20180330
20180328
📸 🖼 Nostaljik Fotoğraf Arşivi: İzmir
'Özlemle baktığımız huzur dolu bir karede Kordon,1950'ler...
Mesai saatleri: 20:00-24:00
(İstisnalar kaideyi bozmaz.)'
Büyük Sinema önü, yıl: 1976...
#izmir #Nostalji
Yeşillikler içinde Alsancak, 1960'lar...
#izmir #Nostalji
Çorakkapı Camii, Basmane, yıl: 1961...
#izmir #Nostalji
ESHOT otobüsü, 1960'lar...
#izmir #Nostalji
Alıntı kaynak: Fotoğraflarla_İZMİR@nostalji_izmir
📚 👁 Gazeteci Mehmet Ali Güller'den 2 kitap önerisi
2 kitap önerisi:
1) Atatürk - Kürtler / Kaynak Yayınları
2) Ahmet Taner Kışlalı - Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği / Kırmızı Kedi Yayınevi
Mehmet Ali Güller
@MaliGuller
Mehmet Ali Güller
@MaliGuller
20180323
Türk Fabrikasında Bir Robot Doğdu!
Türk Fabrikasında Bir Robot Doğdu!
Türkiye'de üretilen bu insansı robot, hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkabilir!
İnsansı robotlardan doğal olarak insana benzemesini beklersiniz, ancak bir Türk firması olan Akın Robotics, yeni robotuyla bu kuralın çok da önemli olmadığını gösterdi.
Firmanın yeni tanıttığı modellerden biri olan ADA Mini (yukarıda), size içecek ikram edebiliyor, sipariş alabiliyor, yürüyebiliyor, konuşabiliyor, önündeki engelleri fark edebiliyor ve kafasını iki eksende hareket ettirebiliyor. Robot, alışveriş merkezlerinde, hastanelerde, hava alanlarında ve diğer iş alanlarında turistlere, hastalara ve ziyaretçilere hizmet verebiliyor. Ada Mini'nin İstanbul'da hava alanında ziyaretçilere check-in bilgisi, yol tarifi gibi bilgiler vermek üzere kullanılması planlanıyor.
Aşağıdaki videoda, Akın'ın robotlarından birinin nasıl broşür dağıttığını görebilirsiniz. Yeni robotlar, insan ziyaretçileri ve özellikle çocuklar için eğlence kaynağı olacak gibi görünüyor.
Akın Robotics, robotlarının seri üretimini Konya'da yapmayı planlıyor.
Türkiye'de üretilen bu insansı robot, hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkabilir!
İnsansı robotlardan doğal olarak insana benzemesini beklersiniz, ancak bir Türk firması olan Akın Robotics, yeni robotuyla bu kuralın çok da önemli olmadığını gösterdi.
Firmanın yeni tanıttığı modellerden biri olan ADA Mini (yukarıda), size içecek ikram edebiliyor, sipariş alabiliyor, yürüyebiliyor, konuşabiliyor, önündeki engelleri fark edebiliyor ve kafasını iki eksende hareket ettirebiliyor. Robot, alışveriş merkezlerinde, hastanelerde, hava alanlarında ve diğer iş alanlarında turistlere, hastalara ve ziyaretçilere hizmet verebiliyor. Ada Mini'nin İstanbul'da hava alanında ziyaretçilere check-in bilgisi, yol tarifi gibi bilgiler vermek üzere kullanılması planlanıyor.
Aşağıdaki videoda, Akın'ın robotlarından birinin nasıl broşür dağıttığını görebilirsiniz. Yeni robotlar, insan ziyaretçileri ve özellikle çocuklar için eğlence kaynağı olacak gibi görünüyor.
Akın Robotics, robotlarının seri üretimini Konya'da yapmayı planlıyor.
🇹🇷 🥗 Türk Mutfağı🥘: 12 Yöresel Tatlı Tarifi
İzmir'in çıtır çıtır, bol şerbetli lokmaları, en güzeli Hatay'da yenen künefeler, Akdeniz'den kopup gelen nefis taş kadayıflar hepimizin malumu...
O yüzden biz bu kez bildiklerinizden değil, bilmediklerinizden söz etmek için geldik karşınıza. Belki adını duyduğunuz ama daha önce hiç tadına bakma fırsatı bulamadığınız, belki daha önce tam da yerinde yediğiniz ama doğru tarifini bir türlü bulamadığınız ya da evde kendi ellerinizle yapabileceğinizi hiç düşünmediğiniz lezzetler onlar. Her yanı lezzet dolu ülkemizin dört bir yanından geliyorlar!
Bu yöresel tatlı tariflerini bir an önce denemelisiniz bizce. Zaten bir kez deneyince şimdiye dek onu tanımadığınız için üzülebilir, daha önce yapmadığınız için pişman olabilirsiniz.
Alıntı Kaynak: https://yemek.com/yoresel-tatli-tarifleri/
🇹🇷 🥗Türk Mutfağı🥘: Ege'nin Mutfağımıza Armağan Ettiği Zeytinyağlı 10 Enfes Lezzet
Ege Bölgesi; masmavi denizli sahil beldeleri, sıcakkanlı insanları, tarihi, şarkıları-türküleri, zeybek oyunu ve daha birçok kendine has özelliğiyle en keyifli, en nadide bölgelerimizden biri. Fakat küçükken dağların denize dik uzandığı yer olarak tanıdığımız Ege Bölgesi’nin asıl jestini Türk mutfağına ve damaklarımıza yaptığı da bir gerçek.
