20190712

✍️ Menemen Olayı


Menemen Olayı 

1929 dünya ekonomik bunalımının Türkiye’ye sıçraması özellikle sanayileşmenin olduğu şehirlerde kendini daha yoğun bir şekilde göstermişti. Bu ekonomik sıkıntılara çözüm üretmek, halkın mali sıkıntılar nedeniyle hükümete yönelik eleştirilerinin giderek artmasından doğan gerilimi azaltabilmek için SCF (Serbest Cumhuriyet Fırkası) ’nin hemen kurulmasına karar verilmişti. Kurulan bu ikinci muhalefet partisi, hükümetin politikalarını eleştirmeye başlamıştır. Bir süre sonra eski düzen yanlıların da partiye dolmaya başlamasıyla bu ortamdan yararlanmak isteyen gerici, yobaz ve tarikatlar tekrar gün yüzüne çıkma cesaretini göstermişlerdir. 

1924 yılında Cumhuriyetin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşu sonrasında çıkan Şeyh Sait İsyanını ordu bastırmış, ancak ülke yasal bir suskunluk dönemine girmişti. Buna benzer olarak 1930 yılında ise ikinci muhalefet partisi (Serbest Cumhuriyet Fırkası) ve ardından laiklik karşıtı, rejim düşmanı Menemen Olayı yaşanmıştır(28). 

Başrolde yine aynı tarikat ve şeriat isteriz nidaları ile yankılanan Menemen sokakları ve canice öldürülen bir askerimiz… Yoksa tarih tekerrürden mi ibaretti! 



SCF’ nin kurulması ile başlayan muhalefet hareketinin hükümet ve rejime yönelik eleştirel tutumları, bir süredir sessiz kalan dinci çevreleri de harekete geçirmiştir. Olay Nakşibendi tarikatı lideri Şeyh Esat tarafından hazırlamıştır. Şeyh Esat’ın amacı Manisa’da bulunan tarikatını daha da güçlendirmektir. Bu amaçla buraya müritlerini göndermiştir. Manisa’da toplantılar yapıp,tarikatları için müritler toplayan Şeyh Esat’ın adamlarından olan Derviş Mehmet, Menemen’in köylerine giderek, “din elden gidiyor” sloganıyla propagandalar yapmış ve onlara katılan köylüleri de silahlandırarak Menemen’e doğru yola çıkmışlardır(29) . 

23 Aralık 1930 sabahında Menemen’e gelen Derviş Mehmet ve yandaşları ellerine aldıkları yeşil bayraklarla birlikte etraflarına tehditler savurmuşlardır(30). Halka hükümeti devirip yerine II. Abdülhamid’in oğlu Selim’i halife ilan edeceklerini söyleyerek hükümet konağının önüne kadar gelmişlerdir. Kendisini burada mehdi ilan eden Derviş Mehmet, etrafındaki insanlara kendisiyle beraber zikre başlamalarını emretmiştir31. Tüm bunlar meydana gelirken haber alan Jandarma Alay Komutanlığı, işi basit bir olay sanıp buraya küçük bir birlik göndermişlerdi. Bu sırada yedek subay olarak görev yapan Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ve emrindeki müfreze, ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilmişti. Hükümet konağının önüne gelen Kubilay’ın, teslim ol çağrılarına kulak asmayan Derviş Mehmet, Asteğmen Kubilay’a saldırmıştır(32). Binden fazla insanın tekbir sesleri arasında hunharca öldürülen genç subayın başı kesilmiş, bayrağın ucuna takılarak teşhir edilmiştir. Derviş Mehmet daha sonra şehit subayın kanını içerek “Ey Müslümanlar! Halife Abdülmecit sınırda bekliyor, kalkın Müslümanlığı kurtaralım” diye bağırmıştır. Bu arada isyancılar olaya müdahale eden iki bekçiyi de öldürmüşlerdir. Daha sonra olay yerine gelen jandarma ekipleri ateş açınca, isyancılar kendilerine kurşun geçmeyeceğini öne sürmüşlerdir. Yapılan çarpışma sonunda Derviş Mehmet ve iki kişi öldürülmüştür(33). 

Atatürk devrimlerine ve laik devlet düzenine karşı işlenen bu insanlık dışı hareketin sorumlularının bulunması için büyük bir tahkikata girişilmiştir. Mustafa Kemal olayı öğrendiğinde büyük bir üzüntü ve kızgınlık duymuştur. TBMM, basın ve kamuoyunda da bu insanlık dışı olaya karşı sert tepkiler gösterilmiş, yurdun çeşitli yerlerinden çekilen telgraflarla gerici eylem günlerce protesto edilmiştir (34). 

İşte bu laiklik karşıtı, gerici ayaklanma sonrasında Menemen ve civarında sıkıyönetim ilan edilmiş ve Menemen, Manisa, Balıkesir, Antalya’da olayla ilgisi olduğu iddia edilen 2200 kişi tutuklanmıştır. Ardından 3 Ocak 1931’de Muğlalı Mustafa başkanlığında Divanı Harp Mahkemesi kurularak suçlular yargılanmaya başlamıştır35. Burada 28 kişi ölüm cezasına çarptırılmış ve ölüm cezaları 3 Şubat 1931’de Menemen’de gerçekleşmiştir. Yapılan yargılamalar sonunda olayın Nakşibendi Tarikatıyla bağlantısı saptanmıştır. Şeyh Hoca Esat, Şeyh Halit, Hoca Saffet ve Şeyh Esat’ın oğlu Mehmet Ali’nin ayaklanmanın hazırlık aşaması ve gerçekleştirilmesinde etkileri olduğu tespit edilmiştir.

Alıntı/Kaynak:
Yerel Basına Göre İzmir’de 1930’lu Yıllarda Laiklik Uygulamaları
Sibel ERCAN
ÇTTAD, XI/23, (2011/Güz)
(Tarih Uzmanı. Bu makaleDokuz EylülÜniversitesiAtatürk İlkeleri ve İnkılapTarihi Enstitüsü’nde gerçekleştirmiş olduğum “İzmir Basın Örneğinde 1930’lu Yıllarda Laiklik Uygulamaları” başlıklı Yüksek Lisans tezim esas alınarak hazırlanmıştır.)