20170830

‘Ne Muazzam Zaferdi O!’ Büyük Taarruz –

‘Ne Muazzam Zaferdi O!’ Büyük Taarruz 

Sözcü Gazetesi


“Allah'ım ne muazzam zaferdi o, ortalık hercümerç oldu; beş altı saat içinde bir başka dünya doğdu. Ve biz mest olduk… Artık benim ne düşünecek, ne yazacak, hatta ne yaşayacak takatim kalmıştı. Bizim dilimiz tutulmuştu, ordu bizzat yazıyordu…” (M. Akif, Haziran 1936)
10-25 Temmuz 1921 arasında, 15 gün süren Kütahya-Eskişehir Savaşları'nda yenilip Sakarya'nın doğusuna çekildik. Düşman, Ankara yakınlarına gelmişti. Bu nedenle Meclis'in Kayseri'ye taşınması için hazırlıklar yapılıyordu.
İşte o zor günlerde, 5 Ağustos 1921'de, Mustafa Kemal Paşa, 3 ay süreyle olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa getirildi.
23 Ağustos-13 Eylül 1921 arasında, tam 22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşı kazanıldı.
TBMM, 19 Eylül 1921'de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya “gazi” ve “mareşal” unvanı verdi.
Sakarya Zaferi'nin önemli diplomatik sonuçları oldu: Kafkas Cumhuriyetleriyle Kars Antlaşması, Fransa'yla Ankara Antlaşması, İngiltere'yle esir değişimi antlaşması ve Ukrayna'yla dostluk antlaşması imzalandı. İtilaf devletleri TBMM'ye barış teklifinde bulundu.

TAARRUZ HAZIRLIKLARI
Sakarya Savaşı'ndan sonra kış bastırmadan taarruza geçilmesi düşünüldü. Bu amaçla “Sad Harekâtı” adlı bir plan hazırlandı. Ancak taarruz, önce bahara sonra yaza ertelendi. Mustafa Kemal Paşa, “Yarım hazırlıkla, yarım tedbirle yapılacak saldırı, hiç saldırı yapmamaktan çok daha kötüdür” diyordu.
14/15 Eylül 1921'de seferberlik ilan edildi. Yeni kurulan 16. Tümen ile Kocaeli'ndeki 17. Tümen Batı Cephesi emrine verildi. Doğu ve Güney cephelerindeki bazı birlikler de Batı'ya kaydırıldı. Böylece Batı Cephesi'nde ilk kez 200.000'e yakın bir güç toplandı. Ancak bir yabancının ifadesiyle “Türk Ordusu çıplak denilecek derecede kötü giydirilmişti.” Karşıdaki 200.000'i aşkın Yunan askeri ise çok iyi durumdaydı.
İstanbul'dan kaçırılan, Rusya'dan, İtalya'dan ve Fransa'dan alınan silahlarla, artırılan ve yeni konulan vergilerle ve Hindistan Müslümanlarının verdiği parayla ordunun silah, cephane, araç, gereç, yiyecek, giyecek ihtiyacı karşılandı. İmalatı Harbiye'de geceli gündüzlü çalışma sonunda, pencere demirlerinden, demiryolu raylarından süngüler, kamalar, yapıldı. Top mermileri yontularak eldeki toplara uydurulmaya çalışıldı. Silah ve cephane, az sayıdaki kamyonla ve genellikle kağnılarla cepheye taşındı. Yeni uçaklar alındı, kırık dökük uçaklar onarılıp uçacak hale getirildi.
Batı Cephesi Komutanlığı iki ordu halinde teşkilatlandırıldı: Nurettin Paşa'nın komutasındaki I. Ordu Akarçay'ın batısına, Yakup Şevki Paşa'nın komutasındaki 2. Ordu Akarçay'ın kuzeyine yerleştirildi. Kocaeli Grubu Gevye Boğazı'ndan Gemlik'e kadar olan sahada, Bilecik ve Bursa'daki düşmana karşı mevzi aldı.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 16 Haziran 1922'de Büyük Taarruz'a karar verdi. Bu kararını Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) ve Milli Savunma Bakanı Kazım (Özalp) paşalarla paylaştı. Taarruz planı, büyük bölümü Afyonkarahisar'da bulunan Yunan Ordusu'nun sağ kanadına saldırıp güneyden kuzeye doğru ilerleyerek düşmanın İzmir'le bağlantısını kesmek biçimindeydi. Taarruz, bir baskın şeklinde yapılacaktı.
02gazete20cm
5 Eylül 1922 Tevhid-i Efkar gazetesi, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal fotoğrafının üstünde “Ordular ilk hedefiniz, Akdeniz'dir, ileri” emri, fotoğrafın altında ise “Düşman Anadolu'nun harimi ismetinde boğulacaktır” yazıyor.

AKŞEHİR TOPLANTISI
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, orduyu son defa teftiş etmek istiyordu. Konya'ya gelip kendisiyle görüşmek isteyen İngiliz generali Townshend'i görmek bahanesiyle 23 Temmuz'da Ankara'dan ayrıldı. 25 Temmuz gecesi Konya'da Townshend'le görüştü. 27 Temmuz'da Batı Cephesi karargâhının bulunduğu Akşehir'e geçti. Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet paşalar 26/27 Temmuz 1922 gecesi Akşehir'de bir toplantı yaparak 15 Ağustos'a kadar taarruz hazırlıklarının tamamlanmasına karar verdiler. Ertesi gün, 28 Temmuz'da Akşehir'de ordu takımları arasında düzenlenen futbol maçını seyretme bahanesiyle başka komutanlar da Akşehir'e davet edildi. 28/29 Temmuz gecesi Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz'un ayrıntıları konusunda komutanlarla görüş alışverişinde bulundu. Bu toplantıda Nurettin Paşa hariç diğer komutanlar, özellikle Yakup Şevki Paşa, planı uygun bulmadı. Falih Rıfkı Atay'ın ifadesiyle Mustafa Kemal Paşa, “tarihe karşı bütün sorumluluğu ben kendi üzerime alıyorum” diyerek toplantıyı bitirdi. (Ayrıntılar için bkz. Selahattin Tansel, Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, C. 4, s. 153, 154.) Mustafa Kemal Paşa, 1 Ağustos'ta Akşehir'e gelen Milli Savunma Bakanı Kazım (Özalp) Paşa ile de gerekli görüşmeyi yaptıktan sonra Ankara'ya dönüp 4 Ağustos'ta taarruz kararını hükümete bildirdi. 6 Ağustos'ta İsmet Paşa, gizli olarak ordulara taarruza hazırlık emri verdi.
Savaş hazırlıkları tamamlanmasına karşın Mustafa Kemal Paşa son bir barış teşebbüsünde bulunmak istedi. 5 Temmuz 1922'de İçişleri Bakanı Fethi (Okyar) Avrupa'ya gönderdi. Bir ay kadar Avrupa'da temaslarda bulunan Fethi Bey, Londra'da ve Paris'te çok soğuk karşılandı. Ağustos ortalarında hükümete verdiği raporda “Milli amaçlarımıza ulaşılması ancak askeri faaliyetlerle gerçekleşecektir, başka incelemeye ve yoruma gerek yoktur” dedi.

GİZLENEN TAARRUZ VE ÇALIKUŞU
Mustafa Kemal Paşa, 17/18 Ağustos gecesi çok gizlice Ankara'dan ayrılarak otomobille Tuzçölü üzerinden Konya'ya gitti. Ankara'dan ayrıldığını birkaç kişiden başka hiç kimse bilmiyordu. 21 Ağustos 1922 tarihli gazetelerde Mustafa Kemal Paşa'nın Çankaya'da bir “çay partisi” düzenlediği şeklinde bir haber çıktı. Oysaki Mustafa Kemal Paşa, 20 Ağustos'ta Akşehir'de Batı Cephesi karargâhında idi. Konya'ya gelir gelmez postaneyi kontrol edip orada olduğunun duyulmamasını sağladı.
20/21 Ağustos gecesi, Batı Cephesi Karargâhı'nda Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü), 1. Ordu Komutanı Nurettin ve 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki (Subaşı) paşalarla bir toplantı yapan Gazi Paşa, taarruz hakkında harita üzerinde bilgi verip 26 Ağustos sabahı taarruz edilmesini emretti.
Başkomutanlık karargâhında görevli Mahmut (Soydan)'ın anılarına göre Mustafa Kemal Paşa, 21 ve 22 Ağustos'ta iki gün Çalıkuşu romanını okudu ve çok beğendi.
24 Ağustos'ta Başkomutanlık, Genelkurmay ve Batı Cephesi, I. Ordu'nun bulunduğu Afyon'un güneyindeki Şuhut kasabasına, 25 Ağustos'ta ise Kocatepe'nin güney batısındaki Çadırlı Ordugâh'a nakledildi.
25 Ağustos'tan itibaren Anadolu'nun dış dünyayla bütün bağlantısı kesildi. Anadolu bir ölüm sessizliğine büründü.
25 Ağustos gecesi Türk birlikleri, bazı yerlerde düşmana 400 metreye kadar yaklaşmış, verilecek taarruz emrini bekliyordu.