Birbirinden şifalı ve çeşitli otları bir kenara, Ege Bölgesi’nin mutfağımıza en kıymetli hediyesi "altın sıvı" olarak da bilinen zeytinyağı. Öyle olağanüstü bir tat ki iyi bir sızma zeytinyağına bir parça ekmek bandığınızda tek başına da sizi mest ediyor fakat bununla yetinmeyip hem içine katılan diğer lezzetlerle baş döndürüyor hem de yemeklerin içine katıldığında midemizde bayram havası yaratıyor.
Ege, öv öv bitmez o yüzden en iyisi sözü uzatmayalım ve ağızları daha fazla sulandırmak için sızma zeytinyağıyla yapabileceğiniz enfes tarif önerilerimize geçelim.
Alıntı Kaynak:https://yemek.com/egenin-armagani-zeytinyagli-lezzetler/
Birbirinden şifalı ve çeşitli otları bir kenara, Ege Bölgesi’nin mutfağımıza en kıymetli hediyesi "altın sıvı" olarak da bilinen zeytinyağı. Öyle olağanüstü bir tat ki iyi bir sızma zeytinyağına bir parça ekmek bandığınızda tek başına da sizi mest ediyor fakat bununla yetinmeyip hem içine katılan diğer lezzetlerle baş döndürüyor hem de yemeklerin içine katıldığında midemizde bayram havası yaratıyor.
Ege, öv öv bitmez o yüzden en iyisi sözü uzatmayalım ve ağızları daha fazla sulandırmak için sızma zeytinyağıyla yapabileceğiniz enfes tarif önerilerimize geçelim.
Alıntı Kaynak:https://yemek.com/egenin-armagani-zeytinyagli-lezzetler/
20180322
Sabiha Gökçen'i vefatının 17. yılında Saygı ve Minnetle anıyoruz..
'Dünyanın ilk kadın savaş pilotu ve Mustafa Kemal ATATÜRK'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'i vefatının 17. yılında Saygı ve Minnetle anıyoruz...'
Dünyanın ilk kadın savaş pilotu ve Mustafa Kemal ATATÜRK'ün manevi kızı #SabihaGökçen'i vefatının 17. yılında Saygı ve Minnetle anıyoruz... pic.twitter.com/vM7Tfkq8gD— CeM ATA🇹🇷 (@Cem35__) March 22, 2018
Aşık Veysel, Anadolu hümanizmasının sesi
'Müthiş vurgular, nezaket dolu bir ifade biçimi ve çok güzel laflar. ülkenin hazinesi bir insan.'
müthiş vurgular, nezaket dolu bir ifade biçimi ve çok güzel laflar. ülkenin hazinesi bir insan. pic.twitter.com/4212ZOfq9u— varcharian (@varcharian) March 21, 2018
Bilim: Mehmetçiğin kıyafeti sıkı denetimden geçiriliyor
Mehmetçiğin kıyafeti sıkı denetimden geçiriliyor
Askerlerin
giydiği kıyafetler ile kullandığı malzemeler laboratuvarlarda, kimyasal,
fiziksel ve performans testlerden geçirilerek sıkı denetime tabi
tutuluyor.
Fotoğraf: AA/Yasin Aras
İSTANBUL - Hikmet Faruk Başer
İstanbul
Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri'nin (İHKİB) kuruluşu olan
Ekoteks Laboratuvarı'nda, askerlerin giydiği, kullandığı eşya ile
malzemeler, Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen talep üzerine testlere
tabi tutuluyor.
Numuneleri alınan
ürünler kanserojen madde içerip içermediği, alerjen yanlarının olup
olmadığı, herhangi bir yanıcı durumda çabuk alev alıp yanıp yanmadığı,
su geçirip geçirmediği, soğuk ve zorlu şartlara dayanıklı olup olmadığı
sıkı denetimden geçiriliyor. Laboratuvarda, kimyasal, fiziksel ve
performans testlerden geçmeyen hiçbir kumaş, askerlere kıyafet olarak
dikilmiyor.
AA
muhabirine açıklamada bulunan Ekoteks İcra Kurulu Başkanı Nilgün
Özdemir, resmi kurumlardan gelen talepleri hızlıca değerlendirdiklerini,
her türlü testin büyük bir hassasiyetle yürütüldüğünü söyledi.
Laboratuvarın
uluslararası akreditasyonu olduğunu belirten Özdemir, "Sektörümüzü
temsil ederken bütün parametreler neyi gerektiriyorsa onun gereğini
yapmaya çalışıyoruz. Bunlardan birisi ise askeriye ve emniyet güçlerinin
tedariklerde ispatlamaya çalıştıkları ürünün kalitesi, fonksiyonelliği
ve konforu için biz de müdahil olarak satın alma tedarik süreçlerinde
yardımcı oluyoruz." diye konuştu.
Özdemir,
özellikle askerlerin ve özel harekat polislerinin zor koşullarda
görevlerini yaptıkları, bunun için de hem üzerlerindeki kıyafetlerin hem
de kullandıkları malzemenin çok özellikli olması gerektiğini dile
getirerek, şöyle devam etti:
"Bizler
iyi ürünler giyilmesi için çaba gösteriyoruz. Askerlerin ve polislerin
hayatlarını kolaylaştıracak parametreleri belirliyoruz. Zor koşullardaki
bakterilerden arındırılmış ürünlerden tutun da yağmurda su
geçirmezlikten, yanmazlık koşullarda yani herhangi bir tutuşurluluğun
güç olması testleri burada yapılmaktadır. Askerimiz artık dünya
koşullarının üstünde fonksiyonel giysilerle donatılıyor. Bu kullanılan
malzemelerin fonksiyonel olması, kullanım konforu yaratmakta.
