“Eceabat
bölgesi kuvvetlerini komuta ettiğim zaman aldığım tertibat (düzen) ile
düşmanın karaya çıkmasına izin verilmeyebilirdi. Von Sanders Paşa (…)
sahilde çıkarma noktalarını tamamen açık bırakacak tertibat almış ve
bugün düşmanın karaya asker çıkarmasını kolaylaştırmıştır.”
(3 Mayıs 1915, Atatürk)
Dün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103. Yıldönümü'nü kutladık. Ancak Atatürk'süz yeni bir tarih yazmak isteyenler, gerçeğe ihanet ederek Atatürk'ün Çanakkale'deki rolünü azaltmaya çalışıyorlar. Örneğin son yıllarda Çanakkale Muharebelerini deniz/boğaz harbine indirgeyerek Atatürk'ten kurtulmayı planlıyorlar.
Peki, ama bu mümkün müdür?
ÇANAKKALE DENİZ MUHAREBELERİ
3 Kasım 1914'te 18 gemiden oluşan İngiliz ve Fransız donanmaları, Çanakkale girişinde Seddülbahir ve Kumkale'deki dış tabyaları bombaladı. Sadece 17 dakika süren bu bombalama sırasında Seddülbahir'deki tabyanın cephaneliği isabet adı. Patlamada 5 subay ve 81 erbaş ve er şehit oldu. Bu 86 kişi Çanakkale'deki ilk şehitlerdir. Bu olayla Çanakkale Cephesi filen açıldı.
28 Ocak 1915'te İngiliz Savaş Konseyi, İngiliz Bahriye Nazırı Winston Churchill'in isteği doğrultusunda Çanakkale Boğazı'nın yalnızca denizden zorlanıp geçilmesini kabul etti.
19 Şubat 1915'te İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı'ndaki bazı tabyaları bombaladı. Saldırıda Türk kuvvetleri 4 şehit 11 yaralı verdi.
25 Şubat 1915'te düşman donanmaları, Çanakkale girişindeki tabyaları bir kere daha bombaladı. Bu saldırıyla Çanakkale girişindeki Türk tabyaları susturuldu ve boğaz girişi savunmasız kaldı.
İngiliz-Fransız Müttefik Donanması, 25 Şubat 1915 ile 18 Mart 1915 arasında Çanakkale Boğaz girişi ile Kepez Burnu arasında tam 35 operasyon daha düzenledi. Ancak bu operasyonlardan istediği sonucu alamadı.
18 MART DENİZ ZAFERİ
18 Mart 1915 Deniz Savaşı iki donanma arasında değil, İngiliz-Fransız Müttefik Donanması ile kıyılardaki Türk tabyaları, bataryaları arasında bir savaştı. Malum! Türk donanması, II. Abdülhamit tarafından Haliç'te çürütülmüştü.
Atatürk, 18 Mart 1915 sabahı Maydos'a (Eceabat) gelen Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa ile -Seddülbahir kıyılarının korunmasında aldığı önlemleri göstermek için- Kirte'ye gitti. Kirte'de iken düşman donanmasının boğaz girişine ateş ettiklerini gördüler. Sonra Maydos'a döndüler.
Saat 11.15: Çanakkale Boğazı'na ilk Agamemnon adlı gemi girdi. Triump ilk atışı yaptı. İntepe'deki bataryalar buna cevap verdi.
Saat 11.30: Altı İngiliz savaş gemisinden sonra dört Fransız gemisi boğaza girdi.
Saat 13.45: Türk tabyalarının ateşinden etkilenen Fransız gemileri yerlerini İngiliz gemilerine bırakmak için manevraya başladı.
Saat 13.57: Fransız Bouvet, Erenköy Koyu'nda sancak tarafına dönüş yaparken Mecidiye Tabyası'nın atışlarıyla sarsıldı ve muhtemelen mayına çarparak yan yatmaya başladı. 2-3 dakika içinde 639 kişiyle birlikte battı.