KOCATEPE
26 Ağustos 1922, cumartesi… Başkomutan Mustafa Kemal Paşa sabah saat 04.00 civarlarında uyandı. Emir erini uyandırıp kahve istedi. Yaver Muzaffer (Kılıç) uyanıp giyinmeye başladığı sırada Mustafa Kemal Paşa'nın çadırının önünde “Allah'ım! Sen Türk Milleti'ni ve ordusunu muzaffer eyle!” dediğini duydu. Kahvesini içti. Gün doğmasına bir saat kala, atıyla Kocatepe'nin zirvesine doğru ilerledi. Birkaç er fenerle yolu aydınlatıyordu. Mustafa Kemal konuşmuyor, sadece ufka bakıyordu. Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve Nurettin Paşa da Kocatepe'deydi.
Türk topçusu, saat 04.30'da ateşe başladı. Ateş 05.30'a kadar sürdü. Bu sırada avcı hatları karanlıkta ilerleyip Yunan mevzilerine yanaştı. Saat 06.30'da Tınaztepe alındı. Saat 07.00'da Toklutepe ve Kaleciksivrisi alındı. Saat 09.00'da Belentepe zapt edildi. 12.000 süvari (Fahrettin Altay'ın 5. Süvari Kolordusu) Sincanlı ovasına akıp Dumlupınar'ın doğusuna ilerledi. İzmir- Afyon demiryolu tahrip edildi.
27 Ağustos Pazar sabahı saat 04.00'te Kurtkayatepesi, saat 08.00 civarında Erkmentepe düştü, gözler Çiğiltepe'ye çevrildi. 57. Tümen Komutanı Albay Reşat Bey, zamanında Çiğiltepe'yi alamayınca Mustafa Kemal Paşa telefonla “Niçin hedefinize varamadınız?” diye sordu. Albay Reşet Bey, yarım saat sonra hedefe ulaşacağını belirtti. Mustafa Kemal Paşa yarım saat sonra Albay Reşat Bey'i aradığında, kendisine şu notu okudular: “Yarım saatte size o mevzileri almak için söz verdiğim halde sözümü tutamamış olduğumdan dolayı yaşayamam.” Albay Reşat Bey intihar etmişti. Çiğiltepe o gün saat 17.30 civarlarında alınacaktı. 20.30'da Afyon ele geçirildi.
28 Ağustos'ta Yunan Ordusu'nun asıl cephesi yarıldı. Güneyden ve doğudan ilerleyen Türk kuvvetleri Yunan Ordusu'nu ayırıp kuşattı.
29 Ağustos'ta da taarruz başarılı bir şekilde gelişti. Düşmanın kuzey kanadı, Eskişehir cephesi bozuldu, güneydeki kuşatma da devam etti. O akşam düşmanın iki kolordusu Türk Ordusu'nca çevrildi.

DUMLUPINAR
Türk Ordusu düşmana kesin darbeyi 30 Ağustos'ta vurdu. 30 Ağustos günü düşmanın beş tümeni (40-50 bin kişi) Türk Ordusu'nca kuşatılmış, çıkış yolları kapatılmıştı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 30 Ağustos'ta saat 14.00'te başlayan savaşı Çalköy yakınındaki 11. Tümen Karargâhı olan Zafertepe'den (Dumlupınartepesi) bizzat yönetti. Düşmanın bir bölümü imha edildi, bir bölümü teslim oldu, kurtulanlar ise İzmir'e doğru kaçmaya başladı.
Mustafa Kemal Paşa'nın, bir gün sonra, 31 Ağustos'ta savaş alanında gördüğü manzara şuydu: “Karşıdaki sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, bırakılmış toplarla, otomobillerle, sayısız donanım ve gereçlerle, bu kalıntıların arasında yığınlar teşkil eden ölülerle, toplatıp karargâhımıza sevk edilen sürü sürü esir kafileleriyle hakikaten bir kıyamet gününü hatırlatıyordu…” (Türk İstiklal Harbi, C. 2, 6. Kısım, s. 275).
30 Ağustos 1922'deki bu savaşı, Aslıhanlar-Çal-İşören bölgesinde ve Çalköy'ün doğusunda bizzat 1. hatta 11. Tümen yanında bulunan Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa yönettiği için, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa bu savaşa “Başkumandan Muharebesi” adını verdi.
Mustafa Kemal Paşa, 4 Ekim 1922'de TBMM'de Büyük Taarruz'u anlattığı uzun konuşmasında, bir yıl kadar önce başkomutan olurken söz verdiği gibi “Yunan Ordusu'nun harimi ismetimizde tamamen boğulduğunu” söyledi. “Bu savaşın sonucu Yunanlıların ve Rumların kalbini sındırmıştır. Bu nedenle bu savaşa Rum Sındığı Meydan Savaşı demek çok uygun olur” dedi. 1363 Sırpsındığı Savaşı Türklerin Rumeli'de tutunmasını sağlamıştı, 1922 Büyük Taarruz ise Türklerin Anadolu'da tutunmalarını sağladı.
Büyük Taarruz bir “mevzi” savaşı değil “imha” savaşıdır, “topyekûn” bir savaştır. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz'la, yenilmiş, dağıtılmış, silahları elinden alınmış, subayları esir edilmiş bir orduyu yeninden kurarak “bir husumet dünyasına” karşı zafer kazandı. Büyük Taarruz'u tarihte eşsiz kılan da budur.

ilk hedef Akdeniz

02ataturk
Mustafa Kemal Paşa Büyük Taarruz öncesinde orduları denetlerken…
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, bozguna uğrayıp İzmir'e doğru kaçan Yunan ordularının tekrar toparlanmalarına fırsat vermemek için 1 Eylül 1922'de Türk Orduları'na şu emri verdi:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları… Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi'nde zalim ve mağrur bir ordunun esas unsurlarını inanılmayacak kadar az bir zamanda imha ederek büyük ve necip (soylu) milletimizin fedakârlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz. (…) Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!”
Türk Orduları, 9 Eylül'de İzmir'e girdi, 18 Eylül'de Anadolu'da Yunan askeri kalmadı. Türk Ordusu 15 günde savaşa savaşa 400-500 km. yol kat etti. Orgeneral Ali Fuat Erden buna “Motorsuz Yıldırım Harbi” demiştir.
Burada, yeri gelmişken, “Atatürk, ordulara Ege Denizi'ni işaret ettiği halde neden Akdeniz dedi?” sorusuna da yanıt verelim. Birincisi, Osmanlı coğrafya kitaplarında Anadolu'yu kuşatan deniz; İstanbul Boğazı'na kadar Akdeniz veya Adalar Denizi, İstanbul Boğazı'ndan sonra Karadeniz olarak adlandırılıyordu. Ege adı ise Yunan mitolojisine dayanıyordu. Ege Denizi kavramı bizde 1941'deki I. Coğrafya Kongresi'nden itibaren kullanılmaya başlandı. İkincisi, Sevr Antlaşması'yla Türklerin Akdeniz'le bağı kesilmiş, Türkiye bir kara devleti olarak Anadolu'nun ortasına sıkıştırılmıştı. Mustafa Kemal Paşa, “Akdeniz” hedefiyle bu çemberi kırıp Türkleri yeniden Akdeniz'e indirmek istedi. Yani “Akdeniz” hedefinin hem coğrafi hem siyasi bir anlamı vardı.
1 Eylül 1922 itibarıyla, bırakın 12 Ada'yı ve Ege Adaları'nı, Akdeniz (Ege) de elimizde değildi; kara ve deniz düşman işgalindeydi. Atatürk, Büyük Zafer'i kazanarak sadece Anadolu'yu, İstanbul'u ve Trakya'yı yeniden vatan yapmadı, aynı zamanda Türkleri de yeniden Akdeniz'e indirdi.

Şayak kalpaklı adam

Haziran 1936'da Mehmet Akif (Ersoy)'la son bir röportaj yapıldı. Röportajı yapan gazeteci yazar Kandemir, “Ya, Büyük Zafer üstadım? O anda ne duydunuz?” diye sordu. Akif'in bu soruya verdiği yanıtı Kandemir'den aynen aktarıyorum:
“Kalbi durmuş gibi sarsılıyor, sonra bir anda yeniden canlanmış gibi, nereden geldiğini bilmez bir ışıkla gözlerinin içi gülerek, ‘Ah' diyor. Ve bir lahza bırakıyor kendini bu eşsiz sevincin koynuna… Dalıyor. Ve sesinin ta içten dudaklarına dökülüşünü seziyorum: ‘Allah'ım ne muazzam zaferdi o, ortalık hercümerç oldu, beş altı saat içinde bir başka dünya doğdu.' Tekrar gözlerini yumuyor. ‘Ve biz mest olduk'. ‘O zaman bir şey yazmadınız mı?”. ‘Artık benim ne düşünecek, ne yazacak, hatta ne yaşayacak takatim kalmıştı. Bizim dilimiz tutulmuştu. Ordu bizzat yazıyordu…” (Kandemir, “Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle Mehmet Akif'le Son Konuşma”, Yakın Tarihimiz, C. 4, s. 129, 130).
Mehmet Akif'in yazmadığını Nazım Hikmet yazacak; adını da “Kuvayi Milliye Destanı” koyacaktı. Orada, “Şayak kalpaklı adam sarşın bir kurttan söz ediyordu: “Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı / Yürüdü uçurumun kenarına kadar eğildi durdu / Bıraksalar, ince uzun bacakları üstünde yaylanarak / ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak / Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı…”
Büyük Zafer hakkında Falih Rıfkı (Atay)'ın düşünceleri de şöyleydi: “Nemiz varsa; bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı'nın, vicdanımızı Doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak; hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi'ne borçluyuz.” (Atay, Çankaya, s. 363).
Büyük Zafer tüm mazlum milletleri olduğu gibi dünya Müslümanlarını da coşturdu. Afganistan Elçisi Ahmet Han, “Ey süngüleri nur saçan akıllı, yiğit İslam ordusu” diye başlayan mektubunda “Esirlik zincirlerini parçalayan” Büyük Zafer'in, “Yalnız Anadolu'ya değil, Asya'nın, Afrika'nın en uzak köşelerine, en ıssız yerlerindeki kulübelerine kadar 350 milyonluk koca bir İslam dünyasına nurlu sevinçler, neşeler saçtığını” belirtiyordu. (İslam dünyasının Büyük Zafer'i kutlama telgrafları için bkz. Bilal Şimşir, Doğu'nun Kahramanı Atatürk, Ankara, 1998).
26 Ağustos 1071'de Malazgirt Savaşı'yla Anadolu'yu yurt yaptık, 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz'la Anadolu'nun yurt kalmasını sağladık. Her iki zaferimiz de kutlu olsun…



http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/sinan-meydan/ne-muazzam-zaferdi-o-buyuk-taarruz-1991544/

Çanakkale Savaşı'nın keskin nişancı Türk kadınları


Çanakkale Savaşı'nın keskin nişancı Türk kadınları

31.8.2017 04:20
'18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak ...
İNCİSEL AYTAR / İZMİR

Tarihin her döneminde Türk kadını erkeğinin yanında yer almıştır. Kurtuluş savaşında da cephede elinde silahı ile düşmana aman vermeyen kadın kahramanlarımızın öyküleri tarihçilerin anılarında yer bulmuştur.
Kadınlarımız silah kullanmış, yaralı askerlerin, tedavisine yardımcı olmuş ve yiyeceğini, giyeceğini de temin etmiştir.
“Kalır mı Mustafa Kemal’in kağnısı bacım
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
yürüdü düşman üstüne,
yüceden yüceden”
Elif ile özdeşleşen binlerce kadınımız, cepheye çok zor koşullarda sırtında, kağnılarında silahı, mermiyi bebeğini, kendini feda etme pahasına taşımış milli mücadelenin kazanılmasında destan yazmıştır.