Terlediğinde terini dışarıya atan, hava geçirgenliği sağlayan, yağmurlu
ve zor kış koşullarında soğuğu içeri almayıp ama vücut sıcaklığını
dışarıya atan bir fonksiyonel ürünler yapılabiliyor."
''Ürünleri üçüncü göz olarak raporluyoruz''
Kıyafet
ve eşyaların hangi testlerden geçirilip geçirilmeyeceğinin hazırlanan
şartnamelerle belirlendiğini vurgulayan Özdemir, "Bunun için de ihaleye
çıkıyorlar. İhaleden sonra tedarik anlamında üreticilerimiz istenilen
bütün parametreleri sağlayacak koşulda ürün geliştiriyor. Biz de süreçte
yardımcı olmaya çalışıyoruz. Alınacak ürünü üçüncü göz olarak
inceledikten sonra raporluyoruz. Bir tane parametreden kalırsa
reddediyoruz. Bizim verdiğimiz raporlar doğrultusunda yetkililer
alımlarını gerçekleştiriyor." ifadelerini kullandı.
Laboratuvarın
Teknik Müdürü Sevim Razak ise asker ile özel harekat polislerinin
giydiği kıyafetler ve kullandığı eşyaları test talepleri doğrultusunda
incelediklerini söyledi.
Kendilerine
gelen ürünlerin test sonuçlarını raporla sunduklarını dile getiren
Razak, "Asker ve polislerin kıyafet, eşyalarını testlerden geçiriyoruz.
Mesela mikrobiyolojik testle ürünlerin antibakteriyel olup olmadığını
kontrol ediyoruz. Askerimizin kullandığı ürünler teknik fonksiyonerlik
açısından önemlidir. Çünkü uzun süreli zor koşullarda üzerini
değiştiremeden ya da yıkanmadan tekrar tekrar kullanabilme durumları
oluyor. Ayrıca su ve yağ iticilik özelliği, ten lekesinin dışarıya
vermeme, güneş ışığına karşı dayanılması, solmazlık, herhangi patlama ve
alev kaynağına maruz kaldığında giydikleri ürünlerin güç
tutuşabilirliğinin olması ve yanmaması gerekiyor. Ürünlerin konforlu
olması da önemli. Sıcağa ve soğuğa dayanım özellikleri, giydikleri
şeylerin çatlamaması, yırtılmaması, deforme olmaması önemlidir. Bunların
hepsine bakıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
''Yapılan testler yazılı şartnameyle belirleniyor''
Razak, özelliklerin sağlanması için kimyasal parametrelerin kullandığının altını çizerek, sözlerini söyle sürdürdü:
"Laboratuvarımızın
farklı bölümlerinde de yapılan uygulamalarla bu özellikleri kontrol
etmekteyiz. Ürünler geldiği zaman fiziksel, kimyasal çok farklı
aşamalardan geçiyoruz. Burada hangi testi yapacağımız elimize gelen
yazılı şartname ile belirleniyor. Mehmetçiklerin ve özel harekat
polislerimizin, kullandığı ürünlerin arasında çorap, iç çamaşırı,
içlikler, pantolon, kaban, kamuflaj malzemesi, çanta, çadırlar var.
Bunlar uzun süreli kullanım gerektiren özel fonksiyonel niteliği olması
gereken ürünler. Bu ürünlerin güç tutuşabilirliğinin olması, herhangi
bir alev kaynağına maruz kaldığında tutuşmaması, alev almaması çok
önemlidir. Ayrıca alerjen, kanserojen, kimyasal içermemesi gerekiyor.
Çünkü cilt ile doğrudan temas olduğundan sağlıklı olması gerekiyor."
Laboratuvarda
çadır ve çantaların da analizlerinin yapıldığını ifade eden Razak,
hafif, taşınması kolay ama zor koşullara karşı dayanıklılığı yüksek
ürünler üretildiğini ve bunların performans analizlerini başarıyla
geçtiğini vurguladı.
Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin (TSK), Mehmetçiğin giydiği çoraptan, sırtında taşıdığı
çantaya kadar her malzemenin mantar ve bakteri üremesini önleyici
özellikler aradığını, bunun için de büyük bir hassasiyet gösterdiğini
anlatan Sevim Razak, özellikle çoraplarda uzun süreli, yıkanmadan ve
çıkarılmadan tekrar tekrar kullanılması sebebiyle Mehmetçiğin ayağında
oluşabilecek mantar ve yaralara karşı önleyici unsur olarak
antibakteriyel işlem görmüş ürünler kullanıldığını anlattı.
Alıntı Kaynak: AA
20180321
Macaristan'da tarihsel kimlik bilmecesi: 'Türklerle akraba mıyız?'
Macaristan'da tarihsel kimlik bilmecesi: 'Türklerle akraba mıyız?'
Tarık DemirkanBudapeşte
Macaristan'da yapılan bir gen araştırması, neredeyse iki yüz yıldır gündemde olan"Macar kimlik" tartışmasını yeniden alevlendirdi.
Bu araştırma, bundan bin yıl önce, kavimler göçünün bir parçası olarak Orta Avrupa'ya gelen ve bu topraklara yerleşen ilk Macar boylarının genetik olarak kimlere daha çok benzediğini ortaya çıkarmaya yönelikti.
Bugün elbette Macar insanları genetik olarak Orta Avrupalı. Yani Macarların genomu çevre halkların, Çeklerin, Slavların, Ukraynalıların, Avusturyalıların genlerine çok benziyor.
