20190418

📚 📖 ✍️ Atatürk ve Lenin’in kurduğu tarihi dostluk...- Ercan Dolapçı


Ercan DOLAPÇI - 21 Ocak 2015 
Aydınlık Gazetesi

Atatürk ve Lenin’in kurduğu tarihi dostluk...

Sovyetler Birliği kurucusu ve Bolşevik Devrimi lideri Vladimir İlyiç Ulyanov Lenin’in
ölümünün 91. yılındayız. Atatürk ve Lenin arasında, Kurtuluş Savaşı yıllarında başlayan ve bugünlere kalıcı izler bırakan ilişki, her iki ülkeyi de düzlüğe çıkardı. Kadim dostluk; Lenin’in 21 Ocak 1924’te ölümüyle son bulmadı, Atatürk’ün yaşamı boyunca sürdü. Ölümünden sonra da sürdürülmesi için yakınlarına vasiyette bulundu. Tarihi dostluk, Soğuk Savaş yıllarında bile kolay kolay bozulmadı. Bugün, Putin’in adımlarıyla sürüyor. İşte zorlu yıllardaki dostluğun öyküsü.

DEVRİM KARDEŞLİĞİ...

Çarlık döneminde birçok kez karşı karşıya geldiğimiz Rusya’da, Cihan Harbi’nin bitimine doğru 1917’de Bolşevik Devrim oldu. Yeni yönetim, Çarlık yönetiminin politikalarını bıraktı. Türkiye’nin parçalanma planlarını açığa çıkardı. Türkiye ile iyi ilişkilere önem verdi. Dostluk elini uzattı. Kars-Ardahan’ı bize bıraktı. Ankara’daki devrimci yönetim de ilk temaslarını Sovyet Rusya ile yaptı. TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, 26 Nisan 1920 günü Sovyet Devrimi lideri Lenin’e ‘dostluk ve işbirliği’ mektubu gönderdi. Buna 2 Haziran 1920 günü Dışişleri Bakanı Çiçerin üzerinden cevap verildi. Karşılıklı güven ve işbirliği dileklerinden sonra somut adımlar da atıldı. 11 Mayıs 1920 günü Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet Moskova’ya gönderildi. 4 Ekim 1920 tarihinde Ankara’ya Müsteşar Y.Y. Umpal-Angarskiy’in başkanlığındaki Rus diplomatik misyon görevlileri gelerek Mustafa Kemal Paşa ile görüştü. 19 Şubat 1921 günü Ali Fuat Paşa, Moskova’ya elçi olarak gönderildi. 16 Mart 1921 günü de Dostluk Anlaşması’nı imzaladı.

KARS ANTLAŞMASI...

13 Ekim 1921 günü Kars’ta, Rusya’nın katılımı ile bir taraftan Türkiye, diğer taraftan Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında Dostluk Antlaşması imzalandı. Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti ile yapılan bir anlaşmaya göre yardım ve danışmada bulunmak üzere 13 Aralık 1921 - 5 Ocak 1922 döneminde Ukrayna Hükümeti’nin askeri-diplomatik misyonu M.V. Frunze başkanlığında Ankara’ya geldi. Atatürk’le geniş görüşmeler yapıldı. Sıcak ve dostane havada geçen görüşmelerden sonra, Sovyet Hükümeti’ne, Türkiye’ye yardım sağlamak için ilave imkânların seferber edilmesi ısrarla tavsiye edildi. 2 Ocak 1922 günü Dostluk Antlaşması imzalandı. Sovyet Elçisi Semyon İvanoviç Aralov, 28 Ocak 1922 günü Ankara’ya geldi. 30 Ocak günü Mustafa Kemal Paşa’ya itimatnamesini verdi.

SOVYETLERİN İLK ELÇİSİ ARALOV...