Saat 16.30: Anadolu Hamidiye Tabyası'nın yoğun ateşine maruz kalan Irresistible de mayına çarpıp yan yatmaya başladı. Ocean gemisine, Irresistible'ı yedeğine alması emredildi.
Saat 18.05: Irresistible'ın yardıma gelen Ocean gemisi de mayına çarparak yan yattı. Bu arada Rumeli Mecidiye Tabyası'ndan Seyit Onbaşı'nın tek başına namluya sürdüğü 215 okkalık (?) top mermisi Ocean'a isabet etti. Tahliye edilen gemiler kısa süre sonra sulara gömüldü.
İngiliz Amiral De Robeck, Müttefik Donanması'nı geri çekmek zorunda kaldı.
Nusret Mayın Gemisi'nin döktüğü mayınlar savaşın kaderini değiştirdi. Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey komutasındaki Nusret Mayın Gemisi, 7-8 Mart gecesi Erenköy Koyu'na Karanlık Liman'a, kıyıya paralel, 100 metre aralıkla 4.5 metre derine 26 mayın dökmüştü.
Atatürk, 19 Mart 1915 tarihli raporunda, 18 Mart Deniz Savaşı'nda düşmana ağır kayıplar verdirildiğini anlatıyor ve bundan sonra yapılması gerekenleri sıralıyordu. (Behçet Sabit Erduran, Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale, s. 48).
DENİZ SAVAŞININ BİLANÇOSU
7-8 saat süren 18 Mart Deniz Savaşı'nda Türk tarafının 22 şehit, 52 yaralısı, Almanların ise 3 ölüsü, 14 yaralısı vardı. 6 top hasar aldı. Toplam 2250 cephane harcandı. 18 gemilik İngiliz-Fransız Müttefik Donanması'nın, Bouvet, Ocean, Irresistible gemileri battı. İnflexible, Golva, Suffren ve Agamemnon gemileri ise ağır hasar gördü. Queen Elizabeth de yara aldı. Müttefikler toplam 44 top kaybettiler. İnsan kayıpları ise 1273 ölü, 647 yaralıydı. (Ayrıntılar için bkz. Erol Mütercimler, Gelibolu, s. 154-186).
18 Mart Deniz Zaferi'nin kahramanı Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa'dır.
Düşman, 18 Mart'ta Çanakkale Boğazı'nı denizden geçemeyince, bir ay kadar sonra, 25 Nisan'da karaya, Gelibolu Yarımadası'na çıkacaktı. Düşman karaya çıktığında karşısında Atatürk'ü bulacaktı. Eğer 8.5 ay süren, şehit ve yaralı 200 binden fazla kayıp verdiğimiz Çanakkale Kara Savaşları kaybedilseydi; eğer Atatürk, 25 Nisan'da, 9, 10 ve 21 Ağustos'ta Arıburnu, I. Anafartalar, Conkbayırı ve II. Anafartalar zaferlerini kazanmasaydı, deniz savaşının hiçbir anlamı kalmayacaktı. Bu nedenle Çanakkale'yi sadece deniz savaşlarına indirgemek, kara savaşlarını geçiştirmek, Atatürk'ü görmezden gelmek ve zaferi hurafelerle açıklamak her şeyden önce Çanakkale şehitlerine saygısızlıktır.
ATATÜRK'ÜN VATAN AŞKI
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'na girdiğinde Atatürk, Bulgaristan Sofya'da ateşemiliterdi. Hemen Başkomutanlık Vekâleti'ne başvurup cephede aktif bir görev istedi. Fakat Enver Paşa, “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ateşemiliterliği'ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz!” cevabını verdi. Bunun üzerine Atatürk, Aralık 1914'te Sofya'dan Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya şu mektubu yazdı: “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olmaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya'da ateşemiliterlik yapamam…” (Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, s. 33, 34).