Bin yıldır bu topraklarda yaşamış olmanın, komşu halklarla karışmanın bir sonucu olarak, artık genetik anlamda Asya ile bir ilişkisi yok Macarların.
Peki, ama acaba bin yıl önce durum neydi?
Göçebe bir halk olan Macarlar bugünkü topraklarına yerleştiklerinde acaba genetik olarak nasıldılar? Daha çok kime benziyorlardı?
İşte bu sorunun yanıtı Macar boylarının Orta Avrupa'ya geldiği yıllarda bu kavmi yöneten ve daha sonra da ülkenin ilk kralı olan Arpad hanedanından III. Bela'nın kemik örneklerinden alınan DNA'larda arandı.
Ve bu araştırmanın sonucu o dönem Macarların genlerinin Asya kökenli olduğunu ortaya koyuyordu.
Aynı araştırma bin yıl önce bu topraklara yerleşen ilk Macar boylarından bir grup insanın yeni bulunan mezarlarındaki kalıntılar üzerinde de yapıldı.
Sonuç aynıydı: İlk Macarlar Asya kökenliydi ve hatta genleri yüzde 25-30 oranında Asya Türklerinin genleriyle benzeşiyordu.
Bu araştırmalara gösterilen ilgi yüzyıllardır devam eden tartışmanın Macarlar açısından hala çok güncel olduğunu ortaya koyuyor.
Tarık DemirkanBudapeşte
Macaristan'da yapılan bir gen araştırması, neredeyse iki yüz yıldır gündemde olan"Macar kimlik" tartışmasını yeniden alevlendirdi.
Bu araştırma, bundan bin yıl önce, kavimler göçünün bir parçası olarak Orta Avrupa'ya gelen ve bu topraklara yerleşen ilk Macar boylarının genetik olarak kimlere daha çok benzediğini ortaya çıkarmaya yönelikti.
Bugün elbette Macar insanları genetik olarak Orta Avrupalı. Yani Macarların genomu çevre halkların, Çeklerin, Slavların, Ukraynalıların, Avusturyalıların genlerine çok benziyor.
Bin yıldır bu topraklarda yaşamış olmanın, komşu halklarla karışmanın bir sonucu olarak, artık genetik anlamda Asya ile bir ilişkisi yok Macarların.
Peki, ama acaba bin yıl önce durum neydi?
Göçebe bir halk olan Macarlar bugünkü topraklarına yerleştiklerinde acaba genetik olarak nasıldılar? Daha çok kime benziyorlardı?
İşte bu sorunun yanıtı Macar boylarının Orta Avrupa'ya geldiği yıllarda bu kavmi yöneten ve daha sonra da ülkenin ilk kralı olan Arpad hanedanından III. Bela'nın kemik örneklerinden alınan DNA'larda arandı.
Ve bu araştırmanın sonucu o dönem Macarların genlerinin Asya kökenli olduğunu ortaya koyuyordu.
Aynı araştırma bin yıl önce bu topraklara yerleşen ilk Macar boylarından bir grup insanın yeni bulunan mezarlarındaki kalıntılar üzerinde de yapıldı.
Sonuç aynıydı: İlk Macarlar Asya kökenliydi ve hatta genleri yüzde 25-30 oranında Asya Türklerinin genleriyle benzeşiyordu.
Bu araştırmalara gösterilen ilgi yüzyıllardır devam eden tartışmanın Macarlar açısından hala çok güncel olduğunu ortaya koyuyor.
Macarlar Türklerle akraba mı?
Macar tarihçileri Macar kavminin hangi bölgeden geldiğinin bilinmediğini söylüyorlar. Çünkü o dönemlerden tarihsel kayıtlarda Macarlara ait bilgi yok.
Bir halkın kökenini aramada yardım edebilecek bir diğer ipucu da o halkın lisanı.
Macarca hiçbir dille çok yakın akrabalık ilişkisi içinde değil.
Dil bilimcileri Türkçe ya da Fince ile ilişkisi olduğunu varsayıyorlar.
Hatta uzun tartışmaların ardından Türkçeden çok Finceye benzediği konusunda oluşan bir mutabakat da var.
Ancak bilim insanlarının bu öngörüsü kamuoyunu tatmin etmiyor.
Macar tarihçileri Macar kavminin hangi bölgeden geldiğinin bilinmediğini söylüyorlar. Çünkü o dönemlerden tarihsel kayıtlarda Macarlara ait bilgi yok.
Bir halkın kökenini aramada yardım edebilecek bir diğer ipucu da o halkın lisanı.
Macarca hiçbir dille çok yakın akrabalık ilişkisi içinde değil.
Dil bilimcileri Türkçe ya da Fince ile ilişkisi olduğunu varsayıyorlar.
Hatta uzun tartışmaların ardından Türkçeden çok Finceye benzediği konusunda oluşan bir mutabakat da var.
Ancak bilim insanlarının bu öngörüsü kamuoyunu tatmin etmiyor.
Avrupa'da Hun azınlığın tanınması için imza topladılar
Macarcanın Türkçe ile bağlantısı olduğu, Macar halkının da Asya'nın Türk halklarıyla akrabalık içinde bulunduğu iddiası halk arasında inatla yaşamaya devam ediyor.
Zaten Macarların Türklere olan ilgi ve yakınlığı yeni bir olgu değil.
Ortada nesnel hiçbir kanıt olmamasına rağmen Macarların atalarının Hunlar olduğu, dolayısıyla Türklerle de akraba oldukları savı yüzyıllar öncesinden bugünlere kadar gelen bir iddia.
