Türkçe Ağızları
Türkiye Türkçesi ağızları, Hazar Denizi’nin batısında, Azerbaycan sahasının hemen batısında başlayıp Anadolu, Irak, Suriye, Balkanlarcoğrafyasında konuşulan tarihî Osmanlı Türkçesinin bugünkü devamı olan Türkiye Türkçesi ağızlarıdır.
Uluslararası dil bilimsel ölçülere göre her dilin konuşma biçimi, yerel farklılıkları bir ve halkın bir bölümünün kullandığı farklı bir çeşidi lekttir. Eğer lektler bir coğrafî bölgeye aitse o zaman diyalekttir ya da ağızdır.
Yazı Dili ve Konuşma Dili
Bir ülkede konuşulan ağızlardan birinin yazılı anlatımlar için kabul edilmiş biçimidir. Ölçünlü dil, standart dil olarak da belirtilir.[1] Türkiye Türkçesinin genel kabul görmüş ve yazı dili olmuş ağzı, İstanbul ağzıdır. İstanbul ağzının Rumeli ağızlarından biri olması dolayısıyla yazı dili bir Rumeli ağzından gelişmiştir.[2]
Konuşma dili, günlük yaşayışta kullanılan ve yazı dilinden az çok farklarla ayrılmış blunan dil, günlük konuşmadır.[3] Dünya üzerindeki hemen her dilde "konuşma dili - yazı dili" özellikleri bulunur. Bir dilde yazılış ile okunuş birbirinden az ya da çok farklı olabilir.
Ağız Coğrafyası ve Bölgeleri
Türkiye Türkçesi, tarihî Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında günümüzde konuşulmaya devam eden Türk ağızları bakımından bazı gruplara ayrılır.
Türkiye Türkçesi, Osmanlı Türkçesinden devraldığı coğrafyada, bugünkü yayılım ve özellikleri ile yaşamını sürdürmektedir. Bu dilin coğrafyası batıdan doğuya doğru Rumeli, Ege Adaları, Anadolu, Kıbrıs, Suriye ve Irak topraklarının tamamı şeklinde belirtilebilir. Söz konusu coğrafi alan, doğu sınırında yer alan bir diğer Türk yazı dili olan Azerbaycan Türkçesi sahası ile sınırdaştır. Doğu sınırının kuzeyinde Karadeniz’in doğu kıyılarında ise Kafkaslar’ın batı sahası, Türkiye Türkçesi coğrafyasının kuzeydoğu sınırlarını oluşturur. Burada sayılan bu coğrafya sahasının bazı kısımlarıyla ilgili (özellikle doğu sınırları) ayrıntılı çalışma henüz olmadığı için, coğrafi sınırlar daha genel bir şekilde belirtilmiştir.[4]
Ağızlarının sınıflandırması üzerine temel kaynak sayılabilecek “Anadolu Ağızlarının Sınıflandırması” adlı eser, adından da anlaşılacağı üzere, Anadolu ağızlarının sınıflandırmasını içerir. Dolayısıyla bu eser ile Türkiye Türkçesi coğrafyası içindeki en büyük ve nüfusça en yoğun bölge olan Anadolu, ağızlar bakımından sınıflandırılmıştır. Kuzey, batı ve güneybatı yönleri denizlerle doğal sınıra sahip olan “Anadolu”nun güneydoğu ve doğu sınırları için, Türkiye Cumhuriyeti devlet sınırları kabul edilmiştir.[5]
Türkiye Türkçesi ağızları, Hazar Denizi’nin batısında, Azerbaycan sahasının hemen batısında başlayıp Anadolu, Irak, Suriye, Balkanlarcoğrafyasında konuşulan tarihî Osmanlı Türkçesinin bugünkü devamı olan Türkiye Türkçesi ağızlarıdır.
Uluslararası dil bilimsel ölçülere göre her dilin konuşma biçimi, yerel farklılıkları bir ve halkın bir bölümünün kullandığı farklı bir çeşidi lekttir. Eğer lektler bir coğrafî bölgeye aitse o zaman diyalekttir ya da ağızdır.
