20180128

İzmir'de 120 bin Suriyeli sığınmacı yaşıyor / Şakir Sarıçay

İzmir'de 120 bin Suriyeli sığınmacı yaşıyor

Şakir SARIÇAY


İzmir’de 120 bin Suriyeli sığınmacı yaşıyor

Günlük konuşmalarımızda genellikle sığınmacı, mülteci ve göçmen kelimelerini birbirinin yerine ve aynı anlamdaymış gibi kullanıyoruz. Tabi ki ben de aynı şekilde biliyordum. Ta ki Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği  (SGDD) ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin birlikte organize ettiği, “Basın Mensupları için ‘Göç ve Mülteci’ Konularında Bilgi ve Farkındalık Semineri”ne katılana kadar.
Antalya’da 11-12 Kasım 2017 tarihlerinde düzenlenen ve Türkiye’deki yerel gazetecilere yönelik yapılan seminer oldukça verimli geçti. Başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere, ülkemize sığınmacı olarak gelen pek çok milletten insanlar için devletimizin ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı çabaları görmek, basın mensubu olarak bundan sonra bu konuda daha hassas bir dil kullanmamızı sağlayacaktır. Biraz geç kalmış bir toplantı olmasına rağmen son yedi yıldır ülkemize sığınan Suriyeliler başta olmak üzere pek çok sığınmacı ve mülteciye bakış açımızı güncellememiz bakımından oldukça başarılı bir toplantı oldu.

Sığınmacı ve mülteci ne demektir?

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre sığınmacı; başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan, kendine uluslararası koruma arayan ama başvuru süresi henüz sonuçlanmamış kişilerdir. Başka bir ifadeyle, iltica talebinde bulunanlar başvuru süreci tamamlanan kadar sığınmacı olarak kabul edilirler. Mülteci ise; İltica talebinde bulunanların başvurularının olumlu sonuçlanması halinde mülteci statüsünü kazanmasıdır.



Göçmen nedir?

Göçmen ise, gönüllü olarak kişisel ve ailevi sebeplerden dolayı daha iyi şartlarda yaşamak amacıyla başka bir ülkeye göç eden kişidir. Almanya’da yaşayan Türkler göçmen için iyi bir örnektir.

İstanbul’da 522 bin, İzmir’de 120 bin Suriyeli sığınmacı yaşıyor. Türkiye kitleler halinde ülkemize geçen Suriyeli sığınmacılara Uluslararası literatüre göre “Geçici Koruma” sağlamaktadır. 

Türkiye geçici korumanın üç temel unsuru olarak Suriyelilere, 
1) açık sınır politikası ile ülke topraklarına kabul,  
2) geri göndermeme ilkesi ve 
3) gelen kişilerin temel ve acil ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresinin verilerine göre, Türkiye’de 3 milyon 300 bin Suriyeli sığınmacı bulunurken, 145 bin Afganistan, 140 bin Iraklı, 32 bin İranlı, 4 bin Somalili ve 9 bini diğer tabiiyetlere mensup olmak üzere toplamda 3 milyon 630 bin sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır.
Suriyeli sığınmacıların yüzde doksanı Geçici Barınma merkezlerinin dışında farklı şehirlerimizde halkımızla iç içe yaşamaktadırlar. İstanbul 522 bin sığınmacı ile ülkemizin en fazla sığınmacı barındıran şehri olarak birinciliği elinde tutuyor. Şanlıurfa 451 bin, Hatay 434 bin, Gaziantep 343 bin, Mersin 177 bin, Adana 165 bin, Bursa 130 bin, Kilis 129 bin, İzmir 120 bin, Kahramanmaraş 97 bin Suriyeli sığınmacı ağırlayan ilk on şehrimiz arasındadır. 

Suriyelilere vatandaşlık hakkı verilmediğini belirten yetkililer, 99 ile başlayan kayıt belgelerinin nüfus cüzdanı olmadığı, sadece kayıt altında olduklarını belirten belge olduğunu ifade ettiler. Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin yüzde 70’ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Bu da savaşın daha çok kadın ve çocukları etkilediğini gösteriyor.31 Ağustos 2107 tarihine kadar Türkiye karasularında 13 bine yakın, batı kara sınırlarımızda ise 20 bin Suriyeli kaçarken yakalanmıştır.

Türkiye bu güne kadar Suriyeli sığınmacılara yaklaşık 30 milyar dolar yardımda bulunurken, Avrupa ülkelerinden gelen yardımlar söz vermelerine rağmen oldukça düşük kalmıştır. Türk insanının tarihi misyonu ve vicdani değerleri başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere, Afganistan, Doğu Türkistan, Somali, İran ve Irak’tan gelenlere kucak açmıştır. 

Göç etmenin ne demek olduğunu dünyada herhalde Türklerden başka en iyi bilen bir millet yoktur. Onun için Türk Milletinin son yıllarda özellikle Suriye’den gelen sığınmacılara gösterdiği anlayış ve yardımseverliğini tarih kitapları ve sığınmacılar arasından çıkacak yazarlar yazacaktır. Sığınmacı, mülteci ve göçmenin olmadığı, herkesin kendi ülkesinde rahatça ve özgürce yaşayacağı bir dünya temenni ederim.