Hun ilişkisi halk arasında öylesine güçlü ki Macaristan'ın Avrupa Birliği'ne katıldığı ilk yıllarda kendilerini Hun olarak gören on binlerce Macar imza toplamış ve Hunları Avrupa Birliği'nde bir azınlık olarak kabul ettirmeye çalışmıştı.
Bu girişim Hunların bir dili ve kültürü olmadığı, dolayısıyla bugün artık kimsenin kendisine Hun diyemeyeceği gerekçesiyle reddedilmişti.
Bizans 1000 yıl önce Macaristan'a neden "Türkiya" dedi?
Türklerle olan akrabalık iddialarına gelince: Bu iddianın kökenleri de çok eskiye uzanıyor. Ve bu konuda tarihsel kanıtlar da var.
Bunların arasında en somutu Bizans kökenli.
Macar Krallığı'nın ilan edildiği M.S. 1000 yılında Macar Kralına Bizans tarafından hediye edilen tacın üzerinde "Türkiya'nın Kralına" ibaresi var.
Bu taç Macar devletinin en önemli hazinelerinden biri olarak hala mevcut.
Ve tarihte ilk kez olmak üzere "Türkiya" adı da burada kullanılıyor.
"İşte bakın, Bizans bizi Türkler olarak görüyordu" diyor bu tezi savunanlar.
Karşı kamp ise, "Bizans Asya'dan gelen her göçebe halkı Türk olarak tanımlıyordu" diyor.
Macarcanın Türkçe ile bağlantısı olduğu, Macar halkının da Asya'nın Türk halklarıyla akrabalık içinde bulunduğu iddiası halk arasında inatla yaşamaya devam ediyor.
Zaten Macarların Türklere olan ilgi ve yakınlığı yeni bir olgu değil.
Ortada nesnel hiçbir kanıt olmamasına rağmen Macarların atalarının Hunlar olduğu, dolayısıyla Türklerle de akraba oldukları savı yüzyıllar öncesinden bugünlere kadar gelen bir iddia.
Hun ilişkisi halk arasında öylesine güçlü ki Macaristan'ın Avrupa Birliği'ne katıldığı ilk yıllarda kendilerini Hun olarak gören on binlerce Macar imza toplamış ve Hunları Avrupa Birliği'nde bir azınlık olarak kabul ettirmeye çalışmıştı.
Bu girişim Hunların bir dili ve kültürü olmadığı, dolayısıyla bugün artık kimsenin kendisine Hun diyemeyeceği gerekçesiyle reddedilmişti.
Bizans 1000 yıl önce Macaristan'a neden "Türkiya" dedi?
Türklerle olan akrabalık iddialarına gelince: Bu iddianın kökenleri de çok eskiye uzanıyor. Ve bu konuda tarihsel kanıtlar da var.
Bunların arasında en somutu Bizans kökenli.
Macar Krallığı'nın ilan edildiği M.S. 1000 yılında Macar Kralına Bizans tarafından hediye edilen tacın üzerinde "Türkiya'nın Kralına" ibaresi var.
Bu taç Macar devletinin en önemli hazinelerinden biri olarak hala mevcut.
Ve tarihte ilk kez olmak üzere "Türkiya" adı da burada kullanılıyor.
"İşte bakın, Bizans bizi Türkler olarak görüyordu" diyor bu tezi savunanlar.
Karşı kamp ise, "Bizans Asya'dan gelen her göçebe halkı Türk olarak tanımlıyordu" diyor.
Bir tarih festivali: Kurultay
Tezler ve antitezler ne derse desin, sonuçta insanlar doğru olarak bildiklerini savunmaya devam ediyorlar.
Bunun en somut örneği de son birkaç yıldır Macaristan'da "Kurultay" adıyla gerçekleşen ve Türkiye'de de "Atalar günü" olarak tanınmaya başlayan bir tür tarihsel festival.
Turan halkları birliği havasında gerçekleşen ve tüm Asya Türk kökenli halklarının da ekiplerle kendisini temsil ettiği bu festival artık Macar ve Türk hükümetleri tarafından da resmen destekleniyor.
Tarihsel kostümler içinde bir şölen olarak gerçekleşen etkinlik artık binlerce seyirci de çekiyor.
Alıntı Kaynak: http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-43447867?ocid=socialflow_twitter
Tezler ve antitezler ne derse desin, sonuçta insanlar doğru olarak bildiklerini savunmaya devam ediyorlar.
Bunun en somut örneği de son birkaç yıldır Macaristan'da "Kurultay" adıyla gerçekleşen ve Türkiye'de de "Atalar günü" olarak tanınmaya başlayan bir tür tarihsel festival.
Turan halkları birliği havasında gerçekleşen ve tüm Asya Türk kökenli halklarının da ekiplerle kendisini temsil ettiği bu festival artık Macar ve Türk hükümetleri tarafından da resmen destekleniyor.
Tarihsel kostümler içinde bir şölen olarak gerçekleşen etkinlik artık binlerce seyirci de çekiyor.
Alıntı Kaynak: http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-43447867?ocid=socialflow_twitter
Türklerde Nevruz Bayramı ve Ergenekon Destanı
Kültür, bir milleti millet yapan değerler bütünüdür. Kültürün en önemli unsurları ise içinde binlerce yıllık bir geçmişi barındıran gelenek ve göreneklerdir. Yeryüzünde yaşayan en eski kavimlerden olan Türklerin, tarihi derinliklerinden gelen zengin kültürel değerleri, gelenek ve görenekleri vardır. Nevruz şenlikleri, Türklerin tarihin bilinen devirlerinden itibaren kutladıkları milli bayramlarından birisidir.
