Yabancı dizisinde Türkler'e ağır itham
Tom Hanks ve Steven Spielberg ortak yapımı 'The Pasific'te Türkler'le ilgili öyle bir diyaloğa yer verildi ki...
ABD'de yayınlanan 'The Pacific' isimli dizide, 1922 yılında İzmir'in Yunan işgalinden kurtarılmasıyla ilgili Türkler'in İzmir'i yakıp yıktığı ve Yunanlı ailelerin canlarını zor kurtardığı ithamları yer aldı.
ABD'de HBO kanalındaki Spielberg ve Tom Hanks ortak yapımı 'The Pacific' isimli dizide, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunun Pasifik cephesinde görevli Amerikan askerlerinin hikayesi konu ediliyor. 14 Mart'ta Amerika'da yayınlanmaya başlayan 200 milyon dolarlık rekor bütçeye sahip dizinin geçtiğimiz pazar günü yayınlanan 3. bölümünde ise 1922 yılında İzmir'in 3 yıl süren Yunan işgalinden kurtuluşu sırasında Türklerle ilgili asılsız suçlamalar yer alıyor.
Dizide Japon askerlerine karşı Pasifik'in Guadal Canal bölgesinde savaşan Amerikan deniz piyadeleri, 1943 yılında çatışmaların ardından gemilerle Avustralya'nın Melbourne kentine getiriliyor.
Dizinin ana karakterlerinden olan Bob isimli Amerikalı asker burada tanıştığı Yunan asıllı bir kızın ailesinin evine gidiyor. Ailesiyle yemekte sohbet eden Amerikalı asker, kızın ailesine Yunanistan'dan Avustralya'ya neden geldiklerini soruyor. Kızın annesi İzmir'den geldiklerini söyleyince Amerikalı asker Bob, İzmir'in Türkler tarafından alındığını söylüyor.
Bu diyalogun ardından Yunanlı anne Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'in Türk ordusu tarafından kurtarılması hakkında çirkin ithamlarda bulunuyor. Dizide İzmir'in Türkler
Tom Hanks ve Steven Spielberg ortak yapımı 'The Pasific'te Türkler'le ilgili öyle bir diyaloğa yer verildi ki...
ABD'de yayınlanan 'The Pacific' isimli dizide, 1922 yılında İzmir'in Yunan işgalinden kurtarılmasıyla ilgili Türkler'in İzmir'i yakıp yıktığı ve Yunanlı ailelerin canlarını zor kurtardığı ithamları yer aldı.
ABD'de HBO kanalındaki Spielberg ve Tom Hanks ortak yapımı 'The Pacific' isimli dizide, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunun Pasifik cephesinde görevli Amerikan askerlerinin hikayesi konu ediliyor. 14 Mart'ta Amerika'da yayınlanmaya başlayan 200 milyon dolarlık rekor bütçeye sahip dizinin geçtiğimiz pazar günü yayınlanan 3. bölümünde ise 1922 yılında İzmir'in 3 yıl süren Yunan işgalinden kurtuluşu sırasında Türklerle ilgili asılsız suçlamalar yer alıyor.
Dizide Japon askerlerine karşı Pasifik'in Guadal Canal bölgesinde savaşan Amerikan deniz piyadeleri, 1943 yılında çatışmaların ardından gemilerle Avustralya'nın Melbourne kentine getiriliyor.
Dizinin ana karakterlerinden olan Bob isimli Amerikalı asker burada tanıştığı Yunan asıllı bir kızın ailesinin evine gidiyor. Ailesiyle yemekte sohbet eden Amerikalı asker, kızın ailesine Yunanistan'dan Avustralya'ya neden geldiklerini soruyor. Kızın annesi İzmir'den geldiklerini söyleyince Amerikalı asker Bob, İzmir'in Türkler tarafından alındığını söylüyor.
Bu diyalogun ardından Yunanlı anne Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'in Türk ordusu tarafından kurtarılması hakkında çirkin ithamlarda bulunuyor. Dizide İzmir'in Türkler
tarafından yakıp yıkıldığı iddia edilen sahnede Yunanlı anne, "Türkler 1922'de girip yakıp yıktılar. Her şey gitti. Hayatta kaldıysan annem ve benim gibi kaçardın. Ama biz rıhtıma kadar gidebildik. Sonra bir gemiye yüzdük. Kaptan bizi gemisine aldı ve Pire'ye kadar götürdü. Hayatlarımızı kurtardı. Ama evimiz gitmişti. Ne yapacaktık? Buraya geldik" şeklinde konuşuyor.
