20190714

✍️ Laiklik Kavramı ve Tarihsel Gelişimi - Sibel Ercan

GİRİŞ

Mustafa Kemal Atatürk yeni kurduğu düzende devletin tüm kademelerinde dini ve dogmatik etkiyi kaldırmak, yerine akıl ve mantığa dayanan, bilimin ışığında ilerleyen bir toplum modeli yaratmak gereğine inanmış, bunu da öncelikle laiklikle gerçekleştirebileceği sonucuna varmıştır.Atatürk buamaçla Halifeliğin Kaldırılması, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Kabulü, Medeni Kanun, Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması, Şeri Mahkemeler’in Kaldırılması, Kılık - Kıyafet ve Şapka Kanunu gibi laiklik olgusunu içeren Türkiye Cumhuriyeti’nin alt yapısını oluşturan devrimlerini 1930 yılına kadar gerçekleştirmişti. 

1930’lu yıllardan itibaren ise daha çok toplumsal ve sosyal alanda laiklik olgusunu içeren devrimlerin gerçekleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Çünkü Atatürk, yönetsel ve siyasal alandaki devrimlerini tamamlamıştı. Sıra toplumsal yaşamı düzenleyen, Türk halkını çağdaş çizgiye taşıyacak olan düzenlemelere gelmişti. İşte 1930’lu yıllar bu anlamda modern Türkiye’nin temellerinin atıldığı, yapılan laik uygulamalarla uygar batı toplumları ile arasında açılan mesafenin kapatılmaya çalışıldığı, kaybolan yılların telafisini sağlamakla geçen süreç olarak tarihe geçecektir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 1930’lar “yenileyen ve yenilenen yıllar” olarak günümüz Türkiye’sine ışık tutacaktır. (1). 

Laiklik Kavramı ve Tarihsel Gelişimi Laiklik kelimesi dilimize Fransızcadan geçmiştir. Ancak aslı Yunancadır. Laiklik anlam olarak Yunancada halka, kalabalığa, kitleye ait olan “laikos” kelimesinden ve yine Yunancada halk, kalabalık kitle ya da din adamı olamayan halk anlamına gelen “laos” sözcüğünden türetilmiştir1 . Laik kelimesinin İngilizcedeki karşılığı ise “secular” dir. Secular kelimesini Türkçeye asri, dünyevi veya cismani olarak çevirebiliriz. 

Laik kelimesinin Türkçe karşılıkları 19.yy aydınları tarafından da çeşitli şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. Örneğin Ziya Gökalpladini” olarak çevirmiştir. Müşir Ahmet İzzet Paşa “la ruhbani” yani ruhbanla ilgisi olmayan terimlerini öne sürmüştür. Ubeydullah Efendi ise “laik hükümet” kelimesi yerine “iş hükümeti” kelimesini kullanmıştır(2) . Laikliğin dünyadaki gelişimine baktığımız zaman ise, bu düşüncenin oluşmasındakienönemliaşamaları, Rönesans ve Reform hareketleri oluşturmaktadır. Rönesans’la sanat ve edebiyat alanında başlayan yenilikler, fikir üzerindeki dini baskıları ortadan kaldırmıştır(3).  Martin Luther’in başlattığı reform hareketiyle ise Protestanlık adı verilen yeni bir mezhep kurulmuş, kilisenin gücünün elinden alınması gibi hareketler laikliğin doğmasını sağlamıştır. 

18. yy’a gelindiğinde ise Amerika ve Fransa’da ortaya çıkan ihtilaller sonunda devlet ve din ilişkisi yeniden düzenleme yoluna gidildi. Özellikle 1776 Amerikan İnsan Hakları Beyannamesi ve 1789 Fransız İhtilali İnsan Hakları Beyannamesi, laik devlet fikrinin oluşmasına büyük katkı sağlamıştır(4) . Bu iki beyanname din hürriyetinin insanlık için önemli bir hak olduğunu ortaya koymuştur(5) . 

