin incelenmesini tamamladı. Bu tezlerin 477’si kamu, 123’ü vakıf üniversitelerinde yazılmıştı ve 89’u İngilizce ve 511’i de Türkçe idi. Tezlerin incelemesinde “turnitin intihal programı” kullanıldı ve programın her bir çalışma için ayrı ayrı belirlediği benzerlik indeksi kullanıldı.

Yapılan çalışmanın ne kadar orijinal olduğunu ifade eden benzerlik indeksinin dünyada kabul edilen seviyesi yüzde 15 iken Türkiye’de yapılan tezlerde bu oran yüzde 28.5 çıktı. Bu da Türkiye’de yapılan çalışmalarda ortaya yeni bir şey konamadığı ve çalışmaların sıklıkla bir birini tekrar eden araştırmalar olduğunu gösterdi. Çalışma kapsamında İngilizce tezlerin benzerlik indeksi yüzde 24 iken, Türkçe tezlerde bu oran yüzde 29 oldu. Kamu üniversitelerinde benzerlik oranı yüzde 28, vakıf üniversitelerinde ise yüzde 31 çıktı. Bu da kamu okullarında yazılan tezlerin daha iyi durumda olduğunu gösterdi.

Her 3 tezden biri çalıntı

Çalışmanın amacı intihal olmamasına rağmen araştırma sırasında yüksek intihalli tezler görmezden gelinemeyecek kadar çok olunca bu tezler intihalli olarak işaretlendi. Araştırma sonucunda 207 tezin, yani tezlerin yüzde 34’ünün yüksek intihalli olduğu ortaya çıktı. Kamu okullarında intihalli tez sayısı 150 iken (yüzde 31), vakıf okullarında bu sayı 57 (yüzde 46) oldu. Yüksek lisan tezlerinde intihalli olanların sayısı 173 (yüzde 36) iken, doktora tezlerinin sayısı 34 (yüzde 26) oldu. İngilizce tezlerde bu sayı 25 (yüzde 28) ve Türkçe tezlerde 182 (yüzde 35) oldu.

“Ciddi bir ahlak sorunu var”

Çalışmayı yürüten araştırmacı Dr. Ziya Toprak, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede araştarmanın öğrencilerin tez yazmayı, akademisyenlerin de tez yazdırmayı bilmediğini ortaya koyduğunu söyledi. Türkiye’de hiç bir üniversitede yazıyı bilgi üretmenin ana aracı olarak gören bir Akademik Yazı Merkezi’nin bulunmadığını belirten Toprak “Ülkemizde maalesef ciddi boyutlarda etik sorunlar bulunmaktadır. Kuşkusuz bu araştırmada ortaya çıkan intihal vakaları arasında bilmeden intihal yapanlar vardır. Ancak araştırmanın bulguları yüksek intihalli tezler ile ilgilidir. Yani ciddi seviyelerde intihal söz konusudur. Burada bir ya da iki satır yada bir paragraftan söz etmiyoruz. Bilerek yapılan intihaller bunlar, bu da ciddi bir ahlak sorunu olduğunu düşündürtmektedir.” dedi. Toprak, İngilizce yazılan tezlerin İngilizce eğitim veren üniversitelerde yazıldığı düşünüldüğünde benzerlik ve intihal oranları bakımından Boğaziçi, ODTÜ ve Bilkent gibi okulların Türkiye ölçeklerine göre daha iyi durumda olduğunu kaydetti.

Yılda 25 bin tez yazılıyor

Türkiye’de özellikle son yıllarda doktora ve yüksek lisans çalışmalarında büyük bir artış yaşandığına dikkat çeken Toprak “YÖK Ulusal Tez Merkezine girilen tez sayısı 1999 yılında 11 bin 39, 2004 yılında 16 bin 343, 2009 yılında 21 bin 350 ve 2014 yılında 25 bin 730 olmuştur. Kuşkusuz bu sayının artmasında vakıf üniversitelerinin sayısındaki artış ile birlikte eğitimin ’kariyer yapmada’ gittikçe
artan önemi yadsınamaz” dedi.

İntihal, bir başkasına ait bir fikri, düşünceyi ya da kavramı sahibine atıfta bulunmadan kullanmaya yani akademik hırsızlığa verilen isim.

Alıntı kaynak:  Sosyal Medya



Türkiye'ye yaşanmış akademik hırsızlık (intihal) örnekleri nelerdir?