Dizide Türk askerinin Yunan işgalinde bulunan İzmir'i kurtarmasının çarpık bir dille anlatılması dizinin yayınlandığı internet sitelerinde de Türk izleyicilerin tepkilerine yol açtı. İzleyicilerinden bazıları tepkilerini dizi sitelerinde yazdıkları yorumlarla dile getirirken, dizinin yayınlandığı televizyon kanalına da Türk izleyicilerden tepki yorumları gönderildi.
internethaber
Dizide Türk askerinin Yunan işgalinde bulunan İzmir'i kurtarmasının çarpık bir dille anlatılması dizinin yayınlandığı internet sitelerinde de Türk izleyicilerin tepkilerine yol açtı. İzleyicilerinden bazıları tepkilerini dizi sitelerinde yazdıkları yorumlarla dile getirirken, dizinin yayınlandığı televizyon kanalına da Türk izleyicilerden tepki yorumları gönderildi.
internethaber
İzmir’i kim yaktı
Yapımcılığını Steven Spielberg ile Tom Hanks'in üstlendiği ve ABD'de yayına giren The Pacific adlı dizide Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'in, Türkler tarafından yakıldığı, binlerce Rum'un da öldürüldüğü gibi çirkin iddialar ortaya atıldı. İşte bu iddialara cevabı İzmir'le ilgili en yetkin araştırmacı isim, Hürriyet Ege'nin de yazarı olan YAŞAR AKSOY hurriyet.com.tr için verdi.
İzmir'le ilgili dev bütçeli bir dizi filmde ortaya atılan iddialar ilk değil. Çeşitli mekanlarda son zamanlarda gündeme gelmeye başladı. Hatta ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde kabul edilen son soykırım tasarısına bile gizlice İzmir Yangını girdi. Şöyle ki, bundan önce gündeme gelen tasarılarda tarih olarak 1915-1919 arası veriliyordu. Son tasarıda ise bu tarih 1915-1923 arasına uzatıldı. Bu şu demek: İzmir Yangını da bir şekilde sözde soykırım tasarısına eklenmiş oldu.
Yapımcılığını Steven Spielberg ile Tom Hanks'in üstlendiği ve ABD'de yayına giren The Pacific adlı dizide Kurtuluş Savaşı'nda İzmir'in, Türkler tarafından yakıldığı, binlerce Rum'un da öldürüldüğü gibi çirkin iddialar ortaya atıldı. İşte bu iddialara cevabı İzmir'le ilgili en yetkin araştırmacı isim, Hürriyet Ege'nin de yazarı olan YAŞAR AKSOY hurriyet.com.tr için verdi.
İzmir'le ilgili dev bütçeli bir dizi filmde ortaya atılan iddialar ilk değil. Çeşitli mekanlarda son zamanlarda gündeme gelmeye başladı. Hatta ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde kabul edilen son soykırım tasarısına bile gizlice İzmir Yangını girdi. Şöyle ki, bundan önce gündeme gelen tasarılarda tarih olarak 1915-1919 arası veriliyordu. Son tasarıda ise bu tarih 1915-1923 arasına uzatıldı. Bu şu demek: İzmir Yangını da bir şekilde sözde soykırım tasarısına eklenmiş oldu.
Peki İzmir'i gerçekte kim yaktı?
Bu soruya verilecek dört yanıt vardır:
1- İzmir, kendi kendine yanmıştır!
2- İzmir’i, 30 Ağustos büyük yenilgisinden sonra, her yeri, her şehri, her kasabayı, Uşak’ ve çevresini, Manisa’yı ve tüm kasabalarıyla çevresini yaka yaka İzmir’e ulaşan Yunan Ordusu yakmıştır!
3- Şehri savaş sonucu ele geçiren Türkler, İzmirli Hıristiyanlardan kurtulmak için İzmir’i yakmışlardır.
4- İzmir’i, Ermeni terör örgütü yakmıştır!
Her şeyden önce bu kritik ve gittikçe popülerleşen konuya açıklık getirmeye çalışırken, bazı temel bilgi ve belgeleri bilmek gerekmektedir..
Eğer bir rastlantı veya kaza sonucu bir yangın çıkmamış ise, hele yanan bir koca şehir ise, yangının bir büyük organizasyon tarafından çıkarıldığını kabul etmemiz gerekir. Nasıl ki, koca bir şehrin yangınını söndürme görevini üstlenmiş olan İtfaiye Teşkilatı bir büyük organizasyon ise, o yangını çıkarmak işi de yine büyük organizasyon işidir.