Çanakkale Gelibolu yarımadasında Mehmetçik’le birlikte omuz omuza savaşan onlarla aynı kaderi paylaşan kadınlarımızın sayısı yadsınamayacak kadar fazladır.
O dönemde keskin nişancı kadınlarımızın varlığını işgal kuvvetlerinin arşivlerinden öğreniyoruz.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) kurucu rektörü Prof. Dr. A. Mete Tunçoku’nun, yaptığı açıklamada, daha önce inceleme fırsatı bulduğu Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde bu konuyla ilgili pek çok belgeyle karşılaştığını söyledi. Özellikle o dönemde askerlerin “Keskin nişancı Türk kadınları”, “Türk kadın savaşçıları” konularını anlatan mektup ve günlükleriyle karşılaştığını belirten Tunçoku, Avustralya Piyade Er J. C. Davies’in annesine yazdığı şu mektupta kahraman Türk kadın savaşçılarından bahsedildiğini ifade etti:
“Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında bir genç kızdı.”

Prof. Dr. Tunçoku, Mısır’da yayınlanan “The Egyptian Gazette” adlı gazetede yer alan ve bir askerin İskenderiye’den ailesine yazdığı mektubunda, Türk kadın savaşçılardan şöyle bahsedildiğini söyledi:
“15 Ağustos 1915 Pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç ve bodur bitkilerle uyum sağlamış.”

Yeni Zelanda’dan savaşmak için gelen Otago Birliği’ne mensup bir askerin de savaştan sonra ülkesine döndüğünde, kendisiyle yapılan ses kayıtlı görüşme sırasında, 
“Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüğünü” 
söylediğini ifade eden Tunçoku, tüm bu örneklerin Çanakkale Savaşları’nda bazı kadın savaşçıların da rol aldığını, bunun bireysel birkaç olaydan çok örgütlü bir eylem olduğu kanısına varıldığını kaydetti.

Bütün bunların ışığında, Türk insanının direniş ve vatanseverlik aşkının kaynağının; Türk kadını ve Türk annelerinin varlığından var olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Özgürlüğümüzün ve Cumhuriyetimizin temelleri bu fedai kadınlar sayesinde atılmıştır.

45. Arhavi Kültür ve Sanat festivali

Arhavi Belediyesinin düzenlemiş olduğu ' 45. Arhavi Kültür ve Sanat festivali'nin medya yansımaları.

II. Abdülhamid Yahudilere toprak satmış


 

İsrail Abdülhamid'e çok şey borçlu

28.8.2017 22:32
Tarihçi Doç. Dr.Sezai Balcı ile Prof.Dr. Mustafa Balcıoğlu'nun Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yaptığı çalışmalara göre Abdülhamid Yahudilere toprak satmış
Tarihçi Doç. Dr.Sezai Balcı ile Prof.Dr. Mustafa Balcıoğlu ikilisi tarafından Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki belgelerin gün yüzüne çıkartılmasıyla hazırlanan "Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu" başlıklı çalışmada, Yahudi kökenli Rothschild Ailesi'nin Osmanlı padişahları ile olan gizli ilişkileri ortaya çıktı.
Kitapta, Rothschild üyeleriyle görüşen Osmanlı hükümdarları 2. Mahmut, Abdülmecid ve 2. Abdülhamid aile üyelerine birçok defa nişan takdim edildiği, 2. Abdülhamid zamanında Rothschildler'in, Filistin'de koloniler kurdukları, Abdülhamid'in Filistin'de yaşayan yerli ve yabancı Yahudilerin toprak satın almalarına izin verdiği belgelerle sunuldu.
'TÜRK ORDUSUNU FİNANSE ETTİLER'
Milliyet gazetesinden Mert İnan'ın aktardığına göre, Rothschild Ailesi ile Osmanlı Devleti arasındaki ilk temas, 2. Mahmut döneminde başlamış. Bu ilişki 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan itibaren kesintisiz devam ediyor. Osmanlı, Temmuz 1853'te 40 bin tüfek, 2 bin şişhane, 10 milyon fişek, 50 milyon kapsül satın alırken, bu silahlar için Rothschildler'e 10 milyon 514 bin 976 kuruşluk ödeme yapıldığı Maliye Nezareti'nin orijinal nüshalarında yer alıyor. Kitapta; Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Tuna kalelerindeki Türk ordusuna gerekli olan finansmanın Avusturyalı Stametz-Şirketi üzerinden, Rothschild Ailesi tarafından üstlenildiği, Rothschildler'in temsilcisi Nathaniel de Rothschild'in, 1834'te Yunanistan'ın Osmanlı Devleti'ne ödeyeceği tazminatı teslim etmek için İstanbul'a gelip Sultan II. Mahmut'la görüştüğü, Rothschild Ailesi'nden borç alınması için yapılan girişimlere Prens Metternich'in destek sağladığı da belgelerle ortaya konuluyor.
ABDÜLHAMİD ROTSCHİLD AİLESİNDEN BORÇ ALDI
Dikkat çeken bölümlerden birini ise 2. Abdülhamid'in Rothschild Ailesi'nden iki kez borç aldığına dair belgeler oluşturuyor. 1891'de alınan 6 milyon 316 bin 920 sterlin tutarındaki borcun faizi belgelerde yüzde 4 olarak belirtiliyor. Söz konusu geri ödeme süresinin 60 yıl olarak tanzim edildiği arşivlere yansımış. 2. Abdülhamid tarafından 1894'te alınan ikinci borç tutarı ise 8 milyon 212 bin 340 sterlin. 61 yıl vadeli alınan borcun 15 Ekim 1955'e kadar geçerli olduğu, her yıl 329 bin 249 sterlin tutarındaki meblağın İngiltere Bankası'na ödeneceği belgelerde yer alıyor.
BORÇLAR CUMHURİYET'E KALDI
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne intikal eden Rothschild borçları, Lozan Antlaşması gereğince Rothschild Ailesi'ne geri ödeniyor. Rothschild üyeleriyle görüşen Osmanlı hükümdarları 2. Mahmut, Abdülmecid ve 2. Abdülhamid aile üyelerine birçok defa nişan takdim ediyor. Ayrıca, 2. Abdülhamid zamanında Rothschildler'in, Filistin'de koloniler kurdukları, Abdülhamid'in Filistin'de yaşayan yerli ve yabancı Yahudiler'in toprak satın almalarına izin verdiği gün yüzüne çıkartılıyor.
10 BİN SİGARA HEDİYESİ
2. Abdülhamid'in 1888'de, Baron Rothschild ile görüşmesi o dönem Beyoğlu'nda çıkan Moniteur Européen gazetesi tarafından tespit edilirken, gazetenin, 30 Temmuz 1888 tarihli haberine kitapta yer veriliyor.
2. Abdülhamid, Rothschild ile 27 Temmuz 1888 Cuma günü öğleden sonra gerçekleşen görüşmede kendisinden Anadolu Demiryolları'nın yapım işinin üstlenmesi teklif ederken, Rothschildler'e hususi olarak yaptırdığı 10 bin sigarayı hediye ediyor. Bu görüşmenin detayları o dönemki Moniteur Européen Gazetesi tarafından şöyle aktarılıyor:
"Baron Rothschild ile kerimesi dün Talya vapuruyla Dersaadet'i terk eylemişlerdir. Talya Vapuru Pire'ye uğrayıp sonra Ancona ve Marsilya'ya gidecektir. Baron Rothschild'in geçen Cuma selamlığından sonra [27 Temmuz 1888] Yıldız Sarayı Hümâyûnu'nda gördüğü iltifat Hazret Cihanbânî ve huzûr Hümâyûn'a kabulden fevkalgaye mahzûz olduğu temin ediliyor. Zât Hazret Padişahî Baron ile bir saat kadar müddet mülakat ederek envai ulunmuştur ve Anadolu şimendiferlerinin Baron tarafından teşkil edilecek bir heyetsarrafiye tarafından inşa arzusunu dermiyân buyurmuşlardır. Bu arzu Cihanbanî Mösyö Rothschild'ce büyük mahzûziyeti celbetmiş olup mumaileyh tedkik keyfiyet edeceğini vaad eylemiştir. Baron'un mazhar olduğu envai iltifatlardan başka avdeti esnasında ZâtHazret Padişahî kendisine bilhassa imâl ettirilmiş on bin aded sigara hediye buyurmuşlardır."

