20180130

97 senedir hiç araştırılmadı: Bir değil, sekiz ayrı Sevr vardır! / Murat Bardakçı




97 senedir hiç araştırılmadı: Bir değil, sekiz ayrı Sevr vardır!


Mağlûbiyetler tarihimizin utanç belgesi olan Sevr Andlaşması’nın tek bir belge olduğunu zannederiz ama Paris’in banliyösü Sévres’de 10 Ağustos 1920’de imzalanan sekiz ayrı andlaşma vardır ve bunların sadece biri bizimle ilgilidir.

Önümüzdeki perşembe günü, tarihimizin en pespaye zillet belgesi olan Sevr Andlaşması’nın imzalanmasının üzerinden 97 yıl geçmiş olacak... Sevr’in tek bir andlaşma olduğunu zannederiz ama Sevr bir “andlaşmalar serisi”dir ve tamamı sekiz adettir. Paris’in banliyölerinden Sévres’deki çini fabrikasının sergi salonunda 10 Ağustos 1920’de öğleden sonra saat dördü sekiz geçeden itibaren imzalanan bu sekiz andlaşmanın sadece biri Türkiye ile ilgilidir.

Ağustos ayı tarihimiz açısından zaferlerle dolu olduğu kadar, bir de felâket gününü barındırır...

1071 ve 1922’nin 30 Ağustos’unda kazandığımız Malazgirt ile Başkumandanlık Meydan Muharebeleri’ni hatırlayıp Ağustos ayının “zaferler ayı” olduğunu söyleriz ama 10 Ağustos 1920’de tarihimizin en büyük felâketlerinden biri olan Sevr Andlaşması’nı imzalamak zorunda kaldığımızdan bahsetmeyiz.

Önümüzdeki perşembe günü, bu uğursuz andlaşmanın imzalanmasının üzerinden tam 97 sene geçmiş olacak ve Sevr ne gariptir ki memleketin gündemini hâlâ işgal edip sık sık siyasî ve ideolojik tartışmalara konu oluyor!


Harp Tarihi Encümeni tarafından 1928’de hazırlanan Sevr ve İstiklâl Harbi yıllarında imzaladığımız diğer andlaşmalar ile Lozan sonrası sınırlarımızı gösteren harita

İŞTE, ANDLAŞMALARIN LİSTESİ

Türk Tarihi’nin en acı vesikalarından olan Sevr’in imzalanmasının üzerinden böyle neredeyse bir asır geçmiş olmasına rağmen, andlaşma hakkında hâlâ derinlemesine bir araştırma yapılmamıştır ve daha da önemlisi, Sevr’in Müttefikler ile Türkiye arasında imzalanmış tek bir andlaşma olduğu zannedilir.
Sevr bir “andlaşmalar serisi”dir ve Paris’in banliyölerinden Sévres’deki çini fabrikasının sergi salonunda 10 Ağustos 1920’de öğleden sonra saat dördü sekiz geçe imzalanan bu andlaşmalar, sekiz adettir:

1. Müttefikler ile Türkiye arasında imzalanan barış andlaşması.
2. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın Anadolu hakkında imzaladıkları üçlü andlaşma.
3. Müttefikler ile Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Slovak Devleti ve Çekoslovakya arasında imzalanan sınırlarla ilgili andlaşma.
4. Müttefikler ile İtalya, Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat- Slovak Devleti ve Çekoslovakya arasında imzalanan andlaşma.
5. İtalya ile Yunanistan arasında imzalanan andlaşma.
6. Müttekifler ile Yunanistan arasında Trakya konusunda imzalanan andlaşma.
7. Müttefikler ile Ermenistan arasında imzalanan andlaşma.
8. Yunanistan ve Bulgaristan arasında karşılıklı göç konusunda imzalanan andlaşma.

İşte, Türkiye’de “Sevr” dendiğinde bu sekiz andlaşmanın ilk sırasındaki metin kastedilir ve o gün imzalanan diğer andlaşmalar ile ilgili olarak henüz bir çalışma yapılmamıştır.


İşte, diğer yedi adet Sevr Andlaşması’nın dördü (soldan): Yunanistan ve Ermenistan’la imzalanan ve Müttefikler’in Trakya konusunda Yunanistan’la yaptıkları andlaşmalar; en sağda da Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve Çekoslovakya ile varılan andlaşma var

Önce, bizde yanlış bilinen ve sık sık tekrarlanan bir hatayı düzelteyim:
Sevr Andlaşması’nın altında Damad Ferid Paşa’nın imzası yoktur!.. Ferid Paşa andlaşmanın imzalanması sırasında sadrazam, yani başbakandır ama delege değildir; dolayısıyla andlaşmaya imza koymamıştır. Sevr’i Türkiye adına imzalayanlar üç kişidir: O zamanlar “Meclis-i Ayân âzası” yani “senatör” olan Hâdi Paşa ile şair Rıza Tevfik ve Türkiye’nin İsviçre’deki ortaelçisi Reşad Halis Beyler...