Hele şükür ki, elimizde binlerce sayfalık tüm güvenlik (polis) tutanakları, dava dosyaları ve adli soruşturmalar, hüküm kayıtları tümüyle var ki, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları süresince İzmir ve çevresinde büyük bir organizasyon halinde terör faaliyetleri yapan “İzmir İhtilalci Ermeni Komitesi” isimli, ünlü Taşnak’ın bir fraksiyonu olarak çalışan ve 1900’den itibaren şehir içinde ve tüm ilçe ve beldelere kadar yayılan ihtilal, terör, suikast, soygun, gasp, darp ve cinayet suçlarıyla Osmanlı’nın İzmir yönetimine silahla direnen ve saldıran bir büyük organizasyonun varlığını belgeleyebiliyoruz. Ve bu organizasyonun Eylül 1922’nin ilk günlerinden itibaren şehir Türklerin eline geçerse “bu şehri yakacaklarına” dair beyanlarının uluslararası belgelere geçtiğini, çeşitli raporlarda belirtildiğini yine biliyoruz. Yine bildiğimiz en önemli kesin tespit, Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de şehre girerken bu Ermeni Terör Örgütü’nün şehrin içinde bulunduğudur, asla Yunan Ordusu’nun peşine takılıp şehri terk etmemişlerdir. Bu konuda Yunan belgelerinde tek satır bilgi yoktur.
TASARIDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN SIRRI
ABD Meclisi’ne sunulan son sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı’nın ilk maddesindeki “1915-1919 yılları arasında” ibaresinin, son anda “1915-1923 yılları arasında” ibaresine dönüştürülerek oylandığını ve kabul gördüğünü hatırlayalım. Demek ki bu yeni ve ilginç değişiklik, sözde Ermeni Soykırımı’nı 1915 ile sınırlandırmayıp, tüm Türk Ulusal Kurtuluş Savaşını kapsayacak, dahası İzmir’in Türklerce yeniden ele geçirilişini kapsayacak, hatta İzmir Yangını’nı da içine çekecek şekilde genişletmektedir. Bunun anlamı, İzmir Yangını, “yeni bir sözde soykırım maddesi” olarak uluslararası alana çıkartılmaya hazırlanmaktadır. “13 Eylül Soykırımı” şeklinde bir süredir dış dünyada ve Türkiye içinde bazı çevrelerin kalıcı bir şekilde belleklere yerleştirilmesi için azami gayret sarf ettikleri yeni bir sözde soykırım iddiası, böylece ünlü 1915 sözde soykırımı ile birleştirilmektedir.
Bu soruya verilecek dört yanıt vardır:
1- İzmir, kendi kendine yanmıştır!
2- İzmir’i, 30 Ağustos büyük yenilgisinden sonra, her yeri, her şehri, her kasabayı, Uşak’ ve çevresini, Manisa’yı ve tüm kasabalarıyla çevresini yaka yaka İzmir’e ulaşan Yunan Ordusu yakmıştır!
3- Şehri savaş sonucu ele geçiren Türkler, İzmirli Hıristiyanlardan kurtulmak için İzmir’i yakmışlardır.
4- İzmir’i, Ermeni terör örgütü yakmıştır!
Her şeyden önce bu kritik ve gittikçe popülerleşen konuya açıklık getirmeye çalışırken, bazı temel bilgi ve belgeleri bilmek gerekmektedir..
Eğer bir rastlantı veya kaza sonucu bir yangın çıkmamış ise, hele yanan bir koca şehir ise, yangının bir büyük organizasyon tarafından çıkarıldığını kabul etmemiz gerekir. Nasıl ki, koca bir şehrin yangınını söndürme görevini üstlenmiş olan İtfaiye Teşkilatı bir büyük organizasyon ise, o yangını çıkarmak işi de yine büyük organizasyon işidir.