Atatürk o günlerdeki duygu ve düşüncelerini sonradan Falih Rıfkı Atay'a şöyle anlatacaktı: “O günlerde neler çektiğimi anlatamam. Gerekirse bir er gibi herhangi bir cepheye katılmaya karar vermiştim. Onun için Sofya'daki evimin eşyalarını Fethi Bey arkadaşımla anlaşarak elçiliğe taşıttım. Hemen hareket etmek üzere küçük bir bavul hazırladım…” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 95).
Bu yazışmalardan sonra Atatürk, 20 Ocak 1915'te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu'ya bağlı Tekirdağ'da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığı'na atandı.
İlber Ortaylı'nın dediği gibi, “Mustafa Kemal istese I. Dünya Savaşı'nı Sofya'da ateşemiliter olarak tamamlayabilirdi. Çünkü Bulgaristan zaten müttefikimizdi. Mustafa Kemal ısrarla yazışarak muharebe hakkını istiyor… Kendisini cepheye tayin ettiriyor.” (İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, s. 120).
Atatürk, 25 Ocak 1915'te Sofya'dan İstanbul'a döndü. Yeni görev yeri hakkında Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'yla görüştü.
2 Şubat 1915'te Tekirdağ'a giderek 19. Tümeni kurma çalışmalarına başladı.
Atatürk'ün Tekirdağ'daki 19. Tümen Komutanlığı, 25 Şubat 1915'te Maydos'a (Eceabat) nakledildi. Atatürk, 19. Tümen ve Maydos Bölge Komutanlığı görevine getirildi. 19. Tümen'e ek olarak, 9. Tümen'in 2 piyade alayı ve bazı topçu birlikleri de Atatürk'ün emrine verildi. Atatürk'ün görevi Gelibolu Yarımadası'nın ortalarında ve batı kıyısında bulunan Ece Limanı'ndan boğazın giriş bölümündeki Morto Limanı'na kadar olan kıyı şeridini savunmaktı. Atatürk'ün savunmakla görevlendirildiği bu bölge 8.5 ay boyunca kara savaşlarının yapılacağı bölgedir.
Çarpışma sırasında elindeki silah bozulunca düşmana taşla saldıran 27. Alay 10. Bölük'ten Bigalı Mehmet Çavuş'u buldu. Müstahkem Mevki Komutanlığı'na bir rapor yazarak karaya çıkan İngilizlere karşı kahramanca savaşan Mehmet Çavuş'un nişanla ödüllendirilmesini istedi. (Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 7). Mehmet Çavuş'un o günkü kahramanlığı üzerine Türk erleri “Mehmetçik” olarak adlandırılmaya başlandı. (Şerafettin Turan, Atatürk, s. 138).
Atatürk, 7 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı'na yazdığı raporda Seddülbahir çatışmasında 27. Alay. 10. Bölük'ten 6 şehit, 13 yaralımız olduğunu belirtmişti. (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C. 1, s.210).
Atatürk, 1918'de Ruşen Eşref Ünaydın'a verdiği mülakatta söz konusu savunma düzeni hakkında şunları söylüyor: “Benim kanaatime göre düşman çıkarma girişiminde bulunursa iki noktadan çıkardı. Biri Seddülbahir, diğeri Kabatepe civarı. Ve benim görüşüme göre düşmanı karaya çıkartmadan bu sahil bölgelerini doğrudan doğruya savunmak mümkündü. Dolayısıyla alaylarımı, böyle kıyıdan savunacak şekilde yerleştirdim.”Atatürk, 1913'te Balkan Savaşı'nda Bolayır'daki Mürettep Kolordunun Harekât Şube Müdürü'ydü. O sırada Gelibolu Yarımadası'nı incelemişti. Düşmanın nerelerden karaya çıkacağını tahmin edebiliyordu. (Uluğ İğdemir, Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 6).