Osmanlı Devleti dönemine baktığımızda ise özellikle Tanzimat döneminde laiklikle ilgili birtakım düzenlemeler yapılsa da, laiklik ilk defa 1876’ da “Kanunu Esasi” ile güvence altına alınmıştır. Çünkü Kanunu Esasi’nin 11. maddesinde “Türkiye’de din hürriyeti tesis etmek ve memlekette mevcut bütün dinlerin serbestçe icrasını, devletin himayesi vermektedir” ifadesi yer almaktaydı(6) . Ancak meşrutiyetle de laikliğe geçilememiştir. Çünkü devam eden halifelik kurumu ve devletin dininin İslam olduğu ifadeleri hala yer almaktaydı. 

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra ise ülkenin yeniden kurulması aşamasında, Türkiye rotasını batı uygarlığına çevirmiştir. Bu yönelişin temelinde yatan ilke laikliktir. Çünkü Mustafa Kemal’in amacı laik, bağımsız ve ulusal bir devlet kurmaktı. Bunun için dinin etkisinin devlet kurumlarında olmaması gerekliydi(7) . O, bağnaz ve dogmatik fikirler içinde kalan toplumların ulusal bağımsızlığı sindiremeyeceğini düşünmekteydi. Ayrıca doğunun kalıplaşmış ve mistik düşünce sistemi yerine, batının araştıran, uygulayan, yeniliğe açık olan yönlerini alınmasını istiyordu(8) . 

Atatürk, laikliğin yeni Türkiye devletine kazandıracağı faydaları çok açık bir şekilde görmüş; bu nedenle dinin siyasetten ayrılması gerektiğini ve dini, bireylerin kendi inanç sistemlerinde yaşamaları gerektiğine inanmıştır. Atatürk bunları düşünürken ve uygularken, geçmişte batı toplumlarının bu konuda geçirdiği sıkıntılı dönemlerinden de dersler çıkarmıştır ki kendi ulusu aynı buhranlı dönemleri o şekilde yaşamasın(9) . 

2. İzmir’de 1930’larda Laiklik Uygulamaları 

Atatürk, yapılandevrimlerle sağlambirtemel atmış, butemelinsarsılmaması için rejimi güçlendirici uygulamalarına devam etmiştir. Cumhuriyetin temeltaşı olan laiklik,rejimin en önemli temel ilkelerinden biri olarak görüldüğünden 1930’lu yıllar laiklik uygulamaları ve laikliğe karşı girişilen eylemlerle mücadele yılları olarak cumhuriyet tarihine geçmiştir. 1930’lar Avrupa’da diktatörlerin hakim olduğu bir döneme denk geldiğinden, Türkiye’nin Faşizm, Nazizm, Bolşevizm etkilerinden korunması kolay olmamıştır. Buna karşılık Türk aydınları cumhuriyetin teminatı olarak Kemalizm’i, bu akımlara karşı öne sürmüşler ve basın-yayın yoluyla fikri tartışmalar başlatmışlardır. 

Bu araştırmada İzmir basınının seçilmesinin nedeni ise, İzmir’in binlerce yıllık kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehir olması ve aynı zamanda Osmanlı Devletinin 19. yy ’da ekonomik, toplumsal, siyasal yaşamını da belirleyen öncü şehri olmasıdır. İzmir, millî mücadele ruhunun oluşmasında ve başlamasında da önemli etkiye sahip olan bir şehirdir. İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun, vatanın kurtuluşu olarak kabul edilmesiyle de ayrıca önemli tarihsel bir değeri de vardır. Bunun dışında Atatürk devrimlerini desteklemede ve uygulamada önderlik eden güçlü bir kültürel alt yapıya sahip olan bu tarihi ve çağdaş şehir, fikir dünyasıyla da topluma daima örnek olmuştur. Bu açıdan İzmir basını, gündeme damgasını vuran haberleri ve yazılarıyla Türk basınında önemli bir yer edinmiştir.

Alıntı/Kaynak:
YEREL BASINA GÖRE İZMİR’DE 1930’LU YILLARDA LAİKLİK UYGULAMALARI 
Sibel ERCAN
ÇTTAD, XI/23, (2011/Güz), s.s.35-56