Yazı Dili ve Konuşma Dili
Bir ülkede konuşulan ağızlardan birinin yazılı anlatımlar için kabul edilmiş biçimidir. Ölçünlü dil, standart dil olarak da belirtilir.[1] Türkiye Türkçesinin genel kabul görmüş ve yazı dili olmuş ağzı, İstanbul ağzıdır. İstanbul ağzının Rumeli ağızlarından biri olması dolayısıyla yazı dili bir Rumeli ağzından gelişmiştir.[2]
Konuşma dili, günlük yaşayışta kullanılan ve yazı dilinden az çok farklarla ayrılmış blunan dil, günlük konuşmadır.[3] Dünya üzerindeki hemen her dilde "konuşma dili - yazı dili" özellikleri bulunur. Bir dilde yazılış ile okunuş birbirinden az ya da çok farklı olabilir.
Türkiye Türkçesi, tarihî Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında günümüzde konuşulmaya devam eden Türk ağızları bakımından bazı gruplara ayrılır.
Türkiye Türkçesi, Osmanlı Türkçesinden devraldığı coğrafyada, bugünkü yayılım ve özellikleri ile yaşamını sürdürmektedir. Bu dilin coğrafyası batıdan doğuya doğru Rumeli, Ege Adaları, Anadolu, Kıbrıs, Suriye ve Irak topraklarının tamamı şeklinde belirtilebilir. Söz konusu coğrafi alan, doğu sınırında yer alan bir diğer Türk yazı dili olan Azerbaycan Türkçesi sahası ile sınırdaştır. Doğu sınırının kuzeyinde Karadeniz’in doğu kıyılarında ise Kafkaslar’ın batı sahası, Türkiye Türkçesi coğrafyasının kuzeydoğu sınırlarını oluşturur. Burada sayılan bu coğrafya sahasının bazı kısımlarıyla ilgili (özellikle doğu sınırları) ayrıntılı çalışma henüz olmadığı için, coğrafi sınırlar daha genel bir şekilde belirtilmiştir.[4]
Ağızlarının sınıflandırması üzerine temel kaynak sayılabilecek “Anadolu Ağızlarının Sınıflandırması” adlı eser, adından da anlaşılacağı üzere, Anadolu ağızlarının sınıflandırmasını içerir. Dolayısıyla bu eser ile Türkiye Türkçesi coğrafyası içindeki en büyük ve nüfusça en yoğun bölge olan Anadolu, ağızlar bakımından sınıflandırılmıştır. Kuzey, batı ve güneybatı yönleri denizlerle doğal sınıra sahip olan “Anadolu”nun güneydoğu ve doğu sınırları için, Türkiye Cumhuriyeti devlet sınırları kabul edilmiştir.[5]
Anadolu dışında kalan Türkiye Türkçesi ağız bölgelerinden biri olan Rumeli ağızlarının sınıflandırması da yapılmıştır; doğu ve batı. Batı Rumeli ağızları bölgesi sınırları, Gyula Németh’in “Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine” adlı makalesinde belirtilmiş ve Rumeli ağızlarına ilişkin sonraki yayınlarda da genelde bu sınırlar kullanılmıştır. Ağız bölgelerinin birbirinden ayrılan özelliklerini gösteren, örnekler veren ağız çalışmaları yapılmıştır. Çeşitli bölge çalışmaları ve Rumeli’deki bir alt grubu anlatan ağız çalışmaları yapılmıştır.