Liman Paşa, 26 Mart'ta Çanakkale'ye geldi. 31 Mart'ta Kabatepe ve Alçıtepe'den muharebe sahasını inceledi. Aynı gün, Atatürk'ün, düşmanı kıyıda karşılayıp imha etme esaslı savuma planını değiştirdi. Kıyıları savunmakla görevli birlikleri içeriye aldı. Kıyıları savunmasız bıraktı. Nereye düşman çıkarsa oraya birlik sevk edecekti. Enver Paşa, Cevat Paşa Halil Sami ve Atatürk bu yeni plana karşı çıksa da Liman Paşa planında diretti. Çanakkale'de Türk Ordusu'nun 6 tümeni 1 süvari tugayı varken, Liman Paşa düşman çıkarmasının beklendiği Seddülbahir ve Kabatepe'nin savunmasını sadece 1 tümene bıraktı. Atatürk, bu bölgelerde “hiç olmazsa 1 tümenin daha görevlendirilmesi zorunluluktur” diyordu. (Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 12) Üstelik Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa, 20 Mart 1915'te Başkomutanlığa, yarımadanın güneyini iki tümenle (19 ve 9. tümenler) savunmak istediğini bildirmişti. Ancak Alman etkisindeki Başkomutanlık kendisine, “Hayır! 1 tümenle savun ve 19. Tümen'i ordu yediğine al!” demişti. (Görgülü, age, s. 52, 53).
Atatürk, 3 Mayıs 1915'te Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya gönderdiği bir mektupta aynen şöyle diyordu: “Eceabat (Maydos) bölgesi kuvvetlerini komuta ettiğim zaman aldığım tertibat (düzen) ile düşmanın karaya çıkmasına izin verilmeyebilirdi. Von Sanders Paşa (…) sahilde çıkarma noktalarını tamamen açık bırakacak tertibat almış ve bugün düşmanın karaya asker çıkarmasını kolaylaştırmıştır. Vatanımızın savunmasında kalp ve vicdanları bizim kadar çarpmayacağına şüphe olmayan başta Von Sanders olmak üzere bütün Almanların fikirlerinin üstünlüğüne güvenmemenizi kesin şekilde istirham ederim.” Atatürk mektubunu, Enver Paşa'nın Çanakkale'ye gelip komutayı bizzat ele almasını isteyerek bitiriyordu. (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C.1, s. 218)
Gerçek şu ki, Alman Mareşal Liman Von Sanders, Alman çıkarlarını düşünerek hareket ediyordu. Alman çıkarları, mümkün olduğu kadar uzun zaman, mümkün olduğu kadar çok İngiliz ve Fransız kuvvetini Çanakkale'de tutmayı gerektiriyordu. Liman Paşa, Atatürk'ün kıyı savunma planlarını değiştirmese deniz zaferi gibi kara zaferi de bir günde kazanılır, yüzbinlerce vatan evladı kaybedilmezdi. (İsmet Görgülü, Çanakkale İlk Günde Biterdi, s. 15-91).
Seyit Onbaşı'dan Mehmet Çavuş'a, Cevat (Çobanlı) Paşa'dan Mustafa Kemal Atatürk'e, tüm Çanakkale kahramanlarını ve Çanakkale şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum.
Alıntı Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/sinan-meydan/canakkale-bogaz-harbinde-ataturk-2295953/
(3 Mayıs 1915, Atatürk)
Dün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103. Yıldönümü'nü kutladık. Ancak Atatürk'süz yeni bir tarih yazmak isteyenler, gerçeğe ihanet ederek Atatürk'ün Çanakkale'deki rolünü azaltmaya çalışıyorlar. Örneğin son yıllarda Çanakkale Muharebelerini deniz/boğaz harbine indirgeyerek Atatürk'ten kurtulmayı planlıyorlar.
Peki, ama bu mümkün müdür?
ÇANAKKALE DENİZ MUHAREBELERİ
3 Kasım 1914'te 18 gemiden oluşan İngiliz ve Fransız donanmaları, Çanakkale girişinde Seddülbahir ve Kumkale'deki dış tabyaları bombaladı. Sadece 17 dakika süren bu bombalama sırasında Seddülbahir'deki tabyanın cephaneliği isabet adı. Patlamada 5 subay ve 81 erbaş ve er şehit oldu. Bu 86 kişi Çanakkale'deki ilk şehitlerdir. Bu olayla Çanakkale Cephesi filen açıldı.