Hele şükür ki, elimizde binlerce sayfalık tüm güvenlik (polis) tutanakları, dava dosyaları ve adli soruşturmalar, hüküm kayıtları tümüyle var ki, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları süresince İzmir ve çevresinde büyük bir organizasyon halinde terör faaliyetleri yapan “İzmir İhtilalci Ermeni Komitesi” isimli, ünlü Taşnak’ın bir fraksiyonu olarak çalışan ve 1900’den itibaren şehir içinde ve tüm ilçe ve beldelere kadar yayılan ihtilal, terör, suikast, soygun, gasp, darp ve cinayet suçlarıyla Osmanlı’nın İzmir yönetimine silahla direnen ve saldıran bir büyük organizasyonun varlığını belgeleyebiliyoruz. Ve bu organizasyonun Eylül 1922’nin ilk günlerinden itibaren şehir Türklerin eline geçerse “bu şehri yakacaklarına” dair beyanlarının uluslararası belgelere geçtiğini, çeşitli raporlarda belirtildiğini yine biliyoruz. Yine bildiğimiz en önemli kesin tespit, Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de şehre girerken bu Ermeni Terör Örgütü’nün şehrin içinde bulunduğudur, asla Yunan Ordusu’nun peşine takılıp şehri terk etmemişlerdir. Bu konuda Yunan belgelerinde tek satır bilgi yoktur.
TASARIDAKİ DEĞİŞİKLİĞİN SIRRI
ABD Meclisi’ne sunulan son sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı’nın ilk maddesindeki “1915-1919 yılları arasında” ibaresinin, son anda “1915-1923 yılları arasında” ibaresine dönüştürülerek oylandığını ve kabul gördüğünü hatırlayalım. Demek ki bu yeni ve ilginç değişiklik, sözde Ermeni Soykırımı’nı 1915 ile sınırlandırmayıp, tüm Türk Ulusal Kurtuluş Savaşını kapsayacak, dahası İzmir’in Türklerce yeniden ele geçirilişini kapsayacak, hatta İzmir Yangını’nı da içine çekecek şekilde genişletmektedir. Bunun anlamı, İzmir Yangını, “yeni bir sözde soykırım maddesi” olarak uluslararası alana çıkartılmaya hazırlanmaktadır. “13 Eylül Soykırımı” şeklinde bir süredir dış dünyada ve Türkiye içinde bazı çevrelerin kalıcı bir şekilde belleklere yerleştirilmesi için azami gayret sarf ettikleri yeni bir sözde soykırım iddiası, böylece ünlü 1915 sözde soykırımı ile birleştirilmektedir.
GERÇEK NEDİR?
Bu olayın başlangıcı, 1992 yılında Washington’daki Ayasofia Katedrali’nde Ermeni- Rum Ortodoks Kiliseler Birliği tarafından düzenlenen ayinde, İzmir’in Türkler tarafından ele geçiriliş tarihi olan 9 Eylül’ün “İzmir Soykırımı” olarak ilan edilmesidir.
Bu tarihten 15 gün sonra ABD Temsilciler Meclisi’nde Rum lobisi yanlısı 3 üye, 9 Eylül 1922’de İzmir’i ele geçiren Türklerin Mustafa Kemal önderliğinde şehri yakarak, yıkarak 450.000 Hıristiyanı yok etmelerinin 75.yıldönümü nedeniyle bir suçlayıcı karar tasarısını imzaya açtı.
O tarihte kabul görmeyen bu karar tasarısının ekinde başta Ermeni yazar Marjorie Hosepian Dopkins’in “Smyrna 1922” isimli yanlı, Türkleri daima suçlayıcı propaganda kitabı olmak üzere bir çok düzmece belge ve anı dökümanları sunulmuştu. Günümüze kadar uzanan “İzmir’i Türkler Yaktı” sistemli propagandasının başlangıç işaret fişeği tam bu noktadır.
Oysa, aynı propagandanın 1922 yılı 9 Eylül sonrasında yenik Yunan Devleti tarafından derhal özellikle Batılı ülkeler nezdinde başlatıldığını ve İzmir Yangını’nın gürültüsü ardında gerçekte geniş bir “Trakya Karşı Saldırısı” hazırlığına kılıf olarak kullanıldığını tarihi belgeler apaçık göstermektedir.Yunanistan, İzmir’in Mustafa Kemal Orduları tarafından ele geçirilir geçirilmez, İngiltere, Romanya ve Sırp Hükümetlerine başvurarak, İzmir’i yakan Türklerden Balkanları korumak için büyük bir saldırı planı için yardım istemiştir. Bu gerçeklerin bilinmesinde fayda vardır.
Tam bu noktada sorulacak soru şudur: Güzel İzmir’i kim yakmıştır?..
Bu soruya verilecek dört yanıt vardır:
1- İzmir, kendi kendine yanmıştır!
