20171028

Kerkük canımız (1-2) - Arslan TEKİN


Kerkük canımız (1) - Arslan TEKİN

İslâmcılarımız "Kerkük" deyince irkilirler... Hele "Kerkük canımız" deyin, delirirler.
Dikkat ederseniz, "Kürt-Türk" ayırımına itibar etmem. Diyelim ki, "Kürtler", "Türkler" gibi ayırıcı ifadelere yer verdik... Neyi anlatmış oluruz?  Bu kadar tarih okuduk, üstelik kaç kitap yazdık, hemen bütün ulaştığım bilgilerde, Kürt-Türk ayırımını görmedim. "Kürt" varlığını "yok sayma" anlamında söylemiyorum, imtizaç etmiş, itilâf etmiş, uyuşmuş, kaynaşmış, birbiri içine girmiş, "bir" olmuş, bir "kavmî" hüviyet kazanmış teşekkülden bahsediyorum. Ad verilecekse, "Kürt" diyelim ama bunu ayırım için değil; aidiyet için kullanalım, Ayırım sun'î'dir, birilerinin çıkarınadır.
Mustafa Kemal'in Nutuk'taki "Kürtler"le ilgili söylediklerini -şimdilik- bir tarafa bırakıyorum, bir mektubundan bahsedeceğim. İstiklal Savaşımız sürerken, ABD, Büyük Britanya, Fransa, İtalya "Müttefik Kuvvetler Komisyonu" kuruyor. Bu komisyon, 1919-1921 yılları arasında, Anadolu'da "Yunan mezalimi"ni raporlaştırıyor. M. Kemal'in komisyona yazdığı bir mektup da yer alıyor.
Raporları "Dört Rapor" başlığı altında yayınlandı. (Derleyen: Necip Azakoğlu, Tarihçi Kitabevi, GSM: 0530 370 74 11).
Kitapta bilinmeyenleri okuyoruz. Raporlara, ileride yeri geldikçe temas ederim. Bugün Mustafa Kemal'in mektubundaki mevzumuzla ilgili bir tespitini ele vereceğim:



(Güçlü bir üslûba sahip M. Kemal'in Türkçesi elbette böyle değil. Keşke metnin aslı da konsaydı.)
Mustafa Kemal, Nutuk'ta bu Binbaşı Noel'den beş yerde bahseder ve melanetlerini ortaya döker, bu casusa kanan Cemilzadelerin, Bedirhanîlerin ihanetlerini sıralar.

Kürtçe, Farsçanın bir versiyonudur ama Farslar Kürtlerle uyuşmamışlar, Selçukluların daha öncesinden beri Oğuz boylarıyla iç içe geçmişlerdir.

Başta "Kerkük canımız" dedim, bir başka konuya girdim. Değil; Kerkük'le Erbil, Kerkük'le Diyarbakır ve diğer illerimiz arasındaki bağı size kuracağım. Kim ayırmak istiyor, kim ihanet ediyor göreceğiz.


Kaynak: Kerkük canımız (1) - Arslan TEKİN/ Yeniçağ




Kerkük canımız (2)

Ülkemizde "Barzanîciler" epey yekûn tutar. Etnik aidiyetlerini önce çıkarmak, mikro milliyetçilik içinde boğulup gitmek isteyenler, "birilerinin" umut aşılamalarıyla hep çıban başı olmuşlardır. O "birileri", dün belirttiğimiz gibi, İngiliz ajanı Binbaşı Noel gibileridir.

"Türk", "ırk" temeline asla dayanmaz. Aynı duygu ve düşünceleri paylaşmış bütün etnik gruplar "Türk" çatısı altında toplanmışlardır.  

Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk'ün şu sözlerini nakleder:
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış tevsimler (adlandırmalar) birkaç düşman aleti, mürteci, beyinsizden maada hiçbir millet ferdi üzerinde teellümden (elem) başka bir tesir hasıl etmemiştir. Çünkü bu millet efradı da umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunmaktadır." (Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk'ün El Yazıları, Ankara 1969, s. 351'den nakleden: Orhan Türkdoğan, Kemalist Sistem: Kültürel Boyutları, İstanbul 1999, s. 95.)

Dün de yazdım... Türk-Kürt ayırımına meydan verilemeyecek derecede kaynaşılmıştır. Öyle bir kaynaşma ki, zamanla hangi grubun Türk, hangi grubun Kürt olduğu anlaşılamamıştır. Milliyetçi Hareket'in lideri Türkeş de, bu meseleyi çok araştırdığını ve ayrı bir etnik grup olarak çok az bir sayının çıktığını söylemiştir.

Osmanlı arşiv belgeleriyle de bu sabittir. Tarihçi ve Osmanlı arşivi uzmanı Cevdet Türkay, sabırla, on binlerce belgeyi inceleyerek son derece önemli tespitlerde bulunmuştur:
"Büyük Türk soyu, ilk ve eski ana yurdu olan Orta Asya yaylalarından Batı'ya doğru göç etmiş, birçok bölümlere ayrılmış, aynı anlama gelen boylar, oymaklar, aşiretler ve cemaatler meydana getirmiştir. Bunlar o kadar çoktur ki, daha önce belirttiğimiz gibi, toplam olarak sayısı binleri aşmış (7230) bulunmaktadır. (...) Sonuç olarak bütün bu toplulukların Türk asıllı olduklarını kabul etmek doğru olur. Öte yandan; Kürd, Kürdi, Kürdiler, Kürtler nam-ı diğer Murtana, Kürd Mahmudlu, Kürdikanlı, Kürd Mehmedli, Kürd Mihmatlı gibi çeşitli adlar altında belge ve defterlerde oymak, aşiret ve cemaatların bağlı olduğu topluluklar için Türkmen Ekradı, Konar-Göçer Türkmanı, Türkman taifesi denilmektedir. (...) Adları Kürd, Kürdler, Karacakürt, Kürmanç olan oymak, aşiret ve cemaatler bile Türkmen'dir. Yani Oğuz Türklerindendir. Acı olan, bunların bir kısmının benliklerini, daha doğrusu Türklüklerini unutarak veya unutturularak, kendilerini Türk'ten ayrı bir soy imiş gibi göstermeleridir." (Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğu'nda Oymak Aşiret ve Cemaatler, İstanbul 1979, s. 15-18).
Yeri geldikçe Kuzey Irak'ta yaşayanları "akrabalarımız" olarak gösterdim. Çünkü gittim, tanıdım, konuştum ve anladım. Aşiretçilik en büyük ayırımdır.
İç içe geçmiş cemiyetler, ne kadar farklılaştırmaya çalışırsanız çalışın bir an geliyor, sizinle bütünleşiyor.
 Neden "Kerkük canımız"? "Kerkük" bir sembol sadece... (Devam edeceğiz).

Kaynak: Kerkük canımız (2) - Arslan TEKİN