Türk Kültüründe Nevruz'un Kökeni Ergenekon Destanı ile İlişkilendirilir
Türkler’de Nevruz’la ilgili görülen en önemli rivayet bu günün Ergenekon günü oluşudur. Bununla ilgili olarak Çay’ın, Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk adlı eserinden aktardığı Ergenekon Destanı şöyledir:
Bir gün bütün kavimler Kök-Türkler’e karşı birleşerek onları hile ile yendiler. Kök-Türkler’in çadırlarını, mallarını, yurtlarını yağmaladılar. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler. Küçükleri kendilerine köle yaptılar. Bu yağmadan kurtulan Kıyan/Kayan ve Negüş/Tukuz bir gece kadınlarıyla birlikte atlanıp kaçtılar. Yurda geldiler. Düşmandan kaçıp gelen dört maldan (deve, at, öküz, koyun) çok buldular.
Dağların içinde insan yolu düşmez bir yer izleyip oturalım deyip dağa doğru sürülerini sürüp gittiler. Vardıkları yerde akarsular, çeşmeler, türlü otlar, meyveli ağaçlar, türlü türlü avlar vardı. O yeri görünce Tanrı’ya şükürler kıldılar ve buraya Ergenekon adını koydular. Dört yüz yıl sonra Ergenekon’da kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılar ki sığmadılar. Bu sebepten buradan çıkış yolları aramaya koyuldular. O zaman bir demircinin önerisiyle dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler ve ateşlediler. Tanrı’nın gücüyle ateş kızdıktan sonra demir dağ eriyip akıverdi. Yüklü deve çıkacak kadar yol oldu. O günü, o ayı, o saati belleyip dışarı çıktılar. O günden beri yeni yılın başladığı gece Kök-Türkler’de adettir. O günü bayram sayarlar. Bir parça demiri ateşe salıp kızdırırlar. Önce Kağan bunu kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Ondan sonra beyler de öyle yapar. Bugünü mukaddes bilirler, böylece Tanrı’ya şükretmiş olurlardı.
Türkler Nevruz’u Ne Zamandan Beri Kutlamaktadır?
Çinli Prof. Dr. Ch’in-Chung-Main’in eski Çin Takvimleri konusunda yaptığı araştırmalarda göre M.Ö. VIII. yüzyıllarda yaşayan eski Türk kavmi “Ti”ler; Nung-li adlı hem ay hem güneşe göre düzenlenen ve mart ayını yılbaşı sayan bir takvimi kullanıyorlardı. Chou Sülalesinin tarihinin “Göktürk Tezkeresi” bölümünde ise “Göktürkler, bitkilerin yeşerdiği zamanı yılbaşı olarak kutlamaktadır.” denilmektedir.
Türk Dünyası'nın büyük bir coşkuyla kutladığı, Türk soylu halkların ortak bayramı olan Nevruz, tabiatın canlanmasını, yeniden dirilişi ifade eder. Farsça bir terkip olup "Nev" yeni, "rûz" gün "Nevruz" yeni gün gelir.
Nevruz gece ile gündüzün eşit olduğu, gün dönümü olarak da adlandırılan, ilkbaharın geldiği 21 Mart gününe tekabül eder. Güneşin koç burcuna girdiği gündür. Rumi takvimde Mart'ın 9'una rastladığı için halk arasında Mart 9'u diye anılır. Nevruz ile tabiat yeniden doğar ve yeni bir hayat başlar. Nevruz günü, aynı zamanda iyilik ve bereketi temsil eden baharla, kötülük ve sıkıntıyı temsil eden kışın mücadelesini sembolize eder.
Nevruz'un Çeşitli Türk Topluluklarındaki Karşılıkları
- Altay Türkleri; Cılgayak Bayramı
- Azerbaycan; Ergenekon, Bozkurt Bayramı
- Başkurt Türkleri; Ekin Bayramı
- Doğu Türkistan; Yeni Gün, Baş Bahar
- Gagavuzlar; İlkyaz
- Hakas Türkleri; Cılsırtı, Ulu Kün
- Karaçay-Malkar Türkleri; Gollu, Gutan, Saban Toy, Tegri, Toy
- Kazak Türkleri; Ulus Günü
- Kazan Türkleri ve Karakalpaklar; Ergenekon Bayramı
- Türkmenler; Teze Yıl
- Uygur Türkleri; Yeni Gün
Türkiye’nin Çeşitli Bölgelerinde Nevruz Bayramı:
Türk Dünyasındaki Nevruz Kutlamalarının 7 Aşaması:
Hazırlık:
Nevruza hazırlık genel temizlikle başlar. Evlerin etrafı temizlenir, içi ve dışı badanalanır, halılar ve kilimler yıkanır. Aile üyelerine yeni elbise, alınır. Akrabalara hediye alınır. Bayrama birkaç gün kala tatlıların yapımına başlanır. Nevruz ateşi için gerekli ot, çalı ve odun hazırlanır.
Mezarlık Ziyareti:
Nevruz kutlamalarında önemli bir yeri olan bu gelenek, eski Türklerdeki yuğ törenlerinin izlerini taşımaktadır ve bunların devamı niteliğindedir. Azerbaycan, Türkistan ve diğer yörelerde hâlâ nevruzda yapılan bu gelenek, ölmüşlerin mezarını ziyaret etmek, mezar üzerine şeker ve tatlı bırakmak, yasin okumak, ağıt söyleyip ağlamak, mezarların etrafını temizlemek, bazı yörelerde de mezarlıkta kahve içmek ve yemek yemek gibi etkinliklerle devam etmektedir. Orta Anadolu’da Nevruz “Mart Dokuzu” adıyla bilinir. Diğer yörelerde de benzer adetler vardır. Mezarlar ziyaret edilir.
