20200110

✍️ Jeopolitik Anahtar: Doğu Akdeniz - Büşra Ezgi

 
Devletlerin jeopolitik yönelişlerinde en önemli rolü denizler oynar. Hammadde kaynaklarına ve dünya pazarlarına en ekonomik erişim ortamı keşiflerin gerçekleşmeye başladığı 15.yüzyılda olduğu gibi, 21.yüzyılda da denizlerdir. Bu kapsamda denizlere hakimiyet, dünya ticaretini kontrol yeteneğini sağlayarak, küresel hegemonyanın yolunu açmıştır. Sanayi Devrimi sonrası kapitalizm ve emperyalist sistemin gelişmesiyle, mücadele minderi denizlere taşınmıştır. Denizde güçlü olan devletler, rüzgarı da arkasına almaya başlamıştır.

Bugünkü küresel güç mücadelesi de petrol yatağı doğalgaz rezervi ve hidrokarbon yatağı olan enerji havzaları ile dünya deniz ticaretine yön veren düğüm noktalarının kontrolüne yönelik olarak sürdürülmektedir. Deniz ve enerji şüphesiz bugüne kadar ortaya çıkmış, medeniyetlerin refahına önemli katkıda bulunan ayrılmaz iki unsur olmuşlardır. Kısacası deniz ve enerji iç içe geçmiş konumdadır.

Üretim için enerjinin önemi, ticaret için denizlerin önemiyle aynı seviyededir. Deniz ulaştırma rotaları, limanlar ve ticaret filolarının güvenliğinin olmadığı bir ortamda dünya ekonomisinin can damarı ticaretten bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla, deniz donanmasının güvenliği ile üretim birbirine sıkı sıkıya bağlı iki düğüm noktasıdır. Deniz Ticaret Odası’nın 2009 raporuna göre, enerji piyasasının ihtiyaç duyduğu ham petrolün yaklaşık %98’i, diğer ticari yüklerin %85’i1 deniz yoluyla taşınmakta, deniz ulaştırması dünya ekonomisine yaklaşık 300 milyar dolar katkıda bulunmakta, bunun da %30’unu Akdeniz havzasından sağlamaktadır. Deniz Ticareti 2017 yılında yüzde 7,4 oranında artış hızıyla 2013 sonrası dönemde kaydedilen en yüksek büyüme hızına ulaşmıştır. Bu dönemde, genişleyici bir maliye politikası uygulanmış, Hazine destekli Kredi Garanti Fonunun (KGF) kredi kefalet teşviki sayesinde firmaların krediye erişim imkânları artırılmış, makro ihtiyati politikalara ilişkin genişletici bir çerçeve ortaya konulmuş, böylece iktisadi faaliyet ve yurt içi talep güçlü şekilde desteklenmiştir.Bu tedbirler sayesinde ekonomi 2017 yılının ilk yarısında potansiyeline yakın bir performans göstererek yüzde 5,3 oranında büyürken, ikinci yarısında büyüme ivme kazanmıştır. Yılın üçüncü çeyreğinde büyüme oranı, özellikle bir önceki yılın aynı çeyreğinden gelen baz etkisiyle, son 24 çeyreğin en yükseği olan yüzde 11,5 oranına ulaşırken, son çeyrekteki büyüme hızı yüzde 7,3 olmuştur. Günümüzde denizlerin dipleri artık deniz ticaret yolları ve onlardan bile daha elzem bir hale gelmiştir. Yeryüzünde her gün çıkarılan 85 milyon varil ham petrolünün %30’undan fazlası, yıllık üç trilyon metreküplük doğalgazın yaklaşık yarı kısmı deniz diplerinden temin edilmektedir.3 Örneğin, sadece ABD’nin deniz diplerindeki kaynakların çıkarılmasına yönelik yatırım miktarı bir trilyon doları geçmektedir.2

Kısacası; deniz gücü, bölgesel, kıtasal ya da küresel güç olmanın ya da hegemonya peşinde koşan emperyalist güçlerin tehditlerine karşı koymanın anahtarıdır.