İngiliz Gizli Belgelerinde 🇹🇷 Türkiye

 

 

İNGİLİZ GİZLİ BELGELERİNDE TÜRKİYE

ÖNSÖZÜNDEN; Aşağıda okuyacağınız belgeler 46 cilt tutan İngiliz Gizli Belgelerinden alınmıştır…Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için başta İngiltere olmak üzere Avrupanın emperyalist devletlerinin çevirdiği bütün oyunları en açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu belgelerin bize öğreteceği pek çok şey vardır. İlki Emperyalizmin gerçek karakteri. İkincisi devletler arası ilişkileri mutlaka şahıslar arası dostluklardan ayırmak gerektiğidir Akıllı yöneticiler için sadece ulusal çıkarlar vardır…Ve nihayet bu belgeler bize* halklarına ihanet eden devlet adamları ile gerçek vatanperverler arasındaki farkı açıkça göstermektedir. Bugün canlılığı ile yaşatılan bir Ermeni sorunu vardır. Geçmişte* Ermenilerin nasıl tahrik ve teşvik edildikleri bu belgelerde en açık şekilde görülmektedir. Ermeni cinayetleri başlamadan önceki dönemde yaşlı Ermenilerce gençlere aşılanan Türk düşmanlığı, bu topluluğun bulundukları ülkelerde eriyip yok olmalarını önleyen bir öğe gibi düşünülebilir. Yaşlı Ermeniler, yaşadıkları olayları, kimlere alet olduklarını ve kimler tarafından en insafsızca harcandıklarını düşünmeden şartlandırdıkları çocukları ve torunlarının vahşetleri ile ne ölçüde öğünseler azdır! Türk Yurdu bir baştan bir başa işgâl altında iken; ne Hınçak, ne Taşnak Cemiyeti, ne Bogos Nubar Paşa komutasında Ermeni Orduları, ne Rus, İngiliz, Fransız yapısı silahları, nede Maraşta giydikleri Fransız üniformaları hayâllerinde var olan Ermeni Devletini gerçekleştirmeye yetmemişti, günümüzde işledikleri cinayetlerle, vahşetle nereye gelebilirler? Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dönemde ırkçı olmamıştır. 

EROL ULUBELEN BELGELER

* (s. 34) (1096-1907) ( Albay C. Surtees tarafından rapor)

…Türk askeri birçok kez malzemesiz, yiyeceksiz, ayakkabısız, barınaksız yaşamış, yürümüş ve savaşmıştır.

…Türk Maliyesi: Türk bütçesi hiçbir zaman kesin olarak bilinmemektedir. Fakat 20 milyon Sterlin civarında olduğu sanılmaktadır… Türk borçları 88 milyon tutmaktadır. Bu borçlar belli şirketlerin kontrolündedir. Bu borçlar tuz, tütün, pul, ipek, içkiler, balıkçılık vb. kaynaklar ile garanti altına alınmıştır. Ruslara olan harp borçları 27 milyondur. Böylelikle borç toplamı 130 milyon olacaktır….

… Fransa ve Almanya bu memleketteki malî kudretini gittikçe arttırmakta ve ipi hergün biraz daha germektedir… Her iki tarafta Türk Hükümetine yüksek faizli yeni borçlar teklif etmekte, işe yaramaz âtıl kapitâli arttırarak Türk Hükümetini ellerinde tutmaktadırlar… Türkler harcamalarını kontrol etmezlerse bu iflâsa kadar gidecektir, böylece bu iki devlet bekledikleri fırsatı elde edeceklerdir….

… Osmanlı İmp.luğunun akılsızca borçlanması ve korkunç israfı yüzünden Türk Devleti mahvolmakta.

*- Cilt 262- Yıl:1909,- Sayfa: 759 (Eski bir diplomat) :

İngilizler Türk düşmanı Hıristiyanlara iyi davranır, Türk köpeğini dövmek için her kırbaç mübahtır derdi.

*- Cilt 269 Yıl: 1911, Sayfa 177 ( Sir Mark Skyse) :

… Öyle sanıyorum ki, Avrupalı mâliyecilerin Türkiyede yaptıklarını sinsi bir vahşet olarak isimlendirmek hatâlı olmaz.

*- Cilt 266- Yıl 1909,- Sayfa 329 ( Noel Buxton) :

… Türklerin şimdi en çok savaşması gereken şey, cehâlet ve vatanlarını Avrupalı hırsızlardan korumaktır.

*- Sayfa No: 180 -Belge No: 161- 30.Temmuz.1910

… Aslında Fransız mâliyecileri, Türkiyenin hayat kanını emmektedirler.

*- Sayfa No: 550- Belge No: 554- 24.Şubat 1912

… Kral Ferdinantın en büyük ihtirâsı İstanbul merkez olmak üzere Bizans İmp.luğunu kurmaktır.

… Şimdilik Avrupa Türkiyenin çözülmesini bekliyor, o zaman vilâyetler kucağına düşecek.

*- Sayfa No: 673- Belge No: 696 3. Eylül. 1912 (Mr. Marlingden Sir E. Greye)

… Şimdiki durum yalnız Balkanları ve Avrupayı değil fakat Arapları, Ermenileri, Kürtleri ve diğer ırkları da İmp.luktan ayırmaya çalışmak olmalıdır.

*- Sayfa No: 6- Belge No: 9- 9. Ekim.1912 (Sir.G. Buchanondan, Sir. E. Greye)

… Bütün Avrupa Türkiyesi hıristiyanlara ait olmalıdır…. Girit sorunu da Yunanistan lehine çözülmelidir.

*- Sayfa No: 88- Belge No: 113- 3. Kasım. 1913 ( Lord Kicthenerden Sir E. Greye)

… Türklerin çöküşü tamamlanmış görünüyor… Sudanda Türklerin hak diye ileri sürdükleri ne varsa İngiltereye geçmelidir.

*Cilt X- Sayfa No: 50- Belge No: 59 29. Ekim.1913 (Sir A. Nicholsenden Sir G. Hardingeye )

… İmroz ve Bozcaadaları hariç bütün adaların Yunanlılara bırakılmasını sağlayalım.

*- Sayfa No: 164- Belge No: 180 23. Aralık. 1913 ( Sir E. Greyden Sir E. Mallete)

Yunanistanın adaları alacağı konusunda anlaştık. Size söyleyeceğim en iyi husus kuvvetlerin Yunanistan lehine Türkleri oyalamakta olduklarıdır… Ermeniler hakkında yapacağımız teklifleri Türkleri korumak gibi göstermeliyiz… Türkiye dağıldığı zaman Almanlarda kendi paylarını alacaklardır… Türkiye yeni borçlar bulmazsa çökecektir.

*- Sayfa No: 262 – Belge No: 286- 16. Haziran. 1914 (Mr. Erskineden Sir E. Greye)

… Amiral Kerr bana gizlice Türk Donanmasını mahv etmek için plânları olduğunu anlattı.

*- Sayfa N0: 381- Belge No: 429- 14. Aralık. 1913 (Mr. Obeirneden Sir E. Greye)

… Ermeni ayaklanması Türklere bir harp ilân etmenin en iyi aracıdır… Alman ordularının Türklerin yanında olması üçlü anlaşmayı kuvvetlendirecek, bu reformlara yol açacak ve sonra bir Ermeni isyanı olacaktır.

** ( Günümüzde de Türkler aleyhine yürümekte olan Ermeni propagandasını daha yakından anlayabilmek için bir iki küçük -aşağıda- ek yapmağı uygun gördük. E.U)

…Avrupalı emperyalistler amaçlarına varmak için bütün insanları yok etmeğe hazırdırlar ( Müslüman Asyada Kuvvetlerin Mücadelesi Sayfa 14)

… Prof. Phillip Marshall Brown: Avrupalı Devletler emperyalist amaçlarına varmak için Orta- Doğu halklarının gereksinimlerine kulak tıkadılar, hatta bu insanları kuvvet dengesi için kurban gibi fedâ ettiler. ( Olaylı Yıllar Cilt 2 Sayfa 148)

… Prof. John Dewey: Halkın nefret ettiği yabancı kuvvetler, bu memleketlerden elde ettikleri kukla hükümetleri öyle haince kullandılar ki işte emperyalizm. ( Politik Yeni Cumhuriyet Sayfa : 268- 12. Kasım 1924)

…Türkiyede Amerikan Protestan misyonerleri…Misyonerler bütün çalışmalarını Rum ve Ermenilere yönelttiler.Amerikan misyonerlerinin en büyük başarısı kolejler vasıtası ile oldu.İstanbuldaki kolej 1840da Robert kolej adını aldı. İlk talebelerin hemen hepsi Ermeni gençlerindendi.Bu koleji bitirenler,zamanla birçok milletin lideri durumuna geldiler. Buradan çıkan Bulgar öğrencileri, Bulgaristandaki milli hareketin başına geçtiler….Amerikan Protestanlarına göre Müslümanlar kafirdir,bu yüzden onların aleyhine propaganda yapıp,insan kasabı oldukları efsanesini yayıyorlardı…. Misyonerler Ermenileri Müslümanlara (Türkler) karşı hazırladılar, dinamit yapmasını öğrettiler ve her fırsatta onları İslâma karşı kullandılar.

*-Sayfa No:486 -Belge No:545 8.Haziran.1913 (Sir G.Buchanondan Sir E.Greye)

…Ruslar, Majeste hükümeti Türk sınırında yaşayan Kürtler arasında da huzursuzluklar çıkartıyorlar, zayıf Türk otoriteleri bunu bastıramaz ve biz buna katlanmayız dediler.

*- Sayfa No:501 Belge No:562 22.Haziran.1913 (Sir E.Greyden Lord Granvilleye)

… Altı ilin birleşik bir Ermenistan için ayrılması Asya Türkiyesindeki diğer ırklarında aynı yolu tutmasına neden olacaktır.