Türkiye Türkçesi coğrafyasındaki üç bölge yön sırasıyla Rumeli, Anadolu ve Kıbrıs’tır. Sözü edilen üç saha, toplu olarak pek belirtilmese de, haklarında yapılan dil çalışmalarından görüldüğü gibi, Türkiye Türkçesi sahası içinde incelenmiştir. Belirtilen bölgeler, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihî coğrafyası içindedir. Türkiye Türkçesi de zaten Osmanlı Türkçesinin yakın dönemde başlayıp günümüze gelen devamı olduğuna göre, bu durum son derece doğaldır. Tarihî Osmanlı İmparatorluğu topraklarının yayılım alanı, tarihî süreçte değişse de hep büyük bir alan kaplamıştır. Aidiyeti değişkenlik göstermiş olan sınır bölgeleri dışında, yüzlerce yıl Osmanlı idaresinde olan bölgeler, Türkiye Türkçesinin bugünkü sahasıdır. Tabii, tarihî dönemdeki nüfus durumları ile bugünküler aynı değil. Türkçe, bazı bölgelerde nüfusunu korusa veya arttırsa da, büyük sayılabilecek bazı bölgelerde de düşüş yönünde nüfus değişikliği yaşamıştır. Türkçe konuşanı kalmayan kısımlar da olmuştur. Çağdaş Türkiye Türkçesi sahası da, bütün bu değişikliklere paralel olarak kurgulanmıştır.[4] Türkiye Türkçesi coğrafyasının ana ağız bölgeleri şu şekilde belirtilebilir:
Birkaç özellik:
Doğu Rumeli, Deliorman ve Batı Trakya yazı diline yakındır.
Batı Rumeli’de (mesela Makedonya ve Kosova'da) arkaik, eski özellikler görülür: beg ‘bey’, dügün ‘düğün’, yagmur ‘yağmur’…
Kıbrıs ağızları, Kıbrıs'ta, daha ziyade yerli Kıbrıs Türklerinin konuştuğu, Türkiye Türkçesi ağzıdır. Türkiye'nin Taşeli yöresi ağzıyla (Alanya - Anamur - Aydıncık) benzerlik gösterir.
Kıbrıs ağızlarıyla ilgili ilk bilimsel çalışma Hasan Eren’in 1963 yılındaki bildirisidir.[11] Eren 1959 yılında adada yapmış olduğu üç aylık bir araştırma gezisi sırasında bazı köylerden derlediği malzeme yardımıyla Kıbrıs ağzının kökeni meselesini ele almıştır. Eren’in görüşüne göre Kıbrıs ağzının oluşumunda önce Konya ve yöresi, sonra da Antalya, İçel, Alanya gibi yerlerden yapılan göçler rol oynamıştır. Bu durum, adanın fethinden sonra Kıbrıs’a gönderilen Türk nüfus hakkındaki tarihi belgelerle de örtüşür.[12]
Suriye sahası, Türkiye Türkçesinin Batı Grubu ve çoklukla Doğu Grubu ağızlarına benzeyen ağız bölgesidir. Bu bölge, Suriye Türklerinin ağızlarının konuşulduğu alt ağız bölgesidir. Standart dil olarak Türkiye Türkçesi yazı dili kullanımdadır. Suriye bölgesi konusunda ağız çalışmaları beklenen düzeyin altındadır.
Irak sahası, Türkiye Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesinin sınırdaş oldukları bir sahadır. Kerkük, Musul, Telafergibi yerleşim yerlerinde konuşulur. Standart dil olarak Türkiye Türkçesi yazı dili kullanımdadır.
Kafkaslar’ın batı sahası için de benzer durum söz konusu edilmiştir. Gürcistan ve Ermenistan’ın yer aldığı bu saha da iki büyük Oğuz grubunun kesişim alanındadır.
- Anadolu
- Rumeli
- Kıbrıs
- Suriye
- Irak
- Doğu Grubu,
- Kuzeydoğu Grubu
- Batı Grubu
olarak üçe ayrılır.[6] Prof. Dr. Leylâ Karahan'ın Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması adlı çalışması Anadolu ağızları üzerine yapılmış en geniş akademik çalışmadır.
Anadolu ağız bölgesi, Türkiye’nin Anadolu topraklarını içerir.[6] İlk aşamada sınır bu şekilde belirtilmiş ve incelenmiştir.
Anadolu'da özellikle Karadeniz Bölgesi, Güneydoğu Bölgesi ve de Ege Bölgesi'nde ağız farklılıkları vardır. Ancak bu ağızlar, küçük yaşlardan itibaren eğitimde yazı dilinin kullanımı, basın-yayın gibi bazı sebeplerle yavaş yavaş kaybolmaktadır.