JEOSTRATEJİK KALE: KIBRIS

Türkiye’ye 40 deniz mili, Yunan Anakara'sına 500 deniz mili uzaklıkta bulunan Kıbrıs, 1571 ve 1878 yılları arasında aralıksız Türk egemenliğinde kalmış bir ada olarak Anadolu’nun güvenlik denkleminde son derece stratejik bir rol oynamıştır.

Kıbrıs, bugün de Anadolu’nun güney cephesinde olmazsa olmaz önemde, jeostratejik bir kaledir. Anadolu’nun bağrına güneyden birincil giriş noktası olan Kıbrıs, Türkiye için ayrı bir önem arz etmektedir. Günümüzde, Batı Asya’ya ve Anadolu’yanefes aldıran liman olan, Akdeniz’in bağrında demirlenmiş bir uçak gemisidir. İşte Atatürk önemle bu noktaya parmak basmışve şu ünlü sözlerini söylemişti: “Kıbrıs’a dikkat ediniz, bu ada bizim için çok önemlidir.”4

Kıbrıs adasının stratejik önemini vurguluyoruz, yapılacak en önemli adımlardan birisi Mersin/Taşucu Limanı’na deniz üssü kurmaktır. Tarihimizde İkinci Dünya Savaşı’nda Deniz Lisesi ve Harp Okulu Mersin’e taşınmıştır. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı öncesinde ordumuz Mersin/Taşucu Limanı’nda kadar kalmış, enerjisini doldurmuş ve gücünü toplamıştır. Bütün bunların ışığında Mersin’e bir deniz üssü yapma gibi bir girişim maalesef olmamıştır. Bugünün en elzem görevi, Mersin’e Deniz Üssü açmaktır. Jeostratejik Kalemiz Kıbrıs’ı korumanın birincil yolu buradan geçmektedir.

TÜRKİYE’YE TUZAK GİRİŞİMİ

Doğu Akdeniz, halihazırda küresel düzeyde yaşanan jeopolitik rekabetin en önemli sahnelerinden biridir. Doğu Akdeniz’de 3 trilyon dolar değerinde olduğu hesaplanan zengin petrol, doğalgaz ve hidrokarbon kaynaklarına sahip olması ve dünya enerji ticaretinin % %42’sini İsrail, Kıbrıs ve Mısır doğal gazı oluşturduğu için, dünya meta ticaretinin ve dünya enerji ihtiyacının %33’ü Petrol, %24’ü doğal gaz ihtiyacının oluşturmasıyla da dünyanın ilgi odaklarının başında gelmektedir.5
Yunanistan-GKRY-İsrail-ABD Siyonist-Haçlı üçgeni bölgede Türkiye’yi yalnız bırakmak ve saf dışı bırakmak için şeytanın dahi aklına gelemeyecek türlü oyunlar tercih etmektedir. Sayılacak çok örnek var ancak en can alıcı örnek, Doğu Akdeniz Gaz Forumu’dur. Doğu Akdeniz Gaz Forumu, 7 ülkenin katılımı ile Mısır’ın başkenti Kahire’de kuruldu. Bu kuruluş, İsrail’in EAST-MED Projesine ve Amerika’nın Guterres ilkelerine göre hareket etmektedir. Antonio Guterres halihazırda Birleşmiş Milletler Başkanı olarak halen görevine devam etmektedir. Ünlü Guterres Kararları’nı Mustafa Akıncı’ya vazife olarak vermiştir. Bu kararların içinde en can alıcı maddeler şunlardır; “Türkiye’nin garantör ülke konumundan düşürülmesi, bölgede bulunan 650 Türk askeri çekilecek, Federasyonlara bölünecek Kıbrıs’ı Kıbrıs’lılar yönetecek.” bu maddeler Türkiye ve Kıbrıs’ı bölgede etkisiz bırakmak için hazırlanmış emperyalist bir oyundur. Bununla birlikte 2010 tarihinden beri süre gelen ve projeleri çizilen East-Med Boru hattı projesi de aynı şekilde tezgahlanmıştır. 2 Ocak’ta Yunanistan’ın Başkenti Atina’da GKRY, İsrail ve Yunanistan’ın enerji bakanlarının arasında imzalandı. Yaklaşık bin 900 kilometre uzunluğundaki EastMed boru hattı, İsrail açıklarından çıkartılacak doğal gazın 2025 yılından itibaren Avrupa'ya ulaştırılmasını hedeflemektedir.Burada da aynı amaçla hareket edilmektedir.