İNGİLİZ DIŞ POLİTİKA BELGELERİ: 1919-1939

*-Sayfa 86 12. Temmuz. 1919 Yunanlılar Aydında boş yere kan döktüler.

*-Sayfa 95 …. Türkler sadece Yunanlıların istilâsına uğradıklarını sanıyorlar ve onlarla savaşmaya hazırlanıyorlar, ancak Yunanlılar müttefik plânının bir parçasıdır.

*-Sayfa 106-132 … Türkleri rahatsız etmeyelim ve Türklere harbin bittiği izlenimini verelim…. Yunanlılarla İtalyanlar aralarında anlaşıp nereleri işgâl Edeceklerine karar veriyorlar…. Türklere bu işlerin duracağı hissini vermeliyiz.

*-Sayfa 138 …. Yunanlılar İzmirde katliam yapıyorlar…

*-Sayfa 241 - Mekkede Şerif Hüseyin 1915-1916 da İngilizlerle bir anlaşma yaptı. Ayrıca 2. Kasım. 1917 de Filistinde bir Musevi devleti kurulması için Beyanname (Balfour Beyannamesi) imzaladı. 1918 Ekim ayında Gnr. Allenby emir Faysala garanti verdi. Ayrıca Fransız büyükelçisi ile Rus dışişleri arasında 13-16 Nisan. 1916 da Skyes-Picot Anlaşması yapıldı. Buna göre:

1. Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis Rusyaya katılıyor.

2. Van, Bitlis, Siirt, Aladağ, Akdağ, Yıldızdağ, Zara ve Harput bölgesinde bir KÜRT DEVLETİ kuruluyor.

*- Sayfa No:388-Belge No:278- 11.Ağustos.1919

Emir Faysal ın Mektubu

… Bütün Müslümanların gözleri İngiltereye dikilmiştir. Türk Müslüman imp.luğunun yıkılmasında asıl kuvvet olan Araplar şimdi ödüllerinin ne olacağını bilmek istiyorlar. Babam İngilizlerin vaatlerine inanarak Türklere karşı savaştı. Eğer, isteklerimiz yapılmazsa sizlere karşı da savaşırız. Halifelik ve mukaddes yerlerimiz Allahın izni ve Türkler sayesinde bütün kaldı, şimdi Müslümanların içinde El Hüseyin Bin Ali diye biri vardır Hicaz Krâlı . Açıkça İngilizlerle bir olduğumuzu,İngilizlerin mukaddes yerlerimizin koruyucusu olduklarını ilân ediyor.

*-Sayfa No: 635-25. Haziran.1919- 13. Şubat. 1920 arası Konferansta Türk Meselesi:

… Majestenin hükümeti Türk ön Asyasına dört gizli anlaşmaya dayanarak girdi.

1. 1915 Mart ve Nisanında yapılan İstanbul Antlaşması. İngiltere – Fransa ve Rusya arasında.

2. 26. Mart 1915 teki Londra Antlaşması. İngiltere Fransa ve İtalya arasında.

3. 1916 da Skyes-Picot Antlaşması. İngiltere – Fransa ve Rusya arasında.

4. 1917 de St. Jean de Meaurienne Antlaşması. İngiltere – Fransa ve İtalya arasında.

*- Sayfa No: 643- Belge No:426-25. Haziran. 1919

… Amerika Cumhurbaşkanı Wilson Türkler Avrupada çok uzun zaman kaldılar ve oradan tamamentemizlenmelidirler dedi.

*- Sayfa No: 654- Belge No: 433- 28. Haziran.1919 (Amiral Webbten Sir R. Grahmana)

… Çanakkale Savaşında bir hayli şöhret yapan Mustafa Kemal başbakan tarafından Samsuna müfettiş olarak gönderildi. Başbakanın(sadrı azam) niyeti kötü değildi, ama Mustafa Kemal Samsuna gittiğinden beri milliyetçi hareketlere girişti. Başbakan onu geri çağıracağına söz verdi.

*- Sayfa No: 678- Belge No: 451- 10. Haziran.1919 ( Amiral Sir A. Cathorpeden Lord Curzona )

…Binbaşı Noel Kürt şefleri ile görüş birliğine varırsa bundan faydalar sağlayacağını söylüyor. Kürt şeflerinden İstanbulda (Seyit) Abdülkadir ve Bedir Han ve daha az önemli kimselerdir. Bunlar şüphe uyandırmamak için Noelden ayrı olarak Kürt bölgelerine gidecekler, … Kürtler henüz Mustafa Kemale karşı ayaklanmadı ama Noel bunu sağlayacağından emin.

*- Sayfa No: 693-Belge No: 464- 21. Temmuz.1919 ( Mr. Hohlerden Sir E. Tilleye )

… Benim problemim KÜRTLER.Noel Bağdattan buraya geldi… Kürtlerin peygamberi olmak istiyor… Korkarım ki Noel bir Kürt Lawrencei olabilir. Mezopotamya şimdi bizim olacağına göre, ona, bir KÜRT DEVLETİ kurdurup kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz. (Seyit) Abdülkadir ve onun gibilerle konuştum. Onlara etki edebilmek için biz de Türklere hile yapıyoruz. diye belki beş defa tekrarlamak mecburiyetinde kaldım.. Ancak,Kürtlere fazla güvenilmez. Majestenin Hükümetinin amacı Türkleri azami derecede zayıflatmak olduğuna göre Kürtleri bu şekilde harekete getirmek fena bir plan değil…Kürt partisinde aktif olan tanınmış Kürtler:… Şeyh seyit Abdülkadir (Başkan), Mevlan Zade Rifat (gazeteci), Emin bey (memur). Bunlar, Wilson prensiplerine göre hak iddia ediyorlar….. Sulh şartları Müslümanların çok aleyhine ve Hıristiyanların çok lehine olması üstelik BÜYÜK ERMENİSTAN hakkında söylentiler, Kürtleri Türklerin yanına itiyor.

*-SayfaNo:723-Belge No:478 -9Ağustos.1919

… Avrupalıların verdikleri raporlara göre,İZMİR de ilk adımda Yunanlılar 20 bin Türk 2ü öldürmüşler….Yunan orduları İZMİR halkını sindirmeye çalışıyor.Bütün bölgeyi harabe haline getirdiler.

*-Sayfa No:735 -B492,493- 19Ağustos 1919 (Amiral Webb den Lord Curzon a)

….Amerika Trabzon ve Erzurumu içine alan bir ERMENİSTAN ı himaye edecek. Geri kalan dört ilde bir KÜRT DEVLETİ olarak İngilizlerin himayesine bırakıyor… Başkan Wilson,Türklerin, Kürtlerin ya da diğer Müslümanların Ermenileri korumalarını,aksi halde Türk İmparatorluğunun ortadan kaldırılacağını, kendilerine çok kötü sulh şartlarının zorla kabul ettirileceğini,söylüyor.Başbakan bundan çok etkilendi…

*-Sayfa No:742-Belge No:498-27Ağustos1919(Mr.Hohlerden Mr.C.Keere)

…KÜRTLERİN ve ERMENİLERİN durumu beni hiç ilgilendirmez.Kürt sorununa verdiğimiz önem Mezopotamya bakımındandır.Diğer taraftan Wilson beni korkutuyor,ajanları devamlı hatalar yapıyor.Noelegelince,fanatiğin biri ERMENİSTAN ın ve KÜRDİSTANIN SINIRLARININ KESİN OLMADIĞI konusunda sizinle aynı fikirdeyim…. KÜRT SORUNU Mezopotamyada tatminkar bir sınır oluşturmak içindir…

*-Sayfa N O:745-Belge No:500,501 -31Ağustos1919(Mr.Balfourdan Lord Curzona)

…İzmirde oturan İngilzler Yunan lıların İzmiri idaresinin çok kötü ve çok haince olduğunu söylüyorlar.Bunun nedeni,YUNANLILARIN ÇOK KÖTÜ YARADILIŞTA İNSANLAR OLMALARI..Amerikalılar,Türkleri tehdit ederekErmenilere bir şey olursa kendilerinin son adamlarına kadar ortadan kaldırılacağını söylüyorlar.

*-Sayfa No:756-Belge No:509 (Akhisar kontrol memuru tarafından bildirilmiştir)

…Türk askerinin …telefon hatları bile yok..Bu kuvvetlerdeki askerler günde 50 kuruş,subaylar 100 kuruş almaktadır… Bu insanlar Yunalılardan nefret etmektedir ve kahramanlıkları da bilinmektedir. Özellikle dağlık bölgelerdeki ZEYBEK ve YÖRÜKLER korku nedir bilmezler… Yunanlılar köyleri yakıp kadın ve çocukları öldürünce, kadınlara tecavüz edince harekete geçtiler.

*-SayfaNo:763-Belge No:713-17Eylül 1919 (Amiral Sir F.de Robeckden Lord Curzona)

…Bu hükümetin kabul edeceği sulhu milliyetçiler kabul etmeyecektir. 1908 de de, şimdi de Başbakanlar bizim dostumuzdu, Başbakan (sadrıazam) İtalyan komiserinden, şehir milliyetçiler tarafından tehdit edilrse ne yapacağız diye sordu..

*Sayfa No:792-Belge No:523- 27-Eylül-1919 ( Albay Mayner Tzhagemdan Lord Curzona)

… Noel gayet tehlikeli bir şekilde Türklerin aleyhinde çalışıp Kürt propagandası yapıyor.

