Kahraman, gözü kara bir Türk Subayı Korg. Hasan Kumdakçı’yı kaybettik.
Türk milletinin başı sağolsun.
Vatan sağolsun...
KRİZE ÇÖZÜM EMRİ
Korg. Hasan Kumdakçı, Türk askerine gereken emri veriyor ve gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Eğer sınırımızı bir kişi geçer, Bayrağımızı indirirse ben Türkiye’ye dönmem, dönemem. Alnıma tabancayı dayar, dokunurum tetiği”.
11 Ağustos 1996 günü, işin ciddiyetini anlayan motosikletlilerden yarısı işin ciddiyetini anlıyor ve vazgeçiyor, ortada sadece Rumlar ve Yunanlılar kalıyor.
14 Ağustos 1996 günü 35-40 bağnaz Rum ve Yunanlı, hududumuzu delip Bayrağımızı indirmeye kalkınca, bayrak direğine tırmanan bir Rum, Türk Bayrağına dokunamadan tek kurşunla yere indiriliyor. Bu Türk düşmanı bağnaza yardımcı olan iki İngiliz askeri de kalçalarından vuruluyor.
İNGİLİZLER NİÇİN KALÇADAN VURULDU
Korg. Hasan Kumdakçı, sonrasını şöyle anlatıyor:
“Olaydan on dakika sonra odamda oturuyordum, BM Barış Gücü Komutanı Tuğgeneral ve BM Kurmay Başkanı İngiliz Albay geldi:
- Sayın Generalim, çok kötü şeyler oldu. Bayrak direğine çıkan bir kişi öldü ve iki İngiliz askeri kalçasından yaralı.
“Onlara dedim ki; ‘Sizi kaç gündür uyarıyorum. Bu işe engel olabilirdiniz, olmadınız. Üstelik o vurulan İngiliz askerleri de motosikletli bağnazı direğe doğru yönelttiler. Engel olabilirlerdi, olmadılar. Merak etmeyin Albayım, biz iki İngiliz askerini sadece uyardık, öldürmedik. Onun için kalçalarından uyarıda bulunduk.
“BM Kurmay Başkanı Albay:
- Ölebilirlerdi Generalim, diye sesini yükseltiyor.”
İngiliz Albay küstahlaşınca, Kumdakçı Paşa odadaki havalı tabancayı alıyor. Albaya diyor ki; ‘Yan taraftaki hedefi yenile’. Albay şaşkındır ama hedefi yeniliyor. Paşa 25 metreden beş el ateş ediyor, Albaydan puanları okumasını istiyor. Puanlar okunuyor, 50 üzerinden 5 kurşun da 49’a isabet etmiş. Biraz önce küstahça konuşan İngiliz Albay şaşırıyor ve susuyor.
Korgeneral Kumdakçı, ‘Şimdi anladınız mı?.. Türk bayrağını indirmek isteyeni vurup etkisiz hale getirmek istedik ve istediğimizi yaptık. Sizin iki İngiliz’i öldürmek istemedik, sadece uyardık’...”
Derin krizler ancak beklenmeyen yöntemlerle çözülüyor.