Batı, Yunanistan’ı bir proje olarak 1821-1829 jeopolitik bir proje kapsamında kurdu.Osmanlı ‘dan koparılan ve ayrılıkçı hareketler düzleminde kukla niyetine kullanılan Yunanistan emperyalizmin “vekil devleti” olmuştur. . Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra NATO üyeliği ile Batı dünyasının doğu jandarması yapılmıştır. En somut örnek olarak, Kıbrıs Rum kesiminde faaliyet gösteren aşırı sağ eğilimli ve ırkçı Rum Ulusal Halk Cephesi (ELAM) 2008 yılında kuruldu. Aşırı Yunan milliyetçiliği ideolojisi ile hareket eden ve Kıbrıs sorunu konusunda federal bir çözümü katı bir şekilde reddeden örgüt, kurulduğu günden beridir KKTC, Kıbrıs Türkler ve mülteciler aleyhine yayınladığı bildiriler ve düzenlediği organizasyonlar ile bilinmektedir. Kıbrıslı Türkler aleyhine yürüttükleri bu sözlü saldırıları fiziksel kuvvete de dönüştüren örgüt, protesto gösterileri sırasında sıklıkla Kıbrıslı Türklerin araçlarına da saldırılar gerçekleştirerek, maddi ve manevi zararlara yol açmaktadır.6 Yunanistan’da 1993 yılında kurulan aşırı sağ görüşlü Altın Şafak Partisi’nin bir uzantısı olan ELAM örgütünün gerçekleştirdiği birçok faaliyette Altın Şafak partisine mensup kişiler de boy göstererek ELAM’a destek belirtmişlerdir..Son yıllarda ekonomik olarak iflas eden Yunanistan’ın IMF’nin kucağına düşmesi, geçmişten gelen stratejik rolüyle birlikte, komşusu Türkiye’ye karşı gücünü aşan ve kendi çıkarları aleyhine projelerde koçbaşı olmasını pekiştirdi. Yunanistan’ı Avrupa’nın güneydoğu sınırı olarak kabul ediyor. En önemlisi de bu sınırı Kıbrıs’a kadar uzatmak istiyor. Toplam olarak bu durumlara verilecek en güzel cevap, Avrasya güçleri ile ortak çıkarlar ve dayanışma zemininde birleşmektir. Bu bağlamda Türkiye’ye tertiplenen tuzak girişimi de boşa çıkarılacaktır.

YENİ ENERJİ JEOPOLİTİĞİ

Başta bölge ülkeleri olmak üzere, uluslararası enerji şirketleri ve yeni bir enerji jeopolitik merkezi olma yolunda ilerleyen bölgede söz sahibi olmak isteyen tüm aktörler çeşitli politikalar ve ittifaklar oluşturuyor. Bu çerçevede konu, bölge ülkeleri açısından üç boyutta ele alınabilir: Kıbrıs sorunu, uluslararası hukuk ve enerji güvenliği.

Doğu Akdeniz’deki jeopolitik denge ve İsrail’in kaderini tümü ile değiştiren esas gelişme ise; Amerikan Noble Enerji ve İsrail ortaklarının İsrail’in kuzey sahili açıklarında keşiflerini gerçekleştirdiği Dalit (2009), Tamar (2009) ve Laviathan (2010) doğal gaz sahaları ile yaşama geçmiştir. Bu keşif sonunda Levant Baseninde keşfi gerçekleşen toplam ortalama doğal gaz rezervi 25 trilyon feet küp (700 milyar m3) değerine ulaşmış bulunmaktadır. USGS’in Levant Baseni Provensi için yaptığı çalışma sonunda; keşfedilmemiş olarak ortalama 1.7 milyon varil kurtarılabilir petrol ve 122 trilyon feet küp kurtarılabilir gaz rezervinin varlığı tahmin edilmektedir.

 
Çakışan Parseller

    
    


📖 Hakas tarihi, gelenekleri ve Türk runik alfabesi

Hakas Devlet Üniversitesi Tarih 1. sınıf öğrencileri için Sibirya Türklerinden Hakasların atalarının MÖ 7.yy'da inşa ettiği kurganların ...