*Sayfa No:785-Belge No:530,543- 30-Eylül-1919 (Amiral Sir F.D Robeckten Lord Curzona)

… Sultan İngiliz otoritelerinden kuvvet kullanarak milliyetçileri durdurmalarını istedi … Başbakan(Sadrazam) ve içişleri Bakanı ( Dahiliye Nazırı) durumun kötülüğünü kabul ediyorlar ve asileri bastırmak için müttefiklerden izin istiyorlar…Başbakan (sadrazam) Ferit Paşa Hükümeti milliyetçilere karşı savaş ilan etti ve milliyetçilerle konuşulamayacağına karar verdi… İngiltere Türklere karşı olan savaşta başrolü oynadığı halde bugün Türk gazetelerinde ve hatta milliyetçi gazetelerde bile İngiltere iyi bir yerde.

*Sayfa No:817- Belge No:548- 10-Ekim-1919 (Harbord tarafından)

… İstanbuldan Mardine kadar bütün bölgeleri gezdik… Türklerin Ermenileri öldürmek istediklerine dair bir işaret görmedik… Üç ay önce Ermenilerin

tek bir adam kalmayıncaya kadar kesildiğini duymuştuk, halbuki duyduklarımızın hiçbiri doğru değildi.Fransızlar Türkleri mandaları altına almak istiyorlardı, bunun için de dünyanın şüphesini Türklerin üzerine çekmek gerekirdi.

*Sayfa No: 826 Belge No: 549- 15-Ekim-1919 ( Amerikan Radyosu konuşmasından)

… Mustafa Kemal bana dedi ki: Bizim hükümetimiz yabancı hile ve müdâhaleleriyle zayıflatılmıştır. Milliyetçilerin İngiliz ve Fransızlardan yardım aldığı yalandır. İngiliz sermayesi Türkiyeyi mahvediyor. Biz İngilteredeki eski Türk Dostları Cemiyeti Başkanı Adil Beyin 200 bin Sterlin, Konya Valinin 150 bin Sterlin ve belki de Ankara Valisinin bu miktar para aldığını biliyoruz.

*Sayfa No:828- Belge No: 553-19-Ekim-1919 (Mr. Ryandan rapor)

… Milli kuvvetler gittikçe geliştiği için, silahların bırakılmasına rağmen 40 bin kişilik bir hükümet kuvvetinin milliyetçilere karşı kullanılaması istendi.

Başbakan (sadrazam) bu isteği derhal kabul etti. Ancak, İzmirde cinayetlere ve kadınlara yapılan tecavüzlere karşı kurulan kuvvetleri bunlarla karıştırmamak gerekir dedi.

*Sayfa No:831-Belge No:511-14-Ekim-1919 (İngiliz Yüksek Komiserliğinden Amiral Sir D. Robecke)

… İtalyanlar İzmirdeki Müslümanların dinlerini değiştirip İtalyan vatandaşı yapmak istiyorlar… Fakat benim anladığım Türklerden çok korkuyorlar.

*Sayfa No:873- Belge No: 585- 11-Kasım- 1919 ( Amiral Sir F. Robeckten Lord Curzona)

… İstanbula Ermeni ve Rum göçmenleri geliyor. Amerikalılar bunlara yardım ediyorlar… Ayrıca İzmir bölgesinde evleri yandığı ve yıkıldığı için evsiz barksız kalan Müslümanların durumu da bizi hayli utandırıyor. Şimdi her tarafta milliyetçi adı altında çeteler türedi. Mustafa Kemal ve adamları bütün yabancıların ve özellikle İngilizlerin gitmesini istiyor.

*Sayfa No:907-Belge No:609-28-Kasım 1919 ( Mr. Kitsondan Sir. E. Crowea)

… Ermenilerin Müslüman komşularını kesmesinden hiç şüphe etmem… Taşnaklar müthiş bir vahşetle çalışıyorlar… Kürtlere her nekadar inanmasak ta onları kullanmamız çıkarımız gereğidir. Doğu illerine gelince; Türklerle harp etmeden o bölgeleri Ermenistan ve Kürdistan diye bölemeyiz.

*Sayfa No:917- Belge No: 613-28-Ekim-1919 ( 27 Köyün Eşrafından Konyadaki İngiliz Yüksek Komiserinin aldığı mektup)

… Milli kuvvetler adı altında bir grup, Müslüman ve hristiyanları öldürmektedir. Hayvanlarımızı elimizden alıyorlar, telgraf hatlarımızı kesip bizim sizlere haber vermemizi önlüyorlar. Bizim hükümetimiz zayıf olduğu için milliyetçileri ezemez. Milliyetçileri ezmek için İngiliz hükümetinin bize yardım elini uzatması için yalvarırız. Aşağıdaki köylerin eşrafı tarafından imzalanmıştır: < Soğucak Kovanlı – Hacı Yunuslar Dumnu Karabayır Uluslar Seyit Citret Bekle Sat Yalnızca Kiraz – Elma ağaç Beybahin Fakirtepe Ekitse Sarıca Sarıskat Akçapınar – Ahırlı-Günce – Gün – Ali Çerçi Fatma Sorkun Mervesti >

*Sayfa No:925 -Belge No:620 9Aralık1919 (Amiral Sir F. de Robekten Lord Curzona)

…Mr. Hohler Kürt meselesi hakkında Kürt başkanı olan Şeyh Sait Abdülkadir Paşayla görüştü. Kürtler bütün ümitlerini İngiliz hükümetine bağlamış durumdalar.Bu ara Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor. Kuvvetler , Kürtleri Mustafa Kemale karşı kullanmak için her parayı ödemeye hazırdırlar..

*Sayfa No:932-Belge No:632 -22Aralık1919(Türk meselesi hakkında ikinci toplantı):

…Türk Hükümetinin parasal bakımdan iflas ettiği.Çatalca hattı dışında Türklere yer verilmemesini ,kapitülasyonlara çok benzer bir sistemin kurulmasını,Türk ordu ve donanmasının ancak jandarma örgütü haline getirilmesini,Erzurumun Ermenistana verilmesini,12 adanın Yunanlılara verilmesini,..

*Sayfa No:966-Belge No:633,219 -26 Aralık1919 (Türk meselesinde üçüncü toplantı):

…Kürt kabileleri İngiliz ve Fransız hakimiyetine konacak, KÜRDİSTAN da hiçbir şekilde TÜRK BIRAKILMAYACAK. Bir tek KÜRT DEVLETİ mi yoksa bir çok küçük KÜRT DEVLETİ mi kurulacağı düşünülecek. Ermenilerine Amerikalılar kanalı ile SİLAH sağlanacak … İstanbulda gizli bir örgüt kuruldu .Milliyetçileri vatan haini ilan ediyor…

*Sayfa No:992-Belge No:646- 4 Ocak 1920 (Lord Curzonun notları)

…Türkler Avrupadan atılmalıdır.Amerikalı Senatör Lodge ın dediği gibi; İstanbul Türklerden tamamen alınalı,bir veba tohumu olan; savaşların yaratıcısı,komşuları için bir küfür olan Türkler Avrupa dan silinmelidir.

*Sayfa No:1003 Belge No:647 -25 Aralık1919 (Mr. Ryanın raporu):

…Milliyetçiler şimdi ki yol kullanıyor: Milliyetçi ol, çünkü İslamı kurtaracak tek yol odur. İslama sadık ol, çünkü senin milli varlığını kurtaracak tek yol odur… Bu fikirlerin her ikisi de İslam dünyasındaki İngiliz hakimiyetini mahvedebilir. BİZ; GERÇEK İDEALİ DİN GİBİ DAVRANACAK ÇIKARCI GRUBU İDARECİ OLARAK GETİRMEYE ÇALIŞACAĞIZ… Panislamizmi ezemeyiz, bu tıpkı Batıdaki milliyetçilik gibidir.Bizim şimdiki amacımız bölmek, arkadş gibi davranıp kazanmak ve sonra hükmetmek olmalıdır…

*Sayfa No:1062-Belge No:667-22Ocak1920 (Amiral Webbden Lord CURZON a):

…Baybutta Şeyh Kürt Ali milliyetçilere karşı harekete geçti..

*Sayfa No:42-Belge No:6 (Lonra Konferansı):

A-Türkiye özerk devlet olmalıdır.

B-Boğazlar uluslar arası olmalıdır.

C-Türkiye özerk ERMENİSTENI tanıyacaktır.

E-Azınlıklar ,kuvvetlerin himayesinde olacaktır. .

Lloyd George göre: Türkler yüzlerce yıl Avrupada kaldılar ve Avrupadaki bütün belaların başı oldular. İstanbul Türk değildir, Yunanlılarındır.Türkler oradan atılmalıdır.

İtalya delegesine göre: Boğazları işgal edelim, böylece Türkler merhametimize kalır

Sayfa No:54Yunanlıların İzmire çıkışına biz izin verdik…Lloyd George, Yunalıların İzmirde ticari çıkarları var, diyor…

Mr.Cambona göre : Türklerin mali kontrolü mümkündür, Türklerden kimse bu işi anlayamaz. Biz bu durumdan yararlanarak Türkleri mali ve idari kontrole alırsak, durum her bakımdan düzelir…. Müttefiklerin Türkiyede çok önemli mali ve politik çıkarları vardır.Boğazları kontrol edip para alsak ,yılda 1 milyon sterlin toplarız…

*Sayfa No: 81-293-Belge No:10-16-Şubat-1920 ( Londra Konferansı)

… Ermenistana altı ilden başka Trabzon ve Adana da verilmelidir. Amerika Ermenistana yardım edecektir… Trabzonda bir tane bile e yok, Ermenisiz bir Ermenistan biraz gülünç olmuyor mu, deniliyor…küçük bir Türk Devleti kurulmalı, Kapitülasyonlar adli işlere de uzatılabilir.Japonyadan kapitülasyonları kaldırdık çünkü, onlar kuvvetliydi başka çaremiz yoktu. Türklerin kafası daha az işler (Turkish mind was far less precise than the Japanese)

Bu nedenle kapitülasyonlar adli işlere de uzatılabilir. Lloyd George ve Lord Curzon, … Amerikalı Yahudiler de Lloyd Georgea telgraf göndererek parçalanan Türk yurdundan hisse istiyorlar… Türkleri yatıştırmak için İzmir üstündeki isteklerini kabul etmiş görünelim. Yunanlılar daha fazla asker çıkartsınlar, sonra Türk isteklerini kabulden vazgeçeriz… İtalyan S. Nitti, < Türklerin bütün arazilerini ellerinden aldık, bari ağır borç altına sokmayalım> diyor… İzmire bir Türk bayrağı asarak, Türk varlığını kabul etmiş görünelim… Venizalos < Türk bayrağı şehrin dışına asılsın, Giritte de Türk bayrağı ada dışında bir kayalıkta asılıydı> diyor… İngiltere; Kürt devleti kurmak istedikleri bölgede çok fazla maden olduğundan emin… Lord Curzon, < Erzincan da Ermenilere verilmeli, Karadenizde de bir Lazistan kurup Ermenilerin mandasına verilmeli ve İstanbulu boşaltmak için Mustafa Kemalin adamlarını neden olarak ileri sürebiliriz> diyor.