Lenin, Türkiye ilişkilerinin kurulması ve geliştirilmesi için Dışişleri Komiseri Çiçerin’e talimat verir. Çiçerin tarafından da diplomatik kabiliyeti bilinen Milli Savunma Bakanlığı Harekât Şube Başkanı ve Litvanya elçisi S. İ. Aralov bu göreve uygun bulunur ve teklif edilir. Aralov bu teklifi kabul eder. Yola çıkmadan önce Çiçerin’in kendisine “Konuşmamızda, yeni Türkiye’nin bağımsızlık için yaptığı savaşın ve bu kurtuluş savaşında Mustafa Kemal’in oynadığı önemli rolün bir tablosunu çizdi” dediğini aktarır. (S.İ. Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul, 1997, s.20)

LENİN: BÜYÜKLÜK TASLAMAYINIZ...
Aralov yola çıkmadan önce Lenin’le görüşür ve ondan şu tarihi direktifleri alır: “Mustafa Kemal Paşa tabii ki sosyalist değildir. Ama görülüyor ki iyi bir teşkilatçı. Kabiliyetli bir lider, milli burjuva ihtilalini idare ediyor. İlerici, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist inkılabımızın önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona, yani Türk halkına yardım etmemiz gerekiyor. İşte sizin işiniz budur. Türk hükümetine, Türk halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız.” (Aralov, s.46-48)

ANLAMLI YARDIM...

Sovyetlerin Türkiye’ye yardımı para ve silah dışında Eylül 1920’de yaşanan bir olayla somut bir şekilde görüldü. Hayrettin Reis, Preveze ve Şahin isimli savaş gemileri, Padişah yönetimine katılmak istemez. İngiliz savaş gemileri tarafından Sinop açıklarında yakalanır ve silahtan arındırılır. 150 kişilik mürettebat, gemileri İngilizlerin elinden kaçırmayı başarır. Ankara’nın ricası üzerine Sovyet yönetimi devreye girer ve Lenin’in emri üzerine Karadeniz’deki Kızılordu filosu harekete geçer. Gemiler güvenli şekilde Novorosiysk Limanı’na çekilir. Personelinin her türlü ihtiyacı karşılanır ve uzun süre burada ağırlanır. Daha sonra silahla donatılır ve 1921 yılı başında da güvenli bir şekilde Türkiye’ye uğurlanırlar. Atatürk, bu yardımdan ötürü teşekkürlerini iletir. (Aralov, s.22-23) Sovyetler, milli mücadeleye silah ve para yardımında da bulundu. Cumhuriyetin ilanından sonra da sanayi yatırımlarımlarında teknik destekle Türkiye’nin yanındaydı.

30 Ağustos 1918 günü uğradığı suikast sonucu yaralanan ve felç olan Lenin, 21 Şubat 1924 günü 53 yaşında hayatını kaybetti. Lenin’in ölümü, Türkiye’de de büyük üzüntü yarattı. Türkiye yayımladığı mesajlarla Sovyet halkının yanında olduğunu açıkladı. Atatürk de 23 Ocak günü Sovyet lideri Kalanin’e gönderdiği taziye mesajında “Ölümü ziyadesiyle üzücü olan Lenin’in şahsında Rusya’nın uğradığı elem verici kaybın hasıl ettiği hakiki üzüntülerimi kabul buyurmanızı rica ederim” dedi. (ATABE, C. 16, Kaynak Yayınları, 2005, s.202)

‘LENİN, NAZİK VE MÜTEVAZIYDI’

Mayıs 1921- 25 Ekim 1922 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı yapan Yusuf Kemal Tengirşenk, TBMM’nin ilk resmi heyetinde yer alır ve 14 Ağustos 1920 günü Moskova’da Lenin’le görüşür. Ve Türk-Sovyet dostluğunun ilk anlaşmasının temelini atar. Tengirşenk, 1967 yılında Sovyetler Birliği’nin Novoe Vremya dergisinin muhabiri İ. Andronov’la, İstanbul’da görüşür. Türk- Sovyet dostluğunun nasıl kurulduğunu ve Lenin’le yaptığı görüşmeyi anlatır:

“Lenin bize karşı çok kibar, nazik ve lütufkârdı. Eminim ki, o, dünyadaki en güzel insanlardan biriydi. Lenin yüce bir insandı! Karısı, Nadejda Kurupskaya ile tanıştığım zaman, onun devlet hizmetlisi olarak çalıştığını ve çok emek harcadığını öğrendim. Onlar, az rastlanır mütevazılığa ve yüce bir asil ruha sahiptiler! Ve ben Moskova’da olduğum günlerde, kendimi vatanımdaymış gibi hissettim. (...) Biz sonsuza kadar dost olmak zorundayız. Atatürk böyle düşünüyordu. Mayıs 1921’de Moskova’dan döndükten sonra Atatürk, beni Dışişleri Bakanı olarak atadı.” (Mehmet Perinçek, Türk-Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2011, 322-323)

İNÖNÜ: DOSTLUĞU VASİYET ETTİLER...