28 Ocak 1915'te İngiliz Savaş Konseyi, İngiliz Bahriye Nazırı Winston Churchill'in isteği doğrultusunda Çanakkale Boğazı'nın yalnızca denizden zorlanıp geçilmesini kabul etti.
19 Şubat 1915'te İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı'ndaki bazı tabyaları bombaladı. Saldırıda Türk kuvvetleri 4 şehit 11 yaralı verdi.
25 Şubat 1915'te düşman donanmaları, Çanakkale girişindeki tabyaları bir kere daha bombaladı. Bu saldırıyla Çanakkale girişindeki Türk tabyaları susturuldu ve boğaz girişi savunmasız kaldı.
İngiliz-Fransız Müttefik Donanması, 25 Şubat 1915 ile 18 Mart 1915 arasında Çanakkale Boğaz girişi ile Kepez Burnu arasında tam 35 operasyon daha düzenledi. Ancak bu operasyonlardan istediği sonucu alamadı.
18 MART DENİZ ZAFERİ
18 Mart 1915 Deniz Savaşı iki donanma arasında değil, İngiliz-Fransız Müttefik Donanması ile kıyılardaki Türk tabyaları, bataryaları arasında bir savaştı. Malum! Türk donanması, II. Abdülhamit tarafından Haliç'te çürütülmüştü.
Atatürk, 18 Mart 1915 sabahı Maydos'a (Eceabat) gelen Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa ile -Seddülbahir kıyılarının korunmasında aldığı önlemleri göstermek için- Kirte'ye gitti. Kirte'de iken düşman donanmasının boğaz girişine ateş ettiklerini gördüler. Sonra Maydos'a döndüler.
Saat 11.15: Çanakkale Boğazı'na ilk Agamemnon adlı gemi girdi. Triump ilk atışı yaptı. İntepe'deki bataryalar buna cevap verdi.
Saat 11.30: Altı İngiliz savaş gemisinden sonra dört Fransız gemisi boğaza girdi.
Saat 13.45: Türk tabyalarının ateşinden etkilenen Fransız gemileri yerlerini İngiliz gemilerine bırakmak için manevraya başladı.
Saat 13.57: Fransız Bouvet, Erenköy Koyu'nda sancak tarafına dönüş yaparken Mecidiye Tabyası'nın atışlarıyla sarsıldı ve muhtemelen mayına çarparak yan yatmaya başladı. 2-3 dakika içinde 639 kişiyle birlikte battı.
Saat 16.30: Anadolu Hamidiye Tabyası'nın yoğun ateşine maruz kalan Irresistible de mayına çarpıp yan yatmaya başladı. Ocean gemisine, Irresistible'ı yedeğine alması emredildi.
Saat 18.05: Irresistible'ın yardıma gelen Ocean gemisi de mayına çarparak yan yattı. Bu arada Rumeli Mecidiye Tabyası'ndan Seyit Onbaşı'nın tek başına namluya sürdüğü 215 okkalık (?) top mermisi Ocean'a isabet etti. Tahliye edilen gemiler kısa süre sonra sulara gömüldü.
İngiliz Amiral De Robeck, Müttefik Donanması'nı geri çekmek zorunda kaldı.
Nusret Mayın Gemisi'nin döktüğü mayınlar savaşın kaderini değiştirdi. Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey komutasındaki Nusret Mayın Gemisi, 7-8 Mart gecesi Erenköy Koyu'na Karanlık Liman'a, kıyıya paralel, 100 metre aralıkla 4.5 metre derine 26 mayın dökmüştü.
Atatürk, 19 Mart 1915 tarihli raporunda, 18 Mart Deniz Savaşı'nda düşmana ağır kayıplar verdirildiğini anlatıyor ve bundan sonra yapılması gerekenleri sıralıyordu. (Behçet Sabit Erduran, Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale, s. 48).