*Sayfa No: 291,297,300- Belge No:36,37,38- 28.Şubat.1920 ( İngiliz Dışişlerindeki Toplantı)

… Lloyd George < İstanbuldan Türkleri çıkartmalı>… Mr. Cambona göre: < Bütün sıkıntı Mustafa Kemal Paşa tarafından yaratılıyor ve Sultan onu kontrol edemiyor>… Fransız gruplarının 1/3ü Fransız askerlerinden gerisi yerli Ermenilerdendir… İstanbuldaki komiserimiz, bu olayları önleyemezse Sultanı İstanbuldan atacağımızı bildirerek tehdit etsin… Erzurumun yeni kurulacak Ermeni Devletine katılacağı bir sırada; Mustafa Kemal olmasaydı Ermenilerin bir şansı olurdu… Mustafa Kemalin askerleri hiç para almıyor, onları harekete geçiren vatan aşkıdır.

*Sayfa No:338,358,411,450,570-Belge No:42,45,50,55,62,66 -3-20. Mart.1920 (İngiliz Dışişlerindeki Toplantı)

… Sonuç: Mali işler Türklerin eline hiçbir şekilde bırakılamaz. Ayrıca bütün işgâl masraflarını ve toplanan bu komisyonların parasını da Türkler verecek… Sinyor Litti, < Türkler İzmiri isteyeceklerdir, bizde pekâla, İzmiri işgâl için yaptığımız bütün masrafları verin deriz, tabii Türkler bunu ödeyemeyeceklerine göre İzmirde bize kalır> dedi. Buna karşılık: Loyd George; < bizim Suriyedeki birliklerimiz oradan çıkacak, yani bunun masrafını biz mi, ödeyeceğiz? Hiç böyle saçma şey olur mu? Hepsini Türkler ödemelidir. İngiliz vergi müfettişleri bu iş için 750 milyon Sterlin ödediler, bütün bunları Türklerden altın olarak alacağız, Türklerin altın stoklarını ele geçirmeliyiz> dedi… Mr. Cambon,< ilk yapacağımız iş bunların milliyetçi liderlerini yok etmek olmalıdır> … Lloyd George < Sultan(Vahdettin)a şöyle deriz: Biz bütün etleri alıyoruz sen de birkaç kemikle yetin. Gerçekte Türkiyeden geriye ne kaldı?

En zengin, en verimli toprakların hepsi ve imp.luğun yarısı gitti. Bütün bunlara ilâveten Boğazlar işgâl edildi, üstelik bütün masrafları da Türkler ödeyecek…Türklerin şöhreti yalancı bir şöhrettir ve müttefikler hâlâ bu şöhretten dehşet duymaktadırlar. Türklerle ancak savaşarak başa çıkılabilir … Bir Ermenistan kurma hülyası ölecektir ancak bu bir Kürdistan kurulması anlamını taşır. Müttefik kuvvetler Türk kuvvetlerini gözlerinde fazla büyütüyorlar, şimdi bizim 160 bin ve Türklerin 80 bin askeri var. Fransız, İngiliz, İtalyan ve Yunanlılardan oluşan, her iki asker bir Türk askerini yenemez ise Türklerin bütün isteklerini kabul edelim>…Mr. Cambon, < Türklerin hiçbir kaynakları yoktur derken yanılıyorsunuz. Şayet Türkler kızarlarsa, Yunanlıları İzmirden denize dökerler>… Aynı tolantıda alınan kararlardan:

1. İstanbul resmen işgâl edilecek ve bahane olarak Türkiyedeki azınlıklara kötü davranıldığı ileri sürülecek.

2. Türklere sulh şarlarını kabul ettirirken, çıkacak ayaklanmalara karşı koymak için İstanbuldaki milliyetçi liderler tevkif edilecek. İstanbul Hükümetine 24 saat süre verip Mustafa Kemali ve bütün kuvvetlerini dağıtması istenecek. Aksi halde, Yunanlıların bu işi yapacağı söylenecek.Mr. Churchill, < Biz bir taraftan Mustafa Kemale mektup gönderelim diğer taraftan da Yunanlılara fırsat verip Mustafa Kemalin adamlarını yakalatalım, böylelikle Türklerin prestijini sıfıra indiririz>.

3. Tarihi ve artistik değeri olan mallar alıp götürülecek.

Lord Curzon: < Türkler için askerlik mesleği tamamen kapanmıştır. Şüphesiz Türkler askerlik yapmak isterlerse başka bir yere gidebilirler. Fransız lejyonu onları kabul edecektir. Maafih İngiltere buna dahi itiraz eder. Çünkü, Türkler diğer düşmanlarımızdan çok farklıdır, başka bir yerde bile askeri eğitim görmeleri iyi değildir.

*Sayfa No: 642-Belge No:71 2. Ek. -25.Mart.1920 (Gelecekteki Ermeni Devletinin kurulması hakkındaki rapor.)

Ardahan, Batum ve İmer Vadisi verilecektir. Ermenistanın, Kürdistan ve Türkiye ile olan sınırlar şöyledir: Karadenizde Yanbatı Deresi… Erzurum ilinin batı sınırı, Bitlis suyu.

*Sayfa No:93-Belge No:1/98-18-26. Nisan.1920 (Sanrema Konferansı)

…Türkiyenin sınırları: Erzurum Ermenilere verilecektir. Böylece, büyük Ermeni Devleti teorisi yerine gelecektir. İtalyan Nitti, <…Erzurumda Türkler çoğunlukta olduğu için bir yolunu bulup Türkleri oradan atmalıyız. Erzurum, son zamanlarda milli hareketin merkezi olmuştur.> Mr. Berthelot, < Mustafa Kemal ve kuvvetleri rüşvet verilerek yada başka bir yoldan ortadan, kaldırılabilir.> … Mr. Aharonian, < Mustafa Kemalin ordusu, sizin sandığınızdan çok daha küçüktür ve başı boş bir ordudur. >

…Lloyd George, < Eğer, Erzurumsuz Ermenistan olacaksa, bu hiçbirzaman bir Ermenistan olmayacaktır > dedi.

… Azınlık gruplarının her türlü hakları korunacaktır. İleride hür Kürdistan kurulması sağlanacak, Güney-Anadoluda İtalyan, Diclenin batısında İngiliz çıkarları korunacaktır. Yunanlıların çıkarı olan bölgeler, Yunanlılara verilecektir. Türkiyenin herhangi bir yerinde özel çıkarları olan büyük devletler o bölgedeki azınlıkları da idaresi altına alacaktır.

*Sayfa No:324-Belge No:33- 21. Haziran.1920 (Villa Belledeki toplantı)

… Lloyd George, < Mustafa Kemalin başarısı Araplara da sıçrayabilir, bu nedenle mutlaka ezilmesi gerekir… Yunanlıların çarpışma yeteneğini büyüttük, Türklerinkini de küçülttük>.

*Sayfa No:443-Belge No: 47-7. Temmuz.1920 ( Villa Franeusedeki toplantı)

…İstanbul Hükümeti yanlı bizim için değil, bütün dünya için tehlikeli olan Türk milli hareketini bastırmakta bize yardımcı olabilir… Savaşın iki yıl uzamasına sebep olan Türklere hiçbir şekilde merhamet edemeyiz…Mr. Venizalos, < İmkânı olsa Türklere silahtan başka bir yol kullanabiliriz fakat Türkler silahtan başka bir şeyden anlamazlar.>

*Sayfa No:553-Belge No:62-11.Temmuz.1920

…Türk Hükümetine verilen cevap: Türk Hükümetinin mesajını dikkatle inceledik. Türkler… savaşa girerek insanlığın kayıplarına ve sefaletine sebep oldular… milyonlarca insanın ölümüne ve milyarlarca sterlin kaybına sebep oldular. Dünyada özgürlüğün yeniden kurulması için Türkiyenin ödeyeceği bedel çok fazladır… Türklerden başka ırklar devlet haline getirilecektir. İzmir ve Trakya Türklerin elinden alınacak, Amerikan Cumhurbaşkanı(Wilson)nın karar vereceği sınırlar içerinde hür bir Ermenistan kurulacaktır… Türklerin uygar dünyaya bir daha ihanet etmemesi için sıkı tedbirler alınacaktır bu sebeple Türkiye küçük bir devlet haline getirilecektir… Türk halkının emperyalist arzuları silinecektir.

Boğazların özerkliği konusuna gelince:

Boğazlardaki bütün askeri tesisler tıkılacak, sahiller ve adalar silahsız hâle getirilecektir.Silahsızlanma masrafları Türkler yada Yunanlılar tarafından ödenecektir.Adalarda müttefik kuvvetler haricinde hiçbir asker bulunmayacaktır.Türk Jandarmaları bizim emrimiz altında olacak, Türk borçlarının hepsi Türkler tarafından ödenecektir. Eğer, anlaşmayı imzalamazsanız Avrupadan kesin olarak atılacaksınız. İncelemeniz için 10 gün müddet veriyoruz.