2- İzmir’i, 30 Ağustos büyük yenilgisinden sonra, her yeri, her şehri, her kasabayı, Uşak’ ve çevresini, Manisa’yı ve tüm kasabalarıyla çevresini yaka yaka İzmir’e ulaşan Yunan Ordusu yakmıştır!
3- Şehri savaş sonucu ele geçiren Türkler, İzmirli Hıristiyanlardan kurtulmak için İzmir’i yakmışlardır.
4- İzmir’i, Ermeni terör örgütü yakmıştır!
İLK İKİ İDDİA DOĞRU OLAMAZ
Bu yanıtlardan ilk ikisi doğru olamaz. İzmir Yangını’nın bir büyük organizasyon işi olduğu uluslararası yangın raporlarına geçmiştir.
YUNAN ORDUSU MU YAKTI
Yine benim şahsi araştırmacı görüşüme ve bulgularıma göre, 9 Eylül sabahı erken saatlerde şehri terk eden Yunan Ordusu’nun, 13 Eylül günü öğle saatlerinde çıkan İzmir yangını ile bir ilgisi olamaz. Geride bıraktıkları bir kundaklama örgütünün de
Bu olayın başlangıcı, 1992 yılında Washington’daki Ayasofia Katedrali’nde Ermeni- Rum Ortodoks Kiliseler Birliği tarafından düzenlenen ayinde, İzmir’in Türkler tarafından ele geçiriliş tarihi olan 9 Eylül’ün “İzmir Soykırımı” olarak ilan edilmesidir.
Bu tarihten 15 gün sonra ABD Temsilciler Meclisi’nde Rum lobisi yanlısı 3 üye, 9 Eylül 1922’de İzmir’i ele geçiren Türklerin Mustafa Kemal önderliğinde şehri yakarak, yıkarak 450.000 Hıristiyanı yok etmelerinin 75.yıldönümü nedeniyle bir suçlayıcı karar tasarısını imzaya açtı.
O tarihte kabul görmeyen bu karar tasarısının ekinde başta Ermeni yazar Marjorie Hosepian Dopkins’in “Smyrna 1922” isimli yanlı, Türkleri daima suçlayıcı propaganda kitabı olmak üzere bir çok düzmece belge ve anı dökümanları sunulmuştu. Günümüze kadar uzanan “İzmir’i Türkler Yaktı” sistemli propagandasının başlangıç işaret fişeği tam bu noktadır.
Oysa, aynı propagandanın 1922 yılı 9 Eylül sonrasında yenik Yunan Devleti tarafından derhal özellikle Batılı ülkeler nezdinde başlatıldığını ve İzmir Yangını’nın gürültüsü ardında gerçekte geniş bir “Trakya Karşı Saldırısı” hazırlığına kılıf olarak kullanıldığını tarihi belgeler apaçık göstermektedir.Yunanistan, İzmir’in Mustafa Kemal Orduları tarafından ele geçirilir geçirilmez, İngiltere, Romanya ve Sırp Hükümetlerine başvurarak, İzmir’i yakan Türklerden Balkanları korumak için büyük bir saldırı planı için yardım istemiştir. Bu gerçeklerin bilinmesinde fayda vardır.
Tam bu noktada sorulacak soru şudur: Güzel İzmir’i kim yakmıştır?..
Bu soruya verilecek dört yanıt vardır:
1- İzmir, kendi kendine yanmıştır!
2- İzmir’i, 30 Ağustos büyük yenilgisinden sonra, her yeri, her şehri, her kasabayı, Uşak’ ve çevresini, Manisa’yı ve tüm kasabalarıyla çevresini yaka yaka İzmir’e ulaşan Yunan Ordusu yakmıştır!
3- Şehri savaş sonucu ele geçiren Türkler, İzmirli Hıristiyanlardan kurtulmak için İzmir’i yakmışlardır.
4- İzmir’i, Ermeni terör örgütü yakmıştır!
İLK İKİ İDDİA DOĞRU OLAMAZ
Bu yanıtlardan ilk ikisi doğru olamaz. İzmir Yangını’nın bir büyük organizasyon işi olduğu uluslararası yangın raporlarına geçmiştir.