Kır Gezileri:
Toplu şekilde kırlara çıkılarak eğlenceler, şölen ve yarışmalar düzenlenir. Bu gelenek Hun Türklerinde de mevcuttur. Türk dünyasının bazı yörelerinde bu etkinlik Nevruzda gerçekleşmeye devam etse de, diğer yörelerde Hıdrelleze kaymıştır.
Ateşle İlgili Pratikler:
Geniş Türk coğrafyasında kutlanan Nevruz törenlerinin hepsinde ateşle ilgili pratikler bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın olanı büyük ateşler yakarak üzerinden atlama ve bu sırada “Ağırlığım, uğurluğum sende kalsın”, “Kırmızılığın bana, sarılığım sana” gibi büyüsel duaların edilmesidir.
İnanışa göre nevruz ateşinden atlayanlar hastalıklardan arınır ve yıl boyunca hastalanmaz. Bir diğer pratik, hayvanları ateş üzerinden atlatmak veya iki ateş
arasından geçirmektir. Nevruz törenlerinde ateşin kullanılması, onun temizleyici, arındırıcı, hastalıkları, kötülükleri ve büyüyü yok edici özelliğinden kaynaklanmaktadır.
arasından geçirmektir. Nevruz törenlerinde ateşin kullanılması, onun temizleyici, arındırıcı, hastalıkları, kötülükleri ve büyüyü yok edici özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Su ile İlgili Pratikler:
Sabah erkenden tüm su kaplarındaki suları yenileme, taze su içme ve ev hayvanlarına içirme, eski eşyaları suya atma, birbirinin üzerine su serpme ve su falına bakma şeklinde su ile ilgili pratikler uygulanır. Su kültü, eski Türk inanç sisteminde önemli bir yere sahiptir ve tüm pınarların, dere, ırmak, göl ve denizlerin kendi iyi ruhlarının olduğuna inanılmaktadır. Suyun şifa verici, arındırıcı gücüne inanç, Türk mit, efsane ve destanlarına da yansımıştır.
Eğlenceler:
Nevruz kutlamalarında çeşitli yarışlar, gösteriler, seyirlik oyunlar ve müzik yer almaktadır.
Yardımlaşma:
Nevruz kutlamalarının en önemli özelliği yardımlaşma, sevgi ve şefkat bayramı olmasıdır. Bayramdan önce fakir, hasta ve zor durumda olan kişilere para, giyecek yardımı yapılır ve bayram günü yapılan bayram aşından pay verilir. Yardımlar sırasında insanları kırmamaya dikkat edilir.
Örneklerle Türk Dünyası’nda Nevruz
-
Azerbaycan’da Nevruz: Azerbaycan’da halk, Nevruz’a birkaç hafta kala her Çarşamba akşam şenlikleri düzenler. Ateşler yakılır, evler temizlenir ve insanlar tepeden tırnağa yeni elbiselerini giyerler. Mumlar yakılır, Nevruz şekerleri hazırlanır, gelen misafirlere gül suyu dökülür. Gecelerde ateş oyunları oynanır. İnsanlar ateş üzerinden atlayarak, kışın tüm belalarından korunduklarına inanırlar
-
Kazakistan’da Nevruz: Kazakistan Türkleri, Nevruz Bayramı’nı SSCBtarafından yasaklandığı 1930 yılına kadar Ulusun Ulu Künü, yani Ulusun Ulu Günü, deyimi ile adlandırmışlardır. Kazaklar, 1929 yılına kadar 21 Mart’ı yılbaşı olarak kutlamışlardır. Kazak Türkleri, Kazakistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına kavuşmasından sonra 1991 yılından itibaren tekrar bu güne Ulusun Ulu Günü ifadesiyle milli bayram ilan etmişlerdir.
Azerbaycan’da Nevruz: Azerbaycan’da halk, Nevruz’a birkaç hafta kala her Çarşamba akşam şenlikleri düzenler. Ateşler yakılır, evler temizlenir ve insanlar tepeden tırnağa yeni elbiselerini giyerler. Mumlar yakılır, Nevruz şekerleri hazırlanır, gelen misafirlere gül suyu dökülür. Gecelerde ateş oyunları oynanır. İnsanlar ateş üzerinden atlayarak, kışın tüm belalarından korunduklarına inanırlar
Kazakistan’da Nevruz: Kazakistan Türkleri, Nevruz Bayramı’nı SSCBtarafından yasaklandığı 1930 yılına kadar Ulusun Ulu Künü, yani Ulusun Ulu Günü, deyimi ile adlandırmışlardır. Kazaklar, 1929 yılına kadar 21 Mart’ı yılbaşı olarak kutlamışlardır. Kazak Türkleri, Kazakistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına kavuşmasından sonra 1991 yılından itibaren tekrar bu güne Ulusun Ulu Günü ifadesiyle milli bayram ilan etmişlerdir.
- Özbekistan’da Nevruz: Özbekistan’da Nevruz, özel mesire yerleri ve vadilerde kutlanır. Zurnalar çalan davetçiler insanları bayrama davet eder. Nevruz günü âşıklar Özbek Türklerinin güzel destanlarını söylerler. Bir taraftan halk oyunları oynanırken, bir taraftan da pehlivanlar güreş tutuşur. Büyük kazanlarda özenle hazırlanan yemekler davetlilere sunulur. Tüm halkın katılımıyla 21 Mart’ta başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Özbekistan’ın 1991’de bağımsızlığını kazanmasından sonra Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un hazırlattığı özel kararname ile 21 Mart, Nevruz Bayramı olarak belirlendi.