Aynı yılın 7 Ekim’inde, Ankara İstiklâl Mahkemesi, andlaşmayı imzalayan bu üç kişiyi önce “vatana ihanet”gerekçesi ile gıyaplarında idama mahkûm etmiş, ardından 150’likler listesine alınıp vatandaşlıktan çıkartılmış ve Türkiye’ye girişleri yasaklanmıştır. Sevr’in imzalanmasından önce toplanıp Müttefikler’in barış şartlarını ele alan Saltanat Şûrâsı’nda andlaşmanın imzalanmasının lehinde oy kullananlar da Lozan Andlaşması’ndan sonra şayet hâlâ görevde iseler işlerinden çıkartılmışlar ve emeklilik hakları da iptal edilmiştir.

Sevr’i imzalayan Türk heyeti (soldan): Reşad Halis Bey, Rıza Tevfik ve Hâdi Paşa


Şimdi, Sevr’in siyasî hükümleri ve sınırlarımıza getirdiği değişiklikler dışındaki bazı özelliklerini de anlatayım:

DÖRDÜ SEKİZ GEÇE İMZALADILAR

Birinci Dünya Harbi’nin galibi olan müttefikler Almanya’ya 28 Haziran 1919’da Versailles’da, Bulgaristan’a 27 Kasım 1919’da Neuilly’de, Avusturya’ya 10 Eylül 1919’da Saint-Germain’de, Macaristan’a da 4 Haziran 1920’de Trianon’da andlaşmalar imzalatmış ve henüz hesaplaşılmamış tek bir mağlûp kalmıştı: Türkiye... Bu iş 1920’nin 10 Ağustos’unda yapıldı; üç Türk murahhas Paris’in porselenleriyle meşhur banliyösü Sévres’deki fabrikanın konferans salonunda, öğleden sonra saat dördü sekiz geçe andlaşmayı imzaladılar.

Hâdi Paşa, Sevr Andlaşması’nı Türkiye adına imzalıyor (Fransız Millî Kütüphanesi Fotoğraf Koleksiyonu’ndan)


Sevr, andlaşmanın orijinali Fransızca olan metnini Türkçe’ye tercüme eden Prof. Seha Meray ile Büyükelçi Osman Olcay’a göre, diğer mağlûplar ile yapılan andlaşmalardan tamamen farklı idi ve
“...Metin ayrıntılı olarak incelendiğinde ve özellikle karşılıklı öneriler ve bunların sunuluş belgeleri gözönünde tutulduğunda ortaya bir yenilgi belgesinin ötesinde, Avrupa emperyalizminin yalnız kendisinin avlanma alanı saydığı Avrupa kıt’asından atmaya kararlı olduğu Türkiye’ye karşı girişilmiş bir yoketme savaşının son aşaması çıkmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’na son veren belgelerden ne Versailles, ne Saint-Germain, ne de Neuilly Andlaşmalarında bu derece insafsız, katı, acımasız hükümlere rastlanır...” 

diye yazıyorlardı.


Sevr’de Türkiye ile imzalanan andlaşmanın Fransızca orijinali

Hâdi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşad Halis Beyler’in imzaladıkları metin, andlaşmadan ziyade güçlü bir memleketin çıkarttığı bir sömürge yasasını andırıyor; getirdiği askerî, siyasî ve malî hükümlerin yanısıra bir barış andlaşmasında bulunmaması gereken bazı garip maddeleriyle, müttefiklerin Türkiye’ye“medenileştirilmesi gereken bir topluluk” gibi baktıklarını da gösteriyordu. Andlaşmada, 
“Türkiye’nin tren vagonlarını sürekli fren aygıtının işlemesine engel olmayacak biçime sokması” (madde: 358),
“kazı yapma iznini yalnız yeterli arkeoloji deneyimi olduğu konusunda güvence gösteren kişilere vermesi” (madde: 421, ek: 7), 
Ağustos 1914’ten önce elde edilmiş tarihi eserleri iade etmesi”(madde: 422), 
“beyaz kadın ticaretini yasaklayıp önlemesi” (madde: 273/6), 
“müstehcen yayınları yasaklaması” (madde: 273/7) ve 
“tarıma yararlı kuşları koruması” (madde: 273/11) 

gibisinden ancak sömürge idarelerinde rastlanabilecek yaptırımlar da vardı.

 

BÖYLELERİNE ‘ÇATLAK’ DENİR

Zamanın hükümdarı Sultan Vahideddin’in ifadesi ile “Ne bir andlaşma ne de bir pakt, kötülüğün baştan aşağı ta kendisi” olan Sevr’in bugün hâlâ lehinde konuşan bazı kişiler ortaya çıkıyor ve “Bu andlaşmanın bazı bakımlardan Lozan’dan ileride olduğunu” söyleyebiliyorlar...

Böyle düşünenler hakkında siyasî terimler kullanmak gereksizdir, bu kişilere sadece “çatlak” denir!

Burada, Sevr’de imzalanan diğer andlaşmalardan bazılarının ilk sahifelerinin fotoğrafını yayınlıyorum. Diğer yedi andlaşmanın metinleri Osmanlı Arşivleri’nde mevcuttur ve meraklı ve ciddî araştırmacıları beklemektedirler...

Alıntı Kaynak: http://www.kamuhaber.com/97-senedir-hic-arastirilmadi-Bir-degil-sekiz-ayri-Sevr-vardir-63252h.htm