YUNAN ORDUSU MU YAKTI
Yine benim şahsi araştırmacı görüşüme ve bulgularıma göre, 9 Eylül sabahı erken saatlerde şehri terk eden Yunan Ordusu’nun, 13 Eylül günü öğle saatlerinde çıkan İzmir yangını ile bir ilgisi olamaz. Geride bıraktıkları bir kundaklama örgütünün de
bunu Türk yönetimine geçmiş bir şehirde yapabilmeleri imkansız görülmektedir. Gerçekte Yunan ordusunu yanı başında her Ege şehrini yakmaya sevk edilmiş kundaklama birlikleri vardır, ama bu birlikler, Yunan ordusunun peşinde şehri çoktan terk edip deli gibi Çeşme’ye doğru tabana kuvvet kaçmaktadır. Şehir içindeki Rum şoven örgütlerinin de yangını başarabilmeleri zordur, çünkü hiçbir zaman Türk Ordusu’nun İzmir’e kadar girebileceğini inanmamışlardır.
TÜRKLER Mİ YAKTI
Peki şehri Türkler mi yakmıştır? Her şeyden önce şehre giren ilk demeçlerini veren, yangın üzerine görüşlerini açıklayan başta Mustafa Kemal ve önde gelen ordu ve bürokrasi mensuplarının ifadelerine göre, kazanılan bir şehri yakmanın, kazanılan bir şehirdeki en zengin semtlerin feda etmenin, kazanılan bir şehirde vahşet gösterilerek dünya kamuoyu nezdinde küçük düşmenin hiçbir anlamı yoktur.Şehir, eğer yeniden kazanılmış ise, Hıristiyan semti de dahil olmak üzere baştan sonra bir Türk şehridir artık, savaşı kazanan bir ordunun, körfezdeki batılı savaş donanmasının ve batı gözlemcilerinin burnu dibinde ne yangın çıkaracak heves ve mecali, ne de yangını söndürecek bir becerisi o koşullarda yoktur. Bu bakımdan şehri Türklerin yaktığı iddiası, bire bir kesin belgeler ortaya serilmedikçe apaçık bir iftiradır.
ERMENİLER Mİ YAKTI
Şehri Ermeniler yaktı şeklinde bir iddia da geçerli olamaz, çünkü bir milleti, bir azınlık kesimi, işinde gücünde, kendi halinde bir halkı bütünüyle suçlamış oluruz. Ama kesinliğe yakın uluslararası belgelere göre, İzmir’i 13 Eylül 1922’de başlayan büyük yangında Ermeni teröristleri yakmıştır. Bunu zaten şehre Türkler girmeden önce bir çok kesime, hatta İtfaiye Müdürüne, apaçık şekilde “Şehri yakmadan Türklere teslim etmeyeceklerini” belirtmişlerdir.
Şehri, Ermeni teröristlerinin yaktığına dair 3 uluslararası belgeyi burada ifade etmek yeterlidir. Oysa daha yüzlerce belge, bu 3 önemli temel belgeyi doğrulamaktadır. Bu üç belge şunlardır.
1- Greskoviç Raporu.
2- Prestiss Raporu..
3- Dumasmill Raporu.
Paul Greskoviç, yangın sırasında İzmir İtfaiye Müdürü’dür. Ancak Osmanlı Devleti’nin bir görevlisi sanılmasın. İzmir’in Hıristiyan kesimini sigorta eden Batılı Sigorta Şirketleri Konsorsiyumu’nun kurduğu İtfaiye Teşkilatı’nın müdürüdür. Avusturya asıllı bir Hıristiyan olan Paul Greskoviç, yangın sırasında tuttuğu resmi notlarını İstanbul İşgal Kuvvetleri Kumandanları’ndan Amiral Bristol’a tevdi etmiştir. Bu rapor, “ABD Kongre Kütüphanesi Amiral Bristol Koleksiyonu” evrakları arasında “38 Genel Yazışmalar” dosyası içindedir (Rapor, Ocak 1923 tarihinde Kongre Kütüphanesi’ne intikal etmiştir. Bu evraktan dünya kamuoyunu ilk haberdar eden Prof.Türkaya Ataöv’e burada şükranlarımı
TÜRKLER Mİ YAKTI
Peki şehri Türkler mi yakmıştır? Her şeyden önce şehre giren ilk demeçlerini veren, yangın üzerine görüşlerini açıklayan başta Mustafa Kemal ve önde gelen ordu ve bürokrasi mensuplarının ifadelerine göre, kazanılan bir şehri yakmanın, kazanılan bir şehirdeki en zengin semtlerin feda etmenin, kazanılan bir şehirde vahşet gösterilerek dünya kamuoyu nezdinde küçük düşmenin hiçbir anlamı yoktur.Şehir, eğer yeniden kazanılmış ise, Hıristiyan semti de dahil olmak üzere baştan sonra bir Türk şehridir artık, savaşı kazanan bir ordunun, körfezdeki batılı savaş donanmasının ve batı gözlemcilerinin burnu dibinde ne yangın çıkaracak heves ve mecali, ne de yangını söndürecek bir becerisi o koşullarda yoktur. Bu bakımdan şehri Türklerin yaktığı iddiası, bire bir kesin belgeler ortaya serilmedikçe apaçık bir iftiradır.