- Kırgızistan’da Nevruz: Kırgız Türkleri yeni yıla Nevruz Şenlikleri ile başlar. 22 Mart günü yeni yılın Başay denilen ilk ayının birinci günüdür. Nevruz’da Kırgızlar yedi gün önceden bayram temizliklerine başlar, insanlar da yıkanıp, Nevruz’da en güzel bayramlık elbiselerini giyerler. Nevruz akşamı avlu yakınında ateş yakılır ve bütün insanlar yaşlı-genç demeden ateşten atlarlar. Ateşten atlama; insanların ruhlarını, niyetlerini temizleyerek yeni yıla arınmış olarak girme düşüncesini ifade eder.
Türkmenistan’da Nevruz: Türkmenistan’da Nevruz Bayramı, halk arasında Oğuz Bayramı olarak geçmektedir. Nevruz gecesi, Oğuz gecesi olarak adlandırılır, milli oyunlarla meşgul olan Türkmen kızları da bu gecede türküler söyler. Türkmenistan’da Nevruz için oldukça geniĢ bir sofra hazırlanır. Nevruz için, Türkmen çöreği, Türkmenpetiri, külce, yağlı börek, şekşeke ve Türkmen pilavı hazırlanır. Nevruz’un en özel yemeği ise Semeni’dir. Birkaç aile birleşip büyük bir kazanda buğday özüne un, su ve şeker ekleyerek Semeni yaparlar
Selçuklu ve Osmanlı’da Nevruz Kutlamaları
Selçuklularda Nevruz bayramının eğlencelerle kutlandığı, şenlikler yapıldığı, özel yemekler pişirildiği, özel hediyeler alınıp verildiği bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, güneşin Koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı devrinde de Nevruz, çok canlı biçimde kutlanılmıştır. Çeşitli kaynaklarda Osmanlı padişahlarının Nevruz tebriklerini kabul ettiklerini, halkın arasına katılarak Nevruz coşkusuna ortak olduklarını kaydetmekte ve padişahın katıldığı bu törenlere Nevruz-ı Sultânî isminin verildiği belirtilmektedir.
Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu’na mensup Karakeçililerin 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi'nin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz. Bu bayramın bir diğer adı da "Yörük Bayramı"dır. Yine günümüzde de devam eden ManisaMesir Şenlikleri’nin de yukarıda kısaca belirttiğimiz gibi “nevruziye” denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunların sarayla birlikte, halka ikram etme geleneği şekline dönüştüğü ve Nevruz’la ilgili olduğu bilinmektedir.
Nevruz'la İlişkilendirilen Bazı Renklerin Türk kültüründeki Anlamları
Sarı: Sarı rengin kutsallığı Şamanizm’den kaynaklanmaktadır. Sarı renk, dünyanın merkezinin sembolüdür. Tanrılar tanrısı Ülgen’in altın kaplı sarayı ve altın renkli tahtı dünyanın merkezini oluşturur.
Yeşil: Türk mitolojisine göre, Tanrı Ülgen’nin yedi oğlundan birisinin adı Yeşil Kaan’dır. Görevi bitkilerin büyümesini ve yeşillenmesini sağlamaktır.
- Kırmızı: Al ve kızıl renkler, tarihimizin başlangıcından beri Türk ruhu ve inancını yansıtmaktadır. Türklerin Al bayrak kullanmaları ateş kültü ile açıklanır. Çinkaynaklarına göre Kırgız hanlarının otağında kırmızı bayraklar bulunmaktadır. XI. Yüzyıldan sonra al, bir renk adı olduğu kadar, bayrak adı da olmuştur.
Son Söz
Türk kültüründe Nevruz; doğuş, diriliş anlamına gelir. Aynı zamanda baharın başlangıcı sayılır ve bir takvim değişikliğini anlatır. Türk kültüründe Nevruz'un bir adı da Ergenekon’dur. En eski Türk kaynaklarından itibaren böyle bir kültüre sahip olduğumuz anlaşılmaktadır. Türk tarihinin her döneminde Nevruz varlığını devam ettirmiştir. Cumhuriyetle birlikte yerleştirilmeye çalışılan ulus bilincine bağlı olarak özellikle Atatürk tarafından Nevruz'un daha geniş katılımlı kutlanması teşvik edilmiştir.
Ancak Nevruz son 50-60 yıl içerisinde çeşitli sebeplerden dolayı, Türk halk kültürü araştırmacıları hariç, Türkiye’de ve Türk Dünyasında pek gündeme taşınmamış; ihmal edilmiştir. Gündeme gelmemesi ve ihmal edilmesi sebebiyle aydınlar ilgisiz kalmış, devlet töreni olarak kutlanmamıştır.
Alıntı Kaynak: https://onedio.com/haber/gecmisten-gunumuze-turk-kulturunde-21-mart-nevruz-bayrami-474506
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Bu yazımızda Milli Edebiyat Dönemi'nin en önemli şairlerinden biri olan Mehmet Emin Yurdakul'un "Cenge Giderken" şii...
-
Ülkemiz yer şekilleri bakımından oldukça farklı özelliklere sahiptir. Yer şekillerindeki farklılık iklimlerin bölgelere göre değişiklik...
-
* Kün-Ay tamgası ile Türklerle ilgili Göbeklitepe'de T şeklindeki dikilitaşlarda görünen Kün-Ay tamgası, Türk kavimlerinin bayrakla...