*Sayfa No:846-Belge No: 98-22-23. Ağustos.1920 (İngiliz ve İtalyan Başbakanlarının görüşmesi)

…Llyod George, < Türkler bize ihanet ettiler. Çanakkalede binlerce insanımız öldü. Şimdi Türklerin ölümüne kim bakar.>

*Sayfa No:589 Belge No:533-11. Nisan.1920( Lord Curzondan Mr. Wara)

…Ermeni Bogos Nubar Paşa ve Mr. Ahoromiyanı azarladım. Türkleri öldürmek için silahların Azerbaycanlılara karşı kullanılmasının aptallığını anlattım.

*Sayfa No:629- Belge No:590- 4. Temmuz.1920 ( Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

… Mr. Khatissian, 25 bin tüfek aldıklarını, ayrıca Ermeni ordusunda 30 bin Rus yapısı tüfeğin ve bir milyon merminin bulunduğunu Yunan ilerlemesi başlayınca Ermenilerin de derhal saldırıya geçeceklerini bildirdi.

*Sayfa No:4- Belge No:6-23.Şubat.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

…Anadoludaki bütün hareketler Mustafa Kemal Paşa tarafından düzenlenen milli hareketin parçaları olarak düzenlenmektedir… Damat Ferit milliyetçi harekete karşı asker göndermek istiyor… Aldığımız kararlara saygı göstermeyen tek halk Türk halkıdır.

*Sayfa No:17,26-Belge No:17,23-9.Mart.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Cırzona)

… Türkler Yunan idaresi altına girmezler, özellikle Yunanlıların İzmirde yaptığı kepazelikten sonra İngiliz subayları ve bizim adamlarımız Türkleri öldürmekte, Yunanlılarla iş birliği yapıyorlar. Bizim Türklere gösterdiğimiz şiddet anlaşılır şey değildir… Türkler müthiş savaşçıdır, cephaneleri azdır, hiç ulaştırma araçları yoktur… Türklerle yapılacak sulh anlaşmasında Kürdistanda Türklerin hiçbir hakları kalmayacaktır. Kürdistanda durumdan emin olmalıyız, Kürtler bile ne istediklerini bilmiyorlar. Erzurum Türklerin en kuvvetli kalelerinden biridir, çok büyük bir Türk toprağının Ermenilere verilmesine göz yummazlar… İngiliz İmp.luğu bir zamanlar Türk İmp.luğunun olan bütün bölgeleri elde etmiştir.

*Sayfa No:43-Belge No:27-18.Mart.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

… Anadolu hareketinin nedeni Yunan işgali ve yaptığı dehşet verici eylemlerdir. Ayrıca büyük Ermenistan ve Pontus Devletlerinin kurulması bu hareketin sebebidir.

*Sayfa No:49-Belge No: 33-26.Mart.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

… Kürdistan Türkieden tamamen ayrılıp özerk olmalıdır. Ermenilerle Kürtlerin çıkarlarını bağdaştırabiliriz. İstanbuldaki Kürt Klübü başkanı Seyit Abdülkadir ve Paristeki Kürt delegesi Şerif Paşa emrinizdedir.

*Sayfa No:51-Belge No:36-30.Mart.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

….Başbakandan (Sadrazam) Mustafa Kemali kötülüyen ve onları hükümetin emrine karşı gelen asiler olduklarını bildiren ve halkın hükümete bağlı olması gerektiğini anlatan bir yazı aldık.

*Sayfa No:61,62-Belge No:48,50-11-15.Nisan.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

… Damat Ferit(Başbakan) 7.Nisanda bana geldi, milli hareketi bastırmak için her çeşit moral baskıyı kullanacağını söyledi. Milli harekete karşı organize edilen Aznavur, hükümetin elinde ilk silahtır. Aznavur,Bandırmayı işgâl her türlü etti. Hükümet onu Balıkesir valisi tayin etti ve ayrıca İngilizlerden de yardım istedi. Ben, milliyetçileri ezmek için yine hükümete her türlü yardımı yapacağımı söyledim… Hükümet, milliyetçileri lânetleyen bir bildiri yayınladı, milli harekete karşı bir seri fetva ilan etti.

*Sayfa No:108 -Belge No:103-28. Temmuz.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

… Damat Ferit bana geldi, < Sulh anlaşmasına göre Kürtler ayrı bir devlet olacaklardır, Kürt liderleri Mustafa Kemali sevmez… Siz Mustafa Kemalden nefret ediyorsunuz çünkü o, sizin yaptığınız anlaşmayı kabul etmiyor. O halde Kürtleri Mustafa Kemale karşı birlikte kullanalım> dedi.

*Sayfa No:113- Belge No:110- 1. Ağustos.1920 ( Amiral F.de. Robeckten Lord Curzona)

… İstanbulda vaziyet karışık… Şeyhülislam ve Ticaret Bakanı ve Damat Ferit yerinde kalabilirse bize çok faydalı olabilirler. Fakat, halk çok muhalefet gösterirse, onları tutmanın yararı yoktur.

*Sayfa No: 146 – Belge No:144- 23.Eylül.1920 (Mr. Raynın Anadolu Milli Hareketi hakkındaki notu: )

… Türkler yapılan sulhu çok sert ve adaletsiz buldular. İstanbul hükümeti son derece zayıf ve iflas etmiş durumdadır. Milliyetçiler de zayıf, Yunanlılar ise zırhlar içinde pırıl pırıl ve hazır… İtalyanlar politik ve ekonomik bakımdan Türkiyeyi emmek istiyorlar. Kürtlerin, Türklerden ayrılmaları çok güç. Böyle olmakla beraber majestenin hükümeti Kürtleri Kemalistlere karşı kullanabilir. Anadoluyu milliyetçiler karşı cesaretlendirmeliyiz. Halkın milliyetçilerden bıkkın olduğu teorisini yaymalıyız. Ferit Paşa (Başbakan) Anadoluya bir grup gönderip kendi halkı kandırmaya çalışacak…

*Sayfa No:151,154-Belge No:147,150-1-4.Ekim.1920 (Amiral Sir F.de Robeckten Lord Curzona)

… Damat Ferit(Başbakan) şahsi emniyetinden, Sultanın emniyetinden ve kendi adamlarının emniyetindenkorkmaktadır. Eğer milliyetçiler Türkiyede idareyi ele geçirirlerse, kendisinin ve Sultanın hayatının himayemiz altında olduğunu söylememe izin verir misiniz?… Ferit söylüyor. Damat Feritin istifası halinde Onun ve Sultanın yurt dışına şerefli bir şekilde çıkmasını sağlamalıyız… Sultan tahtını terk ederse, Ona Türkiyeden çıkması için gereken her türlü yardımı yaparım.

*Sayfa No:157-Belge No:152- 5.Ekim.1920 (Venizelostan Llyod Georgea)

… Türk hükümetinin Mustafa Kemali ortadan kaldıramayacağına kanaat getirdim… Mustafa Kemale karşı tedbir olarak: 

*Sayfa No:163-Belge No:161- 23. Ekim.1920 (Lord Curzondan Lord Derbye )

… Damat Ferit istifa etti, şimdi yeni başbakanı ve Sultanı elde etmeliyiz.

*Sayfa No:181-Belge No: 179-22.Kasım.1920 ( Sir H.Rumboltdan Lord Curzona)


… İzmirden gelen askeri raporlar iyi değil. Yunanlılar bile askeri disiplinleri olmadığını itiraf ediyorlar. 3. birliğin komutanı Kondylis Salihliden kömür vagonlarının altına saklanarak kaçmış, öyle görünüyor ki Yunanlılar tek başlarına bu işi yürütemeyecekler. İngiliz arşivindeki TÜRKİYE..Etiketler: Etiket Eklenmemiş.Yorumlar Toplam 1 Yorum Yapılmış. 'SENDE YORUM YAP'hasan çakmak20 Nisan 2014 PazarNe yorum yapılabilirki biz daha haklı olduğumuz soy kırım meselesini bile dünyaya anlatamadık veya anlatmak istemiyoruz söylenecek çok şey varda bu gün bizi idare eden hükümetimiz bile bu gün siyonizme himet edyorsa söylenecek bir şey yokDiğer 'Türk tarihi, Dünya tarihi' Kategorisi Haberleri

Barış ve Demokrasi Diyerek Şiddete ...Abdullah Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra hızla siyasallaşan “ayrılıkçı” Kürt hareketi, 2000’lerde siyasi partile...TÜRK TARIHI, DÜNYA TARIHI OSMANLI NAZIRI NORADUNKYAN EFENDİ ...Osmanlı Ermeni asıllı Dışişleri Bakanı Gabriel Efendi'yi bize en iyi tanıtan, 1921 Ankara Anlaşması sıralarında İngiliz ...TÜRK TARIHI, DÜNYA TARIHI RAHİP LEPSİUS’UN FAALİYETLERİHatırlanacağı gibi müttefikimiz Almanyalı rahip Lepsius, en büyük yardımı Amerikan Elçisi’nden almıştı. Elçi Morgantheu'...TÜRK TARIHI, DÜNYA TARIHI Ermeni sorununun doğuşu ve iki hukukî mağlubi... Ermeniler, 1915 yılı öncesinden asla söz etmezler ve bütün dünyayı 24 Nisan 1915 kararını, “hiçbir şeyden haberi olmayan masum Ermenilere uygulanacak Soykırım kararı” diyerek aldatırlar. 8. Ermeni... TÜRK TARIHI, DÜNYA TARIHI