ERMENİLER Mİ YAKTI
Şehri Ermeniler yaktı şeklinde bir iddia da geçerli olamaz, çünkü bir milleti, bir azınlık kesimi, işinde gücünde, kendi halinde bir halkı bütünüyle suçlamış oluruz. Ama kesinliğe yakın uluslararası belgelere göre, İzmir’i 13 Eylül 1922’de başlayan büyük yangında Ermeni teröristleri yakmıştır. Bunu zaten şehre Türkler girmeden önce bir çok kesime, hatta İtfaiye Müdürüne, apaçık şekilde “Şehri yakmadan Türklere teslim etmeyeceklerini” belirtmişlerdir.
Şehri, Ermeni teröristlerinin yaktığına dair 3 uluslararası belgeyi burada ifade etmek yeterlidir. Oysa daha yüzlerce belge, bu 3 önemli temel belgeyi doğrulamaktadır. Bu üç belge şunlardır.
1- Greskoviç Raporu.
2- Prestiss Raporu..
3- Dumasmill Raporu.
Paul Greskoviç, yangın sırasında İzmir İtfaiye Müdürü’dür. Ancak Osmanlı Devleti’nin bir görevlisi sanılmasın. İzmir’in Hıristiyan kesimini sigorta eden Batılı Sigorta Şirketleri Konsorsiyumu’nun kurduğu İtfaiye Teşkilatı’nın müdürüdür. Avusturya asıllı bir Hıristiyan olan Paul Greskoviç, yangın sırasında tuttuğu resmi notlarını İstanbul İşgal Kuvvetleri Kumandanları’ndan Amiral Bristol’a tevdi etmiştir. Bu rapor, “ABD Kongre Kütüphanesi Amiral Bristol Koleksiyonu” evrakları arasında “38 Genel Yazışmalar” dosyası içindedir (Rapor, Ocak 1923 tarihinde Kongre Kütüphanesi’ne intikal etmiştir. Bu evraktan dünya kamuoyunu ilk haberdar eden Prof.Türkaya Ataöv’e burada şükranlarımı
sunarım. Bu belgelerin Türkiye basınında ilk yayınlandığı tarih, 24.9.1986, Milliyet Gazetesi, Düşünenlerin Düşüncesi sütunudur).
Paul Greskoviç Raporu, 13 Eylül 1922’de İzmir’in Ermeni Mahallesi olan Basmane’den, tam 25 ayrı kundaklanmış binadan büyük patlamalarla çıkan müthiş yangının rüzgarın ters esmesi neticesinde, Kadifekale’den Bayraklı’ya doğru, tüm Hıristiyan mahallesini 3 gün içinde yine rüzgarın şiddeti sebebiyle yakıp kavurduğunu belirterek, yangını Ermeni çetelerinin çıkardığını apaçık belirtmiştir. Denizden şehrin içine doğru esen İzmir’in klasik rüzgarı imbat sayesinde Türk, Müslüman ve Yahudi mahallelerinin yakılması planlanmıştı. Kader, o tarihte rüzgarı ters yönde fırtına şeklinde 3 gün boyunca estirmiştir.
ABD RAPORUNDA YANGIN
Yine Amiral Bristol Koleksiyonu 38 Genel Yazışmalar Dosyası içinde bir önemli belge daha vardır. ABD’nin Ortadoğu Yardım Komisyonu (Near East Relief) başkanı Mark O. Prestiss, yazdığı raporda bire bir yaşadığı yangın hakkında Paul Greskoviç’in görüş ve tespitlerine tamamen katıldığını ve kendi raporuyla da yangın çıkaran unsurların Ermeni çetelerini işaret ettiğini belirtmektedir. (Greskoviç ve Prentiss raporları, eğer başlarına bir internet saldırısı gelmemiş ise, internetten İngilizce olarak bulunabilir)
Yine körfezde bulunun Fransız gemisinde görevi başında olan Fransız Amirali Dumesnil, 28 Eylül 1922 tarihli raporunda şehri Ermeni kundakçıların yaktığını derinlikli analizlerin sonucunda açıklamaktadır. (Bu raporun tafsilatı için Doğan Kitap’tan çıkan Mehmet Coral’ın 13 Eylül 1922’de İzmir’i Kimler Yaktı – Ateşin Gelini kitabına bakılabilir).
