20170803

ÖN TÜRKLER…

Ekim 30, 2011
anadolu’ya 1071’de değil bundan binlerce yıl evvel girmiş ve çeşitli izler bırakmış topluluk…
yeryüzünün en eski piktogramları (resim-yazı, 30.000 yıllık) ve petroglifleri (yazı elementi taşıyan resimler, 15.000 yıllık) orta asya’da bulunmaktadır.
40.000-25.000 öncesinin insanları, taşlar üzerine piktogramlar ve petroglifler resmetmişlerdir…
Kazakistan’ın acısuyılanlıbaşbatırkaratav alanlarında ogül ukuslar‘ın eseri olan tamgalı taşlar‘ın bulunduğu galeriler vardır. Başka yerlerde de, ulu-kem, ak idil, semerkant’ta ve baykal gölü’nün civarında bunlara rastlanmıştır.
Bu yerleşim bölgelerinde yaşayanlar sadece taş balta falan yapmak suretiyle değil, kayalar üzerine çizdikleri her resimde “yazı başlangıcı” şekiller kullanarak, ogül ukuslar olduklarını kanıtlamışlardır.
Bu resim ve yazılar, orta asya’nın ilk insanlarından olan proto türkler arasındaki böyle yücelmiş kişilerin, bilgilerini taşa dökmelerinin sonucudur.
fransa’da 30.000-20.000 yıl öncesine ait resimler, keza afrika’da resimler bulunmasına rağmen, hiç yazıya rastlanmamıştır. rodezya’da, cebelitarık’ta, isviçre’de bulunan resimler de yazı ögesi taşımaz. hindistan ve hindiçinin’de de bir proto-yazı yoktur.
Çok sonraları ortaya çıkan ve M.Ö. 3.000 yılında yaygınlaşan sümer çivi yazısınin kökeni, ve ön-mısır işaretleri, bu bahsettiğimiz orta asya resim yazılarına dayanmaktadır.
amerika kıtasında resimlerde de, bu avrasya harflerini görmekteyiz. çin’in Büyük Okyanus kıyılarında kurulan medeniyetin “ok halkına” (türk) ait olduğunu, Moğolistan tarihçileri tesbit etmişlerdir. pre-çin-tabgaç dilinin pek çok kelimesi ön türk kökenlidir.
örneklersek (Birincisi çince, ikincisi ön türkçe):
ç’i= güç—–>içi=güç
vu=yok——->uyuv =yok(var olmama)
ching-c’hi= tohum gücü——>için-içi(bir şeydeki ana güç)
yin-iyim=(iyim on)——>yan-oyıl= (oy-onıl)
Proto-dünya insanının hiç biri, orta asya ögül okusları kadar akınış çarkı‘nın farkına varmamıştır. Bu halkın resimlerinde ezoterik bilgi yanında, her şeyi gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirmeyi de görmekteyiz. Güneş, ay, dağlar, yıldızlar, hayvanlar, ağaçlar, hatta boşluk dahi kişi oğul’nun hayatını ifade araçlarıdır.
Eğer bir ögül okus duvar resminde güneş çizilmiş ise, bu onların güneşe taptıkları anlamına gelmez.
Güneş, tanrı kavramının ana unsurlarından olan enerji güç’ün en önemli sembolüdür.

 
Bir dağ resmi, manzara olarak çizilmemiştir. dağ, yeryüzünden göklere uzandığı için mukaddes güçlerin sembolüdür.
ad (nam-isim) kavramı at ile, it (itici uyarıcı güç) kavramı it (köpek) ile anlatılmıştır.
Yani, çok basit bir şekilde anlatmak gerekirse; yanyana bir insan, bir at, bir kartal resmi varsa, bu büyük bir ihtimalle “bu adamın adı kartal’dır anlamındadır.
Renklerin kullanılması da öyledir…
Güneş ışığı spektrumda sıra ile kızıl, sarı, yeşil, gök(mavi) ve mor olarak görülür…
Kürtler’in sözümona kendilerine mal etmeye çalıştıkları, kırmızı-sarı-yeşil renkler aslında binlerce yıldır türkler tarafından tercih edilen ana renkler olmuştur. (binlerce yıllık türk bayramı nevruz’u sahiplenip newroz yapmalarına değinmeyeceğim bile onu şuradan okuyun; (#7560374)
Halen de Anadolu Alevileri, Orta Asya Türkleri’nin giyimlerinde kırmızı-sarı-yeşil veya kırmızı-sarı-mor ön plana çıkar.
Renkler belli bir dalga boyu ile alâkalı olduğu için insanlar üzerinde bâriz etkiler yaratırlar. Bu yüzden hepsinin zaman içinde oluşmuş birer anlamı vardır.
kızıl: ateş rengi olması dolayısiyle enerji sembolüdür. celal ifadesidir… türkler bir olay karşısındaki menfi heyecanlarını bu yüzden kızmak – kızarmak kelimeleri ile ifade ederler… kızan, kızdırılan cisimde ateş etkisi olduğunu gene bu renkle olan ilişkisinden anlarız.
Domatesin, elmanın kızarması, kızılcık, hep bize bu meyvalarda enerji kaynağı güneşin etkisini hatırlatır.
sarı: kızıl ile ifade edilen ateşin solgun halini belirttiği için, sarı renk ölüm ve yitmişlik anlamı taşır… Sararan yapraklar, azalan güneş enerjisinin, soğuğun geldiğinin ve ölümün işaretidir.
yeşil: Bu renk, ateş ve enerjinin ne yakıcı derece fazla, ne de dondurucu derecede az olduğu, yani tam olarak hayatın oluşmasına imkân tanıyacak oranda olduğunu gösterir… Onun için yeşermek, canlanmak anlamında kullanılır. yeşil, hayat ve varoma demektir.
mavi: gök rengidir, zaten eski türkler bu adı kullanırdı. Hala da “gök gözlü” dendi mi, mavi göz anlaşılır… gök ise oksijen, yani nefes almamızın amacı demektir. Bu acıdan gök rengi can’a işarettir.
ak: Işığı olduğu gibi geri iade eden renktir. Çünkü enerjiye, mücadeleye ihtiyacı yoktur… Bu yüzden, saflık, arınmışlık, olgunluk halidir. Ayrıca cennet demektir.
kara: Işığı tümüyle absorbe eder. Bütün renkleri yutar… Bu bakımdan, gizlilik, kapalı kalmışlık, cehalet ve kötülüğü ifade eder.
türkler bu renkleri, taşıdıkları sembollere uygun olarak binlerce yıl bayraklarında, kilimlerinde, halılarında, çoraplarında, kıyafetlerinde, yazma ve mendillerinde, çok eskilerden kalma semboller ile birlikte kullanmışlar aynı zamanda yönlere de renk isimleri vererek göç yollarını oluşturmuşlardır.
ön türk motifleri taşıyan meksika yerlilerine ait sembol;

 
 











Kaynak. https://tarihturklerdebaslar.wordpress.com/2011/10/30/on-turkler/