DENİZ SAVAŞININ BİLANÇOSU
7-8 saat süren 18 Mart Deniz Savaşı'nda Türk tarafının 22 şehit, 52 yaralısı, Almanların ise 3 ölüsü, 14 yaralısı vardı. 6 top hasar aldı. Toplam 2250 cephane harcandı. 18 gemilik İngiliz-Fransız Müttefik Donanması'nın, Bouvet, Ocean, Irresistible gemileri battı. İnflexible, Golva, Suffren ve Agamemnon gemileri ise ağır hasar gördü. Queen Elizabeth de yara aldı. Müttefikler toplam 44 top kaybettiler. İnsan kayıpları ise 1273 ölü, 647 yaralıydı. (Ayrıntılar için bkz. Erol Mütercimler, Gelibolu, s. 154-186).
18 Mart Deniz Zaferi'nin kahramanı Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa'dır.
Düşman, 18 Mart'ta Çanakkale Boğazı'nı denizden geçemeyince, bir ay kadar sonra, 25 Nisan'da karaya, Gelibolu Yarımadası'na çıkacaktı. Düşman karaya çıktığında karşısında Atatürk'ü bulacaktı. Eğer 8.5 ay süren, şehit ve yaralı 200 binden fazla kayıp verdiğimiz Çanakkale Kara Savaşları kaybedilseydi; eğer Atatürk, 25 Nisan'da, 9, 10 ve 21 Ağustos'ta Arıburnu, I. Anafartalar, Conkbayırı ve II. Anafartalar zaferlerini kazanmasaydı, deniz savaşının hiçbir anlamı kalmayacaktı. Bu nedenle Çanakkale'yi sadece deniz savaşlarına indirgemek, kara savaşlarını geçiştirmek, Atatürk'ü görmezden gelmek ve zaferi hurafelerle açıklamak her şeyden önce Çanakkale şehitlerine saygısızlıktır.
ATATÜRK'ÜN VATAN AŞKI
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'na girdiğinde Atatürk, Bulgaristan Sofya'da ateşemiliterdi. Hemen Başkomutanlık Vekâleti'ne başvurup cephede aktif bir görev istedi. Fakat Enver Paşa, “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ateşemiliterliği'ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz!” cevabını verdi. Bunun üzerine Atatürk, Aralık 1914'te Sofya'dan Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya şu mektubu yazdı: “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olmaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya'da ateşemiliterlik yapamam…” (Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, s. 33, 34).
Atatürk o günlerdeki duygu ve düşüncelerini sonradan Falih Rıfkı Atay'a şöyle anlatacaktı: “O günlerde neler çektiğimi anlatamam. Gerekirse bir er gibi herhangi bir cepheye katılmaya karar vermiştim. Onun için Sofya'daki evimin eşyalarını Fethi Bey arkadaşımla anlaşarak elçiliğe taşıttım. Hemen hareket etmek üzere küçük bir bavul hazırladım…” (Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 95).
Bu yazışmalardan sonra Atatürk, 20 Ocak 1915'te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu'ya bağlı Tekirdağ'da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığı'na atandı.
İlber Ortaylı'nın dediği gibi, “Mustafa Kemal istese I. Dünya Savaşı'nı Sofya'da ateşemiliter olarak tamamlayabilirdi. Çünkü Bulgaristan zaten müttefikimizdi. Mustafa Kemal ısrarla yazışarak muharebe hakkını istiyor… Kendisini cepheye tayin ettiriyor.” (İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, s. 120).
Atatürk, 25 Ocak 1915'te Sofya'dan İstanbul'a döndü. Yeni görev yeri hakkında Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'yla görüştü.
2 Şubat 1915'te Tekirdağ'a giderek 19. Tümeni kurma çalışmalarına başladı.