ZAMAN HER ŞEYİ GÖSTERECEK
Bunlara benzer elimizde, daha onlarca belge, yüzlerce anı, sayısız bilgi vardır..
Ama uluslararası bir intikam operasyonu karşısında bütün bu gerçeklerin bir anlamı var mı acaba?..
Sözde gerçeği açıklayan tek yanlı araştırmalar, yapılacak dev bütçeli Hollywood filmleri, tek yanlı yazılacak acılı romanlar, bestelenen ve ünlü şarkıcılarca büyük meydanlarda söylenecek şarkılar, yasa tasarısı kulisleri, uluslararası lobi çalışmaları, dahası bizzat Türkiye halkının beynini yıkama iç operasyonları karşısında, bu bilimsel gerçeklerin bir faydası olacak mı acaba?..
Zaman her şeyi bizlere gösterecektir.
Gerçeği mi?.. İntikam için uydurulan yalanları mı?..
Alıntı/ Kaynak: hürriyet
Paul Greskoviç Raporu, 13 Eylül 1922’de İzmir’in Ermeni Mahallesi olan Basmane’den, tam 25 ayrı kundaklanmış binadan büyük patlamalarla çıkan müthiş yangının rüzgarın ters esmesi neticesinde, Kadifekale’den Bayraklı’ya doğru, tüm Hıristiyan mahallesini 3 gün içinde yine rüzgarın şiddeti sebebiyle yakıp kavurduğunu belirterek, yangını Ermeni çetelerinin çıkardığını apaçık belirtmiştir. Denizden şehrin içine doğru esen İzmir’in klasik rüzgarı imbat sayesinde Türk, Müslüman ve Yahudi mahallelerinin yakılması planlanmıştı. Kader, o tarihte rüzgarı ters yönde fırtına şeklinde 3 gün boyunca estirmiştir.
ABD RAPORUNDA YANGIN
Yine Amiral Bristol Koleksiyonu 38 Genel Yazışmalar Dosyası içinde bir önemli belge daha vardır. ABD’nin Ortadoğu Yardım Komisyonu (Near East Relief) başkanı Mark O. Prestiss, yazdığı raporda bire bir yaşadığı yangın hakkında Paul Greskoviç’in görüş ve tespitlerine tamamen katıldığını ve kendi raporuyla da yangın çıkaran unsurların Ermeni çetelerini işaret ettiğini belirtmektedir. (Greskoviç ve Prentiss raporları, eğer başlarına bir internet saldırısı gelmemiş ise, internetten İngilizce olarak bulunabilir)
Yine körfezde bulunun Fransız gemisinde görevi başında olan Fransız Amirali Dumesnil, 28 Eylül 1922 tarihli raporunda şehri Ermeni kundakçıların yaktığını derinlikli analizlerin sonucunda açıklamaktadır. (Bu raporun tafsilatı için Doğan Kitap’tan çıkan Mehmet Coral’ın 13 Eylül 1922’de İzmir’i Kimler Yaktı – Ateşin Gelini kitabına bakılabilir).
ZAMAN HER ŞEYİ GÖSTERECEK
Bunlara benzer elimizde, daha onlarca belge, yüzlerce anı, sayısız bilgi vardır..
Ama uluslararası bir intikam operasyonu karşısında bütün bu gerçeklerin bir anlamı var mı acaba?..
Sözde gerçeği açıklayan tek yanlı araştırmalar, yapılacak dev bütçeli Hollywood filmleri, tek yanlı yazılacak acılı romanlar, bestelenen ve ünlü şarkıcılarca büyük meydanlarda söylenecek şarkılar, yasa tasarısı kulisleri, uluslararası lobi çalışmaları, dahası bizzat Türkiye halkının beynini yıkama iç operasyonları karşısında, bu bilimsel gerçeklerin bir faydası olacak mı acaba?..
Zaman her şeyi bizlere gösterecektir.
Gerçeği mi?.. İntikam için uydurulan yalanları mı?..
Alıntı/ Kaynak: hürriyet