Novoe Vremya dergisinin 15 Eylül 1967 tarihli sayısındaki haberde İsmet Paşa’nın görüşlerine de yer verilir. Atatürk’ün Başbakanı İsmet İnönü, Sovyet dostluğuna ilişkin şunları söyler: “Türk-Sovyet ilişkilerinin yeni kurulduğu sıralarda, benim ülkem nerdeyse bütün dünyayla savaş halindeydi. Ve bu çabalar içinde Sovyet Rusya, mücadelemizde bizi haklı gördü ve Mustafa Kemal Atatürk’ün hükümetini tanıdı. Atatürk ve Lenin’in şahsiyetinde Türk-Sovyet ilişkileri kuruldu ve hepimize karşılıklı dostluğu vasiyet ettiler. Hemen hemen bütün devletler biz Türkleri güçsüz saydılar, ama siz, o günlerde bizim yanımızda yer aldınız. Lenin’in önderlik ettiği hükümet bize yardım etti. Bu o zaman için son derece önemliydi ve bize güç kattı.” (Perinçek, Türk-Rus Diplomasisinden Gizli Sayfalar, s. 326-327)

Aynı politikayı Rasih Nuri İleri, Kılıç Ali Bey’den naklen şöyle anlatır: “Dış politikamızın temeli, Sovyet dostluğudur; Sovyet dostluğuna zarar vermemek şartıyla İngiltere ile bir antlaşmanın faydası olur.” (Rasih Nuri İleri, Atatürk ve Komünizm, Anadolu Yayınları, 1970, s.318)

ATATÜRK’TEN LENİN’E...

Atatürk, ilk mektubu 26 Nisan 1920 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Moskova Sovyet Hükümeti’ne gönderir. Lenin’e hitaben yazılan ‘Birinci Teklifname’ ismini alan tarihi mektupta şunlara değinilir:

“Emperyalist hükümetler aleyhine harekâtı ve bunların tahakküm ve esareti altında bulunan mazlum insanların kurtuluşu gayesini hedefleyen Bolşevik Ruslarla mesai ve harekat birliğini kabul ediyoruz. Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri kovmak ve gelecekte emperyalizm aleyhine vuku bulacak ortak mücadelelerimiz için dahili kuvvetlerimizi şekillendirmek üzere, şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane ve diğer fenni harp vasıtaları ve sıhhi malzemenin ve yalnız Doğu’da harekât icra edecek olan kuvvetler için erzakın, Rus Sovyetler Cumhuriyeti’nce temini rica olunur.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 8, 2. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2004, s.114)

İKİNCİ MEKTUP...

Atatürk, Frunze’nin gelişinin ardından Lenin’e gönderdiği 4 Ocak 1922 tarihli mektubunda da dostluğu şu ifadelerle dile getirir: “Türkiye Rusya’ya, bilhassa son birkaç ayın Rusyasına Batı Avrupa’ya olduğundan çok daha yakındır. Memleketlerimiz arasında bir diğer ve daha mühim benzerlik, bizim kapitalizm ve emperyalizme karşı mücadelemizde yatmaktadır. Sizi temin ederim ki, Sovyet Rusya’ya karşı doğrudan veya dolaylı olarak asla hiçbir anlaşmaya ve ittifaka dahil olmayacağız.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.12, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003, s.209-211.)

Atatürk, 17 Mart 1931 günü Sovyetler Birliği Büyükelçisi Y. Z. Surits ile yaptığı görüşmede şu tarihi saptamayı yapar: “Türk-Sovyet dostluğu Misakı Milli’nin bir parçasıdır.” (Mehmet Perinçek, Atatürk’ün Sovyetler’le Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, 2005, s.237, 409)

Ercan DOLAPÇI - 21 Ocak 2015 - Aydınlık
AyrıntılarKategori: Cumhuriyet11 Ağustos 2017 tarihinde oluşturuldu