Anadolu ağız bölgesi, Türkiye’nin Anadolu topraklarını içerir.[6] İlk aşamada sınır bu şekilde belirtilmiş ve incelenmiştir.
Anadolu'da özellikle Karadeniz Bölgesi, Güneydoğu Bölgesi ve de Ege Bölgesi'nde ağız farklılıkları vardır. Ancak bu ağızlar, küçük yaşlardan itibaren eğitimde yazı dilinin kullanımı, basın-yayın gibi bazı sebeplerle yavaş yavaş kaybolmaktadır.
Doğu Rumeli, Deliorman ve Batı Trakya yazı diline yakındır.
Batı Rumeli’de (mesela Makedonya ve Kosova'da) arkaik, eski özellikler görülür: beg ‘bey’, dügün ‘düğün’, yagmur ‘yağmur’…
Kıbrıs ağızları, Kıbrıs'ta, daha ziyade yerli Kıbrıs Türklerinin konuştuğu, Türkiye Türkçesi ağzıdır. Türkiye'nin Taşeli yöresi ağzıyla (Alanya - Anamur - Aydıncık) benzerlik gösterir.
Kıbrıs ağızlarıyla ilgili ilk bilimsel çalışma Hasan Eren’in 1963 yılındaki bildirisidir.[11] Eren 1959 yılında adada yapmış olduğu üç aylık bir araştırma gezisi sırasında bazı köylerden derlediği malzeme yardımıyla Kıbrıs ağzının kökeni meselesini ele almıştır. Eren’in görüşüne göre Kıbrıs ağzının oluşumunda önce Konya ve yöresi, sonra da Antalya, İçel, Alanya gibi yerlerden yapılan göçler rol oynamıştır. Bu durum, adanın fethinden sonra Kıbrıs’a gönderilen Türk nüfus hakkındaki tarihi belgelerle de örtüşür.[12]
Suriye sahası, Türkiye Türkçesinin Batı Grubu ve çoklukla Doğu Grubu ağızlarına benzeyen ağız bölgesidir. Bu bölge, Suriye Türklerinin ağızlarının konuşulduğu alt ağız bölgesidir. Standart dil olarak Türkiye Türkçesi yazı dili kullanımdadır. Suriye bölgesi konusunda ağız çalışmaları beklenen düzeyin altındadır.
Irak sahası, Türkiye Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesinin sınırdaş oldukları bir sahadır. Kerkük, Musul, Telafergibi yerleşim yerlerinde konuşulur. Standart dil olarak Türkiye Türkçesi yazı dili kullanımdadır.
Kafkaslar’ın batı sahası için de benzer durum söz konusu edilmiştir. Gürcistan ve Ermenistan’ın yer aldığı bu saha da iki büyük Oğuz grubunun kesişim alanındadır.
- ↑ Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2009, s. 2154.
- ↑ Hayati Develi, “18. Yüzyıl Türkiye Türkçesi Üzerine”, Doğu Akdeniz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Dergisi, s. I, Gazimağusa 1998, s. 27-36.
- ↑ Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2009, s. 1213.
- 1 2 Alpay İgci, “Konuşulan Dil Türkiye Türkçesinin Sahası”, Ufuk Dergisi, S: 21, Ocak-Mart 2013, Üsküp, s. 6-8.
- ↑ Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996
- 1 2 Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 1-2.
- ↑ Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 57-58.
- ↑ Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 99-110.
- ↑ Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 116-157.
- 1 2 Gyula Németh, “Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1981-1982, Ankara 1983, s. 119.
- ↑ Hasan Eren (1963), "Kıbrıs'ta Türkler ve Türk Dili", Onuncu Türk Dili Kurultayı Bildirileri, Ankara, s. 37-50.
- ↑ Nurettin Demir (2002), Kıbrıs Ağızlarında imiş Hakkında, Bilig - Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi 23, 129-139
Alıntı / Kaynak: Wikipedia
https://ipfs.io/ipfs/QmT5NvUtoM5nWFfrQdVrFtvGfKFmG7AHE8P34isapyhCxX/wiki/Türkiye_Türkçesi_ağızları.html