Atatürk'ün Tekirdağ'daki 19. Tümen Komutanlığı, 25 Şubat 1915'te Maydos'a (Eceabat) nakledildi. Atatürk, 19. Tümen ve Maydos Bölge Komutanlığı görevine getirildi. 19. Tümen'e ek olarak, 9. Tümen'in 2 piyade alayı ve bazı topçu birlikleri de Atatürk'ün emrine verildi. Atatürk'ün görevi Gelibolu Yarımadası'nın ortalarında ve batı kıyısında bulunan Ece Limanı'ndan boğazın giriş bölümündeki Morto Limanı'na kadar olan kıyı şeridini savunmaktı. Atatürk'ün savunmakla görevlendirildiği bu bölge 8.5 ay boyunca kara savaşlarının yapılacağı bölgedir.
4 Mart çarpışması Atatürk, Mehmet Çavuş ve Mehmetçik
4 Mart 1915'te İngiliz kuvvetleri Seddülbahir'e ve Kumkale'ye çıktılar. Ancak Atatürk'ün bu kıyılardaki savunma düzeni karşısında bozguna uğrayıp geri çekilmek zorunda kaldılar. (Kocatürk, age, s. 35). Atatürk, İngilizlerin Seddülbahir'e asker çıkarmaları üzerine o bölgedeki 26. Alay Komutanı Binbaşı Kadri Bey'e şu emri verdi: “Bizzat şimdi yanınıza hareket ediyorum. Benim oraya gelişime kadar sahile çıkmış olan düşman behemahal denize dökülecektir.” Bu emri verdikten hemen sonra iki piyade alayını Serafim Çiftliği'ne, bir alayı da Kumdere ağzına yöneltti. Maydos'tan (Eceabat) Kirte'ye, oradan da Seddülbahir'e gitti. (ATASE Arşivi, No: 6/1666, Kls.4669, Dos. H-12, F. 1-75). Karaya ayak basan düşman kuvvetlerinin, oradaki kuvvetlerimizin süngü hücumuyla yok edildiğini gördü.Çarpışma sırasında elindeki silah bozulunca düşmana taşla saldıran 27. Alay 10. Bölük'ten Bigalı Mehmet Çavuş'u buldu. Müstahkem Mevki Komutanlığı'na bir rapor yazarak karaya çıkan İngilizlere karşı kahramanca savaşan Mehmet Çavuş'un nişanla ödüllendirilmesini istedi. (Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 7). Mehmet Çavuş'un o günkü kahramanlığı üzerine Türk erleri “Mehmetçik” olarak adlandırılmaya başlandı. (Şerafettin Turan, Atatürk, s. 138).
Atatürk, 7 Mart 1915'te Müstahkem Mevki Komutanlığı'na yazdığı raporda Seddülbahir çatışmasında 27. Alay. 10. Bölük'ten 6 şehit, 13 yaralımız olduğunu belirtmişti. (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C. 1, s.210).
Atatürk'ün savunma düzeni
Atatürk, 25 Şubat 1915'te Maydos Bölge Komutanlığı görevine gelir gelmez kıyı şeridini savunmak için emrine verilmiş 9. Tümen'in 2 alayını yetersiz gördü. Kendi 19. Tümeninden 2 alayı daha kıyı hattında görevlendirdi. Böylece 4 alayla, düşmanın çıkarma yapabileceği kıyılarda çok güçlü bir savunma düzeni oluşturdu. (İsmet Görgülü, Çanakkale İlk Günde Biterdi, s. 16,17).Atatürk, 1918'de Ruşen Eşref Ünaydın'a verdiği mülakatta söz konusu savunma düzeni hakkında şunları söylüyor: “Benim kanaatime göre düşman çıkarma girişiminde bulunursa iki noktadan çıkardı. Biri Seddülbahir, diğeri Kabatepe civarı. Ve benim görüşüme göre düşmanı karaya çıkartmadan bu sahil bölgelerini doğrudan doğruya savunmak mümkündü. Dolayısıyla alaylarımı, böyle kıyıdan savunacak şekilde yerleştirdim.”Atatürk, 1913'te Balkan Savaşı'nda Bolayır'daki Mürettep Kolordunun Harekât Şube Müdürü'ydü. O sırada Gelibolu Yarımadası'nı incelemişti. Düşmanın nerelerden karaya çıkacağını tahmin edebiliyordu. (Uluğ İğdemir, Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 6).
ATATÜRK'ÜN SAVUNMA PLANINI KİM NEDEN DEĞİŞTİRDİ?
24 Mart 1915'te Alman Mareşal Liman von Sanders Paşa Çanakkale'de yeni kurulan 5. Ordu Komutanlığı'na getirildi. Aynı gün Atatürk'ün 19. Tümeni ordu yedeğine alındı. Atatürk'ün 19. Tümeninin görevi Albay Halil Sami'nin 9. Tümenine verildi. Böylece Atatürk 24 Mart'ta Maydos Bölge Komutanlığı'ndan ayrıldı.Liman Paşa, 26 Mart'ta Çanakkale'ye geldi. 31 Mart'ta Kabatepe ve Alçıtepe'den muharebe sahasını inceledi. Aynı gün, Atatürk'ün, düşmanı kıyıda karşılayıp imha etme esaslı savuma planını değiştirdi. Kıyıları savunmakla görevli birlikleri içeriye aldı. Kıyıları savunmasız bıraktı. Nereye düşman çıkarsa oraya birlik sevk edecekti. Enver Paşa, Cevat Paşa Halil Sami ve Atatürk bu yeni plana karşı çıksa da Liman Paşa planında diretti. Çanakkale'de Türk Ordusu'nun 6 tümeni 1 süvari tugayı varken, Liman Paşa düşman çıkarmasının beklendiği Seddülbahir ve Kabatepe'nin savunmasını sadece 1 tümene bıraktı. Atatürk, bu bölgelerde “hiç olmazsa 1 tümenin daha görevlendirilmesi zorunluluktur” diyordu. (Arıburnu Muharebeleri Raporu, s. 12) Üstelik Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa, 20 Mart 1915'te Başkomutanlığa, yarımadanın güneyini iki tümenle (19 ve 9. tümenler) savunmak istediğini bildirmişti. Ancak Alman etkisindeki Başkomutanlık kendisine, “Hayır! 1 tümenle savun ve 19. Tümen'i ordu yediğine al!” demişti. (Görgülü, age, s. 52, 53).
Atatürk, 3 Mayıs 1915'te Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya gönderdiği bir mektupta aynen şöyle diyordu: “Eceabat (Maydos) bölgesi kuvvetlerini komuta ettiğim zaman aldığım tertibat (düzen) ile düşmanın karaya çıkmasına izin verilmeyebilirdi. Von Sanders Paşa (…) sahilde çıkarma noktalarını tamamen açık bırakacak tertibat almış ve bugün düşmanın karaya asker çıkarmasını kolaylaştırmıştır. Vatanımızın savunmasında kalp ve vicdanları bizim kadar çarpmayacağına şüphe olmayan başta Von Sanders olmak üzere bütün Almanların fikirlerinin üstünlüğüne güvenmemenizi kesin şekilde istirham ederim.” Atatürk mektubunu, Enver Paşa'nın Çanakkale'ye gelip komutayı bizzat ele almasını isteyerek bitiriyordu. (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C.1, s. 218)
Gerçek şu ki, Alman Mareşal Liman Von Sanders, Alman çıkarlarını düşünerek hareket ediyordu. Alman çıkarları, mümkün olduğu kadar uzun zaman, mümkün olduğu kadar çok İngiliz ve Fransız kuvvetini Çanakkale'de tutmayı gerektiriyordu. Liman Paşa, Atatürk'ün kıyı savunma planlarını değiştirmese deniz zaferi gibi kara zaferi de bir günde kazanılır, yüzbinlerce vatan evladı kaybedilmezdi. (İsmet Görgülü, Çanakkale İlk Günde Biterdi, s. 15-91).
Seyit Onbaşı'dan Mehmet Çavuş'a, Cevat (Çobanlı) Paşa'dan Mustafa Kemal Atatürk'e, tüm Çanakkale kahramanlarını ve Çanakkale şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum.
Alıntı Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/sinan-meydan/canakkale-bogaz-harbinde-ataturk-2295953/