Prof. Dr. Zeynel Dinler’in altıncı baskıya ulaşan “Bilimsel Araştırma ve E-Kaynaklar” adlı kitabı intihal vakalarına birçok örnekle değiniyor ve biz okurların intihali iyice anlamamızı sağlıyor.
Kitapta sayfa 143’te kutu içinde belirtilen habere göre Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer bilimsel hırsızlık olayında adı geçen bir şahsiyetlerden sadece biri. Milliyet yazarı Abbas Güçlü’nün “Tamer Koçel’in ‘İşletme Yönetimi’ kitabından, aynı ismi taşıyan kendi kitabınıza izinsiz alıntı yaptığınız, üniversite raporlarıyla ortaya kondu. Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Ömer Dinçer şu cevabı veriyor: “Yahya Fidan ile birlikte yayımladığımız kitapta, Sayın Fidan’ın hazırladığı bölümlerde, Sayın Koçel’in kitabına toplam 15 atıfta bulunulmuştur. 15, 20 sayfalık bir bölümde ise bu atıflar yer almamış. Ama bölümün başında, kitap sonundaki kaynakçada Tamer Hoca’nın ismi ve söz konusu kitabı, özellikle gösterilmiştir. Kitabımızda 15’i Koçel’in ‘İşletme Yönetimi’ kitabından olmak üzere toplam 429 atıf vardı. İntihal kaygısı olan bir yazar hiç bu kadar atıfta bulunur mu?” (s. 143) Ömer Bey’in dediğine göre Tamer hoca kendisini aramış. “Ömer, bazı sayfalarda, bazı bölümlerde atıfta bulunulmamış, fark ettin mi?” diye sormuş. Bunun üzerine kitabı hemen piyasadan toplatmış. Atıflar varmış ve daha ayrıntılı olabilirmiş. “Sizin hiç mi kabahatiniz yok?” diye soruyor Milliyet yazarı Abbas Güçlü. Alıntı yapıldığında atıfta bulunmak en duyarlı olduğu konulardan biriymiş Ömer Dinçer’in.

Araştırmaya saygı nedir çok iyi bilirmiş. Daha titiz olabilirmiş. Daha sonra Tamer Koçel’e soru yöneltiyor Abbas Güçlü. En az 20 sayfada hiç kaynak gösterilmemesi Tamer Koçel’i üzmüş. Ömer Dinçer o bölümü Yahya Fidan’ın hazırladığını söyleyerek suçu Yahya Fidan’ın üzerine atmış. (Belki de doğrudur!) “Bu olayda art niyet olduğunu sanmıyorum.” diyor Tamer Koçel. Bu arada 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra kabine kuran AK Parti Milli Eğitim Bakanlığı’na Ömer Dinçer’i atadı. Ömer Dinçer, bu eski olay medyada tekerrür edince olayı Ergenekon terör örgütüyle ilintilendirdi. İsim vererek Silivri’de yatan askerleri suçladı ve kendisine haksızlık yapıldığını iddia etti. Dediğine göre, Başbakanlık Müsteşarı olunca kendisi askerler tarafından kara listeye alınmış. Bundan sonra askerler birilerine emir vermiş ve Ömer Dinçer’in kitabını didik didik incelemişler. YÖK Genel Kurulu toplanmış 2005’te ve Prof. Dr. Ömer Dinçer’e öğretim mesleğinden çıkarma cezası vermişler. Sözcü gazetesinin yazarı Necati Doğru 20 Temmuz 2011 tarihli yazısında olayı şu şekilde yorumluyor: “YÖK’ün 2005’te aldığı karar, hukuka uygundur. Yani Ömer Dinçer intihalcidir. İlköğretimde 11 milyon öğrenci, okul öncesi eğitimde 1 milyon öğrenci, orta öğretimde 5 milyona yakın öğrenci olmak üzere yaklaşık 17 milyon öğrenciyi okutan 637 bin öğretmenden, okullardan, bakanlık kadrosundan, eğitimden, öğretimden ve 2011 bütçesinden 34 milyar 112 milyon TL (20 milyar dolardan fazla) pay verilerek yapılacak harcamadan sorumlu bakanımız eski bir intihalcidir.” Başbakan Erdoğan, eski RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın da arkasında durmuştu. Ama ne oldu? Zahit Akman şu anda Almanya’daki Deniz Feneri e. V. bağlantılı soruşturmadan suçlu bulunarak tutuklandı geç de olsa. Karar sizin. Böyle bir ülkenin hala “tertemiz” mi olduğunu düşünüyorsunuz?


Örnekler:

'Orinaryüs sahtekar'


Alıntı kaynak: https://www.sabah.com.tr/gundem/2011/02/03/ordinaryusum_dedi_universitede_ders_verdi


'Sahte hocayı hırsız yakmış'
 

Alıntı kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/sahte-hocayi-